Yıllar, yıllar önceydi. PKK ve onun siyasi uzantılarının “Biz bölünmekten değil, Türkiye’nin bütünlüğünden yanayız” dediği günlerdi. Hasip Kaplan’la bir televizyon programında tartışıyorduk…
Reklam arası verildi. Hasip Kaplan, diğer konuklara “yok öyle şey” anlamına gelecek sözler söyledi:
-PKK’lı genç, özgür Kürdistan’ı kurmak için dağa çıktı. Bunun için bedel ödedi. Özgür Kürdistan kurulmadan niye silah bırakıp dağdan insin ki?
Kameraların ışıkları sönünce gerçek niyet de ortaya çıktı. Kaplan’ın söyledikleri, Türkiye’de yaşananların en net özetiydi.
1970’li yıllarda silahlı sol içinden çıkan bölücü Kürt hareketi, hep aynı hayalin peşinden koştu. Sürekli olarak “bağımsızlık” hedefine doğru yürümeye çalıştı. Hiçbir zaman da bu hayalden vazgeçmedi.
* * *
Gerçek buydu bu olmasına da…
Söylemler farklıydı. Tıpkı Paralel Yapı türü bir taktik uygulandı. Adı şu ya da bu olsa da, Türkiye, içi başka, dışı başka yapılarla karşı karşıya kaldı. Asıl niyet genellikle bir takım “hak talepleri” arkasına gizlendi.
İnananlar oldu bunlara. İsimlerinin başına “uzman” sıfatı yerleştirilen isimler televizyonlarda boy gösterip, yorumlar yaptılar. Akla ziyan değerlendirmelerle Kandil’in bile ayrı bir yapı istemediğini, Türkiye’nin bütünlüğünden yana olduğu safsatasını anlattılar millete.
Selahattin Demirtaş türü, inanmasalar da “inandırmaya çalışan” oyuncularla birleştiler. Bir yandan Türkiye’nin altını oyup, milleti ayrıştırmaya çalışırken, diğer taraftan inanmadıkları nutuklar attılar:
-Bizim Türkiye’nin bütünlüğü ile bir sorunumuz yok.
* * *
Selahattin Demirtaş’ın, Cumhurbaşkanlığı’na aday olduğu günlerde verdiği mesajları hatırlarsınız…
“Birlik” dedi, “bütünlükten” bahsetti.
“Barış, kardeşlik ve birlikte yaşama” adına mesajlar verdi.
MHP’lilerin bile üzerinde ittifak edeceği söylemler geliştirdi.
7 Haziran seçimi öncesinde HDP de bölgeci ve bölücü yapıdan sıyrıldığını iddia edip, “Türkiyelilik” vurgusu yaptı. “Türkiye Partisi” olduğu iddiasıyla meydanlara çıktı. Maske politikası devam ettirildi.
Barajı geçip biraz palazlanınca, maskeler fırlatılıp atıldı. “Özerklik” ve “Öz yönetim” açıklamaları birbirini izledi. Şehirlere hendekler kazıldı. Birlik ve beraberlik nutukları kenara bırakıldı. Eşkıya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne baş kaldırdı.
Her şey aslına rücu etti. Çünkü, hem seçim sonuçları hem de bölgedeki gelişmeler onlara özgüven patlaması yaşattı.
Ancak, evdeki hesap çarşıya uymadı.
Bulamadılar bekledikleri desteği. Seçimde HDP’ye oy verenler bile geri çekildi. Önceki gün Diyarbakır’da ortaya çıkan tablo çok net ve düşündürücü! Bildiriler dağıttılar, açıklamalar yaptılar. Her türlü tahrik politikasını devreye soktular. Olmadı, başaramadılar, beceremediler; sokağa sadece birkaç yüz kişi indi.
* * *
Çok değil, bir sene önce “birleştirici” ve “bütünleştirici” görünen Demirtaş, artık “özerklik” sözcüğünü dilinden düşürmüyor. Kandil ve PKK gibi yapılar ne söylüyorsa, Demirtaş da aynısını tekrarlıyor.
Son perde de kapandı, oyun bitti…
Bakın, Demirtaş artık ne diyor:
-26-27 Aralık’ta Diyarbakır’da özerkliğin inşası, içinin doldurulması ve sürecin siyasi zeminde daha güçlü şekilde ilerlemesi için önemli kararlar alacağız.
Tiyatro bitti, taşlar yerine oturdu!
Şimdi iyice görünüyor ki, Türkiye onlarca yıl alt yapısı oluşturulmaya çalışılan, planlı ve sistemli bir kalkışma hareketi ile karşı karşıya. Bu ülke Irak ya da Suriye’ye dönüştürülmeye, Misak-ı Milli ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
PKK’nın da, YDG-H’nin de, HDP’nin de hedefi aynı. Arkalarında da artık çok iyi tanıdığımız malum iç ve dış çevreler var.
Karşısında ise aralarında Kürt vatandaşlarımızın da bulunduğu milli güçler!
Artık, gizlenecek, saklanacak, “öyle değil, böyle” denilecek bir tarafı kalmadı. Oyun açıktan oynanıyor. Millet de bunu görüyor. Bütün tahrik çabalarına rağmen Güneydoğu’daki pek çok şehirde halkın sergilediği tavrı, bu çerçevede değerlendirmek lazım!
Akşam
20 Aralık 2015
YORUMLAR
1971 kez izlendi
2107 kez izlendi
982 kez izlendi
1301 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.