CHP zihniyetine bu ülkeyi teslim etmenin nasıl bir kaos ortamına sebebiyet vereceği, dün TBMM’deki olay ile bir defa daha yaşandı..
DEM’li TBMM Başkanvekili aort damarı yırtılıyor, ani olarak hastaneye kaldırılıyor.. 12 saatlik bir ameliyat geçiriyor.
TBMM’de Sırrı Süreyya Önder yerine oturumu yöneten CHP’li Meclis Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, tam bir skandala imza atıyor..
Korsan bildiri okurcasına, gündemde olmayan, Başkanlık Divanı’nda öngörüşmesi yapılmayan bir konuyu alıp, adeta mikrofonu kapan ergenler gibi, Genel Kurul’a, Gezi isyanı sebebi ile bağımsız mahkemelerin suçlu bulup, mahkumiyet kararını kesinleştirdiği Can Atalay ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararını okuyor..
Sıkıysa, Can Atalay hakkında, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararını da okusaydın, Gülizar hanım..
Sıkıysa, kararını okuduğun Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında, bizzat senin, partinin genel başkanlarının daha önce yaptığı ağza alınmayacak ifadelerin de bulunduğu sövgü cümlelerini de okusaydın..
Sıkıysa, Gezi isyanında, Can Atalay ve benzerlerinin öldürttüğü gencecik çocukların dramları ile ilgili kronolojik bilgileri de Genel Kurul’a okusaydın..
Gezi isyanı bahane edilerek, DHKPC’li teröristler tarafından şehid edilen savcı Selim Kiraz’ın ölüm yıldönümünde yapılan konuşmaları da Genel Kurul’a okusaydın..
Cumhuriyet gazetesi, korsan bildiri okurcasına, Gülizar bacının yaptığı skandala sahip çıkıp, “Genel Kurul’da Can Atalay kararının okunması Meclis tutanaklarında sansürlendi” başlığı atmış..
Sansüre karşıyım..
Ama sansüre karşı çıkarken, ezik gazeteci rolüne de asla giremem..
“Sansüre hayır” diyorsanız..
Hodri meydan..
İşinize gelince “Sansür..”
İşinize gelmeyince, “Cumhuriyetin kurucu değerleri” numaralarına yatmak yok..
İşinize gelince “sansür hortladı”..
İşinize gelmeyince, “Genel Kurul’da okunacak şeyler var, okunmayacak şeyler var” muhabbeti ile susturmak yok..
Sırrı Süreyya Önder 2 yıldar TBMM Başkanvekililği yapıyor.. Gülizar bacının korsan olarak okuduğu Anayasa Mahkemesi kararı, 1,5 yıldır tartışılıyor.. Eğer Sırrı Süreyya Önder, okumak isteseydi, kendisinde o kararı okuma yetkisi görseydi, o kararı okumanın ülkenin geleceğine bir katkı sunacağını düşünseydi, kendisinin başkanvekili olduğu günlerde şimdiye kadar 100 defa o kararı okurdu, okuturdu..
O da biliyordu ki..
Sıkıntılı bir konu..
Yargılanmaktan kaçırmak için, cezaevinden çıkarılmak için, bir kişi milletvekili seçtiriliyor..
Yargılama sürerken bu yapılıyor.
Yargıya “Zırt Erenköy” deniyor..
Adeta şu deniliyor: “Bağımsız hakimlerin vereceği karar mı? Bize sinek vızıltısı gibi gelir!”
Ayak oyunları ile mahkemelerin verecekleri kararları, devredışı bırakacaklarını, uygulamayacaklarını söylüyorlar..
Buna karşı Yargıtay 3. Ceza Dairesi de, “Anayasa’da açık istisna var. Milletvekili dokunulmazlığı evet, anayasal bir statü.. Ama bu statünün istisnası da, Anayasa’da önceden belirlenmiş. Buna göre, dokunulmazlık kapsamı dışında kalan bir suçtan dolayı, ben yargılamayı, önceki yıllardaki uygulamalarda da olduğu üzere sürdürüyorum” diyor..
Bu kapsamda, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında bir ihtilaf çıkıyor..
Ülkesini seven, toplumsal barışı bozmak istemeyen herkesin görevi, “Bu ihtilafın kaynağı maddeleri yeniden düzenleyelim. 2025 Türkiye’sine yakışmayan bu kavgaları bitirelim.. Bu düzenleme yapılırken de, eski ihtilafları bir ek madde ile çözelim” bakış açısı olması gerekirken..
