POLEMİK

Salih Tuna : Hey gidi mübarekler

Tarih
20 Nisan 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Salih Tuna

20 Nisan 2015

Kutlu Doğum Haftası'nı bidayetinden beri içselleştiremedim; bid'at-i hasene bile diyemedim.
Nedense bana hep yabancı geldi, hep yabancılık çektim.
Bu çerçevede yapılan hiçbir etkinliğe de katılmadım.
Oysa tüm inananlar, değil yılın bir haftası, her gün “sevgililer sevgilisini” ansın / anlasın isterim.
Kutlu Doğum Haftası'nı “paralelci” denilen networkün 1989'da icat ettiğini biliyordum.
Lakin soğuk bakmamın nedeni bu değildi.
Nihayetinde kıymet hükmümüz bellidir: “Hikmet, müminin malıdır, nerde bulursa alır.”
Sorulması gereken sual şuydu: Söz konusu “icat” veya “bid'at” bir hikmete mi taalluk ediyordu yoksa İslam'ın protestanlaştırılması yoluna taşlar mı döşüyordu?
Bu soruyu anlamlı kılan en başat faktör hiç kuşkusuz mezkur “bid'atı” üreten ve öncülük eden “paralelci networkün” duruşuydu.
Bir yandan “necat” meselesini dolaşıma sokarak Peygamberimiz'e imanın şart olmadığını dile getirirken bir yandan da Kutlu Doğum Haftası'nı üretmek nerden baksanız enteresan bir halin dışavurumuydu.
Hadi bütün bu sorularımızı bir yana bırakalım, tam 26 yıldan beri bu ülkede Kutlu Doğum Haftası kutlanıyor, siz hiç sadra şifa bir eserin ortaya çıktığını gördünüz mü?
İlköğretimden liseye kadar çocuklarımızın aşkla şevkle okuyabileceği bir siyer mesela.
Allah demenin yasak olduğu yıllarda Arif Nihat Asya'dan Naat Şiiri, Necip Fazıl üstadımızdan “Çöle İnen Nur” doğdu.
Bunca sene Kutlu Doğum Haftası kutlandı da ne oldu?
Uluslararası roman veya şiir veya sinema yarışması tertip edilemez miydi? (Hâlâ Mustafa Akad'ın “Çağrı” filminden gidiyoruz, ayıp değil mi?)
Yüreklere dokunacak o şiir, o roman, o tiyatro, o sinema nerde?
Yok, sadra şifa hiçbir şey yok!
Dolayısıyla ortada sadece proje kaldı. Proje dediğim, işte söyledim ya, bir yandan doğum gününü kutlarken bir yandan da (necat muhabbetiyle) Peygamberimiz'in biricikliğini yok sayıyorlardı.
17 Aralık kumpası çökünce, projeleri de ellerinden alındı.
O kadar ki, Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla düzenlenen programlarda, mezhep eksenli çatışma isteyen “üst aklın” (ve bu aklın yeniçeriliğine soyunanların) oyununu bozacak şeyler söylenmeye başlandı.
Mesela, Sayın Cumhurbaşkanımız şöyle dedi: “Bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur, bizim Şia diye bir dinimiz yoktur, bizim tek dinimiz İslam'dır, bunu böyle bilmemiz lazım. Ne yazık ki mezhebini din edinmiş olanlarla başımız dertte (…) Mezhepçilik İslam dünyasını paramparça ediyor. Irak'ta, Suriye'de, Filistin'de ve Yemen'de bunu görüyoruz…”
İşte pastacılar, yortucular bu sesten, bu nefesten, velhasıl, tuğyana karşı bu soylu duruştan rahatsız oldular.
Mezhep çatışmasının köküne kibrit suyu döken böylesi vahdet seslerin yükselmeye başladığı Kutlu Doğum Haftası'nı da itibarsızlaştırmaya başladılar.
Sadece pasta kesilen dönemde toz kondurmuyorlardı, ümmeti gözeten konuşmalar yapılınca toz aramaya koyuldular.
Meşru bahaneyi de elleriyle koymuş gibi buldular.
Tokat'ta, Zile Müftülüğü'nün düzenlediği Kutlu Doğum Haftası programında, Kur'an-ı Kerim tasarımında yapılan pastanın bir müftü tarafından kesilmesini dillerine doladılar.
İyi de mübarekler Tokat'taki bu kepazelik 2013 yılında oldu, neden şimdi?

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;