Sesli Makale

Yürüyelim arkadaşlar, çok güzel…

Ama Kemal Bey’in derdinin “Adalet” olmadığını, aksine bir FETÖ baharı çıkarma peşinde olduğunu da bilelim.

Yargı’ya olan güveni kimin yıktığını, adalet duygusunu kimin sarstığını herkes gibi Kemal Kılıçdaroğlu da biliyor.

FETÖ, TSK’dan daha önce ve daha yoğun olarak Yargı’ya sızdı. TSK’ya sızan FETÖ’cü oranı yüzde 80’lerle ifade ediliyorsa Yargı’ya sızan FETÖ’cü oranı bunun da üzerindedir.

Yargı’yı ele geçiren, bu gücü toplumu ve siyaseti dizayn etmek için kullanan FETÖ’den başkası değildi. Bu gerçeği kimse inkar edemez.

Yargı’daki FETÖ temizliğine rağmen adalete olan güvenin hâlâ sağlanamadığı da bir gerçek. Yargı’nın verdiği kimi kararlar bugün bile “doğru” ya da “yanlış” fark etmez, hâlâ şüphe edilir noktada.

Bu zamanla aşılacak. Yargı’ya olan güveni yeniden tesis etmek zorunda bu ülke. Kamuoyu, yeni HSK ile Yargı’nın zaman içinde yeniden yapılanacağına inanıyor.

Bu gerçeği bile bile FETÖ’nün sabotajlarıyla yola çıkmak, FETÖ’nün manipülatif kararlarıyla siyaseti karıştırmak, ayaklanma çıkarmaya kalkışmak doğru olmadığı gibi siyaseten de kimseye fayda getirmez.

CHP’nin başlattığı “Adalet Yürüyüşü” ne haksızlığa karşı bir isyan, ne sarsılan adalet duygusuna bağlı bir tepki hareketidir; bu yürüyüş, CHP’nin Yargı kararlarını bahane ederek ülkedeki kutuplaştırmayı derinleştirme, devletin-milletin birliğini parçalama, ekonomideki iyi gidişatı sabote etme, dikkatleri sınırlarımızdaki tehlikeli gelişmelerden uzaklaştırma, terör örgütlerine yeni çatışma alanları açma, FETÖ ve PKK’ya can suyu verme, ülkeyi yeni bir toplumsal ve siyasal kaosun içine sürükleme amacı taşımaktadır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı bu yürüyüş, olsa olsa Türkiye’deki istikrarı baltalamaya, toplumsal barışı bozmaya ve yeni darbe girişimlerine kapı aralamaya yarar, yoksa adaleti sağlamaya değil.

CHP’nin FETÖ için sokağa inme kararı biraz da Mısır’daki darbe sürecini model aldıklarını gösteriyor. Hatırlanacak olursa, Mısır’daki kanlı darbeyi Türkiye’ye “Demokratik darbe neden olmasın” diyerek pazarlamaya çalışmışlardı. Bu darbe modeli, tarafların sokağa çıkarılmasına, toplumun karşı karşıya getirilmesine ve ülkedeki hayatın durdurulması üzerine kurgulanmıştı. Koşullar uygun hale getirildiğinde ise asker devreye sokulmuştu.

Türkiye’de ülkede işler yolunda giderken; ekonomide yüzde 5 büyüme ile Hindistan ve Çin’den sonra büyümede muazzam bir gelişme kaydedilmişken, böyle ithal darbe modelleriyle sonuç almak elbette mümkün değil.

Kemal Bey yürüsün, sorun değil. CHP’nin derdi yeni bir “FETÖ baharı” çıkarmak, bu da anlaşıldı.

Hükümet, provokasyona gelmeden ama işleri oluruna da bırakmadan, güvenlik tedbirlerini artırarak adım adım CHP’nin bu yeni darbe hevesini kursağında bırakmalıdır.

Akşam
16 Haziran 2017