SİYASET

Kayahan Uygur : Kılıçdaroğlu neyin peşinde?

Tarih
03 Haziran 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Kayahan Uygur

Demokratik bir ülkede muhalefet Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, hükümeti istediği gibi eleştirebilir. Fakat günde 24 saat sürekli bir nefret kampanyası yürütmek, iktidar partisine oy verenleri aşağılamak, hakaret etmek, parti grup toplantısını küfürlü haykırışların yükseldiği bir çapulcu mitingine çevirmek muhalefet midir? CHP Genel Başkanı ve çevresi bu yöntemlerle herhalde iktidara gelmeyi umut etmiyor. Seçimlerden önce olsa oylarını arttırmak için çabaladıklarını varsayabilirdik. Oysa seçime daha yıllar var ve buna rağmen ortada öyle bir ruh hali bulunuyor ki çıkarttıkