Malum...
Yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının referandumda oy kullanma süreci başladı.
Daha önceki sandıklarda yüzde 40'ı bile bulmayan katılımın aksine bu kez ilgi büyük.
Başta Almanya, Hollanda ve Avusturya olmak üzere Türklere ve Müslümanlara karşı önyargı duvarlarının örüldüğü AB üyesi ülkelerin ikiyüzlü tutumu kenetlenmeyi sağlamış.
Üzerinde "Evet" yazan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın portresinin de bulunduğu araca dönük PKK'lı tacizi, gerilimin fitilini ateşlemiş.
Büyükelçilik binasının yakınlarında yaşanan olayın riskli yanı, üzerinde düşünmemizi gerektirecek önemde. Anlaşılan o ki yurtdışı oyların önü kesilmek isteniyor.
Tahrik, provokasyon, istihbarat kuruluşlarının kurguları her an sahnede. Amaç, "güvenlik!" gerekçesi ile oy verme işlemlerini kesintiye uğratmak. Oyunu bozmak için daha fazla sağduyuya ihtiyaç olduğu muhakkak. Bu vesile ile Türkiye'nin Brüksel Büyükelçisi HakanOlcay'ın, diplomatik sitenin önünde patlak veren krizi, soğukkanlılıkla yönettiğini de belirtelim. Lakin tansiyon hâlâ yüksek ve Avrupa'nın çeşitli merkezlerine yayılma ihtimali de büyük!
***
Tabii Brüksel'e gelince, FETÖ'nün marifetleri yine karşımıza çıktı. Örgüt, Türkiye karşıtı bir diyasporaya dönüşmüş durumda. Üstelik himaye de ediliyor. Peki ya nasıl finanseediliyor?
İlk ağızdan dinlediklerim endişe verici.
FETÖ, bir şekilde devletimizin imkân ve kabiliyetlerini kullanmayı sürdürüyor.
Anlatılanlara göre, yurtdışı okullarında öğrencilerini büyük ölçüde kaybeden, sohbet toplantıları görünümü altında para toplama kabiliyetini yitiren FETÖ, yan yollar bulmuş. Örneğin, var gücü ile camilere odaklanmış. Bu noktada Diyanet İşleri Başkanlığı'na büyük görev düşüyor. Diyanet'in kredibilitesinden ve gücünden istifade eden vakıflar, vakıf şemsiyesi altındaki şirketler, fonlar, buralarda çalışan görevliler tekrar tekrar gözden geçirilmeli. FETÖ'nün, "Cenaze Hizmetleri Fonları"ndan tutun da Hac ve Umre organizasyonlarına varıncaya kadar farklı kaynaklardan sağladığı gelirler mutlaka tespit edilmeli. Bu para muslukları kesilmeli.
***
Brüksel bahsi açılınca, NATO'cu, darbeci subayların durumunu sormamak mümkün mü?
Belçika'da ellerini kollarını sallayarak gezmeleri bir yana, diplomatik plakalarını iade etmemelerine ne dersiniz? NATO'ya yeni gönderilen personelin, FETÖ'cülerin üzerinde kalan plaka kontenjanı nedeni ile diplomatik kolaylıklardan yararlanamaması bile ibret verici!
Netice şu ki...
16 Nisan sadece Türkiye'nin tercihi olmaktan çıkmış, Avrupa'nın, Ortadoğu'nun dengelerini ve küresel hesapları doğrudan etkileyecek eşiğe ulaşmış.
Sabah
1 Nisan 2017
Hiç yorum yapılmamış
1983 kez izlendi
947 kez izlendi
1196 kez izlendi
2312 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.