TARİH

Elvan Alkaya : Bahriye

Tarih
13 Eylül 2014
İzlenme
Kişi
Yazar
Elvan Alkaya
13 Eylül 2014...Sene 1914

Bahriye yeşil benekli mavi gözleri , sarı saçları , bembeyaz teni ile çok güzel bir kız çocuğu .Kah konaktaki kardeşleri ile oyun oynuyor , kah Rum dadısının kucağında Rumca ninniler dinliyor.

Konaklarında üç nesil beraber oturuyorlar.Evin reisi dedesi.Evdeki kadınların reisi ise babaannesi.Ev kalabalık ama yazılı olmayan saygı ve sevgi kuralları sayesinde huzurlular.

Mahallede ise komşuları ile ayrı aile havası içindeler. Düğün , cenaze , dini bayramlarda tüm mahalle birbirini kucaklıyor .Tüm mahallenin kadınları beraber turşu , salça , ekmek yapıyor.Mahallede birinin çocuğu sahipsiz kalırsa ya akrabaları sahip çıkıyor ya komşuları.Hatta mahalledeki yeni doğum yapmış kadının sütü gelmezse komşulardan biri gönüllü süt annelik yapıyor.
Yaşadığı ülkenin % 80 i köylerde yaşıyor . Geceleri gaz lambası ile aydınlanılıyor.

Yakında savaş çıkacak , babası Yemen’e gidecek ve 400.000 asker gibi geriye hiç dönmeyecek…

Sene 1934

Bahriye daha önce hiç görmediği , kendi beyazlığına inat esmer Bekir ile evlenmiş.Gelin geldiği konakta yine üç nesil beraber oturuyorlar.

Geride bıraktıkları savaştan geriye yokluk ve küllerinden yeniden doğmaya çalışan halk kalmış.

Mahalleli yeni bir icat peşinde çoluk çocuk kulak kesilmiş , ismi:Radyo.

İlerleyen yıllarda hiç tanımadığı Adolf adlı bir Alman için milyonlarca insan bağlılık yemini edecek.2.dünya savaşı çıkacak , en az 40 milyon insan ölecek .O ailesinden kimseyi cepheye göndermeyecek ama çıkacak savaştan yine de yoklukla nasibini alacak…

Sene 1954

Bahriye artık konakta oturmuyor.Bekir dayanamamış ayrı eve çıkmış.Evi gene büyükçe , geleni gideni eksik olmuyor.Kızları evlenme çağına gelmiş , oğulları delikanlılık zamanlarını yaşıyor.

Yaşadığı ülkenin nüfusu yavaş yavaş kente kaymaya başlıyor , ülkenin artık % 30 u kentlerde yaşıyor.

Radyodan sonra başka bir icatla haşır neşir mahalleli , icadın adı Televizyon.İTÜ TV haftada birkaç saat deneme yayını yapıyor.

2.Dünya savaşından nasibini almış.Ekmeğin vesikaya da , karneye de bağlandığını görmüş...



Sene 1974

Bahriye’nin evlatları bir bir yuvadan uçmuş.Kara gözlü Bekir’i hakkın rahmetine kavuşmuş.

Üç nesil birarada yaşam terkedilmeye başlanmış , aileler konaklarda değil apartmanlarda yaşamaya başlamış.Artık köy ve kentlerde yaşayan insan nüfusu yarı yarıyaymış.Köylerden yaşayan yaklaşık 780 bin insan Avrupaya çalışmak için göçmüş.

Ailesini kaybeden çocukları mahalleli değil , Çocuk Esirgeme Kurumu daha çok sahiplenmeye başlamış.

Mahallesinde üniversiteye giden gençleri aileleri siyasi olaylara karışmamaları için uyarıyormuş , Bahriye birbiri ile kavga eden bu nesli bir türlü anlayamıyormuş…

Bahriye etkisini damarlarına kadar hissettiği iki dünya savaşı sonrasında , dünya savaşı kadar ağır iz bıracak iki askeri darbe görmüş.Üçüncüsünü görmek hiç istemese de 1980 de en ağır üçüncü darbe onu bekliyormuş.

Ülkesinin nüfusu da , okur yazar oranı ikiye katlanıyormuş.Ama sanki nüfus kalabalıklaştıkça , okur yazar oranı arttıkça bazı değerlerler kaybediliyormuş…

Sene 1994

Bahriyenin sarı saçları bembeyaz iki örgü yaptığı saçlarının ucunda duruyormuş.Torunlarının çocukları olmuş.Onlara çocukluğunu anlatıp , rumdadısınının türküsünü söylüyormuş.

Bayramlarda kapıya gelen çocuklar Bahriye ninelerini görmek istiyormuş.Çünkü el öpen mahalle çocuklarına beyaz mendil içine şeker ve para koyan ondan başka nine yokmuş…

Televizyonlar artık renkli olmuş , hatta artık sadece bir tane kanal değil bir sürü kanal varmış.

Artık her ev kendi kışlığını kendi yapıyormuş . Makinalar ev işlerine hakim olmuş.

Bahriye dışar�� çıktığında yolda karşılaştığı insanların yarısını tanımıyormuş …

Sene 2014

Bahriye Oğuzmetin (büyük anneannem) hakka yürüyeli 15 yıl oldu.Benim ailemdeki ilk ve en anlamlı kaybım …

O sadece benim büyük anneannem değil , anlıyorum ki benim ilk öğretmenimdi. Mesela bana verdiği ilk hediye ‘Görgü kitabı’ idi. Ütü yapmak , örgü örmek gibi ev işlerini ondan öğrendim…

Onu tertemiz kıyafetleri , bembeyaz başörtüsü , kulaklarının arkasına ve bileklerine sürdüğü damla parfümü ile hatırlıyorum.
Üzülerek ifade etmeliyim ki ; onun üç nesil birarada büyüyerek gelen ailesi kendi nesli içinde kayboldu…

Düşünüyorum…Ülkenin % 80 i kentlerde yaşıyor , okuma yazma oranı % 96 .Acaba 100 senede kentleşirken ve cehaletinden sıyrılırken halk masumiyetini mi kaybetti?

Yerde ekmek gördüğünde öpüp yukarıya koyan çocukların yerini , yerde ekmek görünce yanından geçen çocuklar aldı.

Mahallede top oynayan çocukların yerini , bilgisayarlarda sanal top oynayan çocuklara bıraktı.

Birlikte kışlık yapan komşuların yerini , birbirlerinin adını bile bilmeyen komşuluğa bıraktı.

Düğün ya da cenazelerin beraber sırtlanıldığı zamanlar geride kaldı.

Bayramlarda tüm ailenin bir araya geldiği zamanlar , her ailenin kendine göre planladığı tatil günlerine bıraktı.

Şu an yapılan beş evlilikten birinin sonunun boşanma ile biteceği istatiklere geçmiş bir millet olduk.

Öyle bir çarka kaptırmışız ki kendimizi hiç kimseye eyvallahımız olmayan asosyal bir dünyaya hapsediyoruz kendimizi.
Yokluk içinde kendine gelecek kurmuş yetimlerin torunlarının evlatları :

Selası okunmadan toprağa verdiğimiz masumiyetimizi , geçmişimizdeki Bahriye’leri hatırlayarak tekrar diriltmek zamanıdır…
Timeturk

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;