Aslında Anayasa Mahkemesi de, “Dokunulmazlık ile ilgili Anayasa maddesi çok açık değil. Bu madde açık şekilde düzenleme yapmadığı için, ben sanıktan yana yorum yapıp, Anayasa maddesindeki boşluğu dokunulmazlık varmış gibi düşünerek dolduruyorum. Yeniden bir düzenleme yapılması gerekir. Yapılana kadar da dokunulmazlık varmış gibi uygulama yapıyorum” dediği halde..
Yani, “Can Atalay, kesinlikle suçsuzdur. Mahkumiyet kararı verilemezdi. Yanlış karar verilmiştir” demediği halde..
CHP’li uyanıklar, Anayasa Mahkemesi’nin tespit ettiği boşluğu bile gözardı edip..
“Anayasa değişikliği yapmaya gerek yok” diyorlar..
Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi ile.. Yargıtay’ın yetkisini düzenleyen Anayasa maddelerinin yeniden dizayn edilmesi önerisine karşı çıkıyorlar..
Boşluktan kalıcı şekilde istifade etmek için, cezaevine girecek kim var ise.. Ki önceki dönemlerde de bunun benzerleri yaşandı..
Mustafa Balbay’da yaşandı.. Mehmet Haberal’da yaşandı.. Enis Berberoğlu’nda yaşandı..
Suçlu kişileri cezaevinden kurtarmak için, ya kendilerinden, ya da irtibatlı oldukları partilerden milletvekili adayı yapıp, cezaevinden çıkarmaya çalışıyorlar..
Can Atalay’da yaşanan da işte tam budur..
Eğer dertleri, “hak” ise..
Gelsinler, Silivri önünde eylem yapalım: “Ekrem, üç villayı 15 milyona nasıl aldın. Millete, 1 milyon tl kâr ederek, 16 milyona satmak ister misin” diye yolsuzluk yapanlardan hesap soralım..
CHP’lilerin dertleri eğer “hukuk” ise..
Gelsinler Anadolu Adliyesi’nin önüne.. Beykoz Belediye Başkan yardımcısı ifade verirken, kapının önünde birlikte eylem yapalım: “Başkan rüşvetten tutuklandı.. Başkan yardımcıları tutuklanıyor. Üstelik bir de, bir bayan başkan yardımcısının evinde, diğer erkek başkan yardımcısı kapıyı, kravat boynunda bağsız şekilde açıyor. Bu ne rezalettir. Bu ne skandaldır” diyelim..
Eğer CHP’liler “adalet” isteklerinde kesin kararlı iseler, Murat Ongun üzerinden, her birlikte çağrıda bulunalım.
İstiyorlarsa, haberleri TBMM Genel Kurulu’nda okusunlar. İstiyorlarsa, CHP Grup Toplantısında okusunlar.. İstiyorlarsa, akit tv’ye gelsinler, hep birlikte okuyalım:
“Normal maaşın 80-90 bin TL iken, 2025 yılı gelirini 350 bin TL olarak ifade ediyorsun. Aç bakalım şu 350 bin TL gelirinin kapağını. Nerelerden, hangi gelirleri elde ediyordun.”
Belki daha önemlisi..
“2025 yılı aylık gelirin 350 bin TL iken, nasıl oluyor da, 2025 Nisan ayında aylık kirası 450 bin TL olan bir villada oturabiliyorsun?”
Can Atalay kararının, Genel Kurul’da korsan olarak okunması üzerine, buna ilişkin bazı ifadelerin tutunaktan çıkarılmasına, CHP’liler itiraz etmişler ya..
AK Partililer de, bunlar gibi ilkesiz hareket etmeyi, bir defalığına deneseler..
“Murat Ongun, 450 bin TL’lik Acarkent villasında, rüşvet paraları ile mi oturuyordu” diye, bir gazete haberini, TBMM Genel Kurulu’nda okuyup, tutanaklara geçirseler..
Çok mu yanlış bir hareket yapmış olurlar..
Veya bugünkü akit’in “Sülün Osman” manşetini okusalar ve tutanağa geçirtseler..
Çok mu abartılı bir misilleme yapmış olurlar..
Herkes dürüst olsun.
Hiç yorum yapılmamış
1972 kez izlendi
2107 kez izlendi
982 kez izlendi
1301 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.