SİYASET

Markar Esayan : Erdoğan’ı bir tek Kılıçdaroğlu anlamayabilirdi; öyle de oldu...

Tarih
01 Ekim 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Markar Esayan

Manidar şekilde tarih konuşmaya başladık.

Gündemin hızla değiştiği, hatta bunun ironi konusu olduğu bir ülkede tarihin bu kadar gündeme gelmesinin bir anlamı olmalı...

Aslında bu gündemi ne başkası, ne de Erdoğan keyfince belirliyor; bu ihtiyacı bize hissettiren, eski düzenin cüssesini taşıyamıyor, çatırdıyor oluşu...

Eğer bir Kılıçdaroğlu değilseniz; (Allah saklasın), Cumhurbaşkanı’nın Lozan’a dair sözlerinin Kurtuluş Savaşı ile ilgili olmadığını, Türkiye’yi nasıl bir kapana kıstırdıkları ve çoğu şeyin sahada kazanılıp masada kaybedildiğiyle ilgili olduğunu bilirsiniz.

Ha, Lozan’da daha iyi bir anlaşma yapmak mümkün müydü? Öncesindeki gizli anlaşmalar neydi? Bunlar da serinkanlılıkla bugün konuşulması gereken şeyler. Çünkü Erdoğan bunları laf olsun diye gündeme getirmiyor.

Çünkü 1 ve 2. Dünya savaşlarında kurulan dünya düzeni bir yandan çatırdıyor, bir yandan da üst akıl dediğimiz finans kapital, işte terör örgütleri ve proxy savaşlarla bu dünyaya istedikleri nizamı vermeye çalışıyorlar.

Türkiye bu hikâyenin tam ortasında.

Bugün ise dünden kopuk değil. Yarın ne olacağı dün ve bugün arasındaki bağları doğru/gerçekçi kurmakla doğrudan ilgili.

İşte Cumhurbaşkanı bunu yapmaya çalışıyor.

Şu an muhtemelen birçok gizli anlaşmalar yapılıyor, Sykes-Picot gibi... Gizli anlaşmalar bölgesel hâkimiyet paylaşımlarında (bknz. Suriye) fiili durum yaratmak içindir. Sonra yaratılan bu fiili durum (olduğu kadarıyla) bir sonuç doğurur, hedef devlet/halklar bu sonuca itaat ettirilir. Nihai olarak son durum açık anlaşmalara yansır.

Dayatılacak koşulları yaratmak tahakküm eden güçlerin mühendisliğidir.

Sykes-Picot ilki, Sevr de ikincisiydi. Ama belki de Sevr üçüncüsüne, yani Lozan’a dönük bir hamleydi. Çünkü Britanya’nın iç kamuoyunda çok baskı altında olduğu ve yorulduğundan Türkiye için Rusya ile bir savaşa girmesi mümkün değildi. Bolşevik darbesinden sonra Rusya’nın içe dönme ihtiyacı pozitif durum oluşturdu. Öte yandan Türklerin muazzam derecede dirençli çıktığı, öz toprakları için (tıpkı 15 Temmuz gibi) son ferdine kadar savaşacağı ortadaydı.

Yine ikili gizli anlaşmalar yapıldı ve Yunan Batı Anadolu’da yalnız bırakıldı.

Lozan bir milletin yok oluşu elinin tersiyle ittiği bir destanın kayda geçtiği bir anlaşmadır. Ama bir yandan da 300 yıllık bir çökertme planlamasının sonuç aldığı, Türkiye’nin büyük devlet olmaktan çıkıp kolonileştiği anlaşmanın da adıdır.

Türkiye sadece 5 milyon kilometrekareden 784 bine inmemiş, bağırsan duyulacak adalarını kaybetmemiştir. Türkiye batıcı/İslamcı diye ikiye bölünüp kültürel olarak sömürgeleştirilmiş, bir yüz yıl daha ayağa kalkmasını engelleyecek türden mayınlarla bezenmiştir.

(Soru: Atatürk monarşiyi kaldırmadan daha makul bir geçişle bir ülke kurmak isteseydi buna büyük devletlerin tepkisi ne olurdu?)

Şimdi bu tarihi Kılıçdaroğlu gibi ilkokul düzeyinde ve ruhsuz okursak bugünkü dalganın finalinde bir Lozan’ımız bile olmayabilir. Milyonlarca insanımız perişan olur. O yüzden Kılıçdaroğlu ve benzerlerinin yatacak yeri yok. Ülke işgalden yeni kurtulmuş, o ve adamları ülkeyi ipten alan KHK’ları etkisizleştirmek, Yenikapı ruhunu yok etmek ve FETÖ yemlerine takılmakla ilgililer.

Atatürk yaşasa bu tavra ne derdi tahmin ediyorum.

Ama Bahçeli’nin dediği gibi CHP çok da önemli değil, millet istikameti çizmiş, su yatağını bulmuş.

CHP varlığını Türkiye’nin kötüye gitmesine endekslediği anda yoldan çıktı.

Türkiye güçlendikçe CHP zayıflıyor, zayıfladıkça güçleneceğini ümit ediyor.

Bundan büyük ceza mı olur?


Akşam
1 Ekim 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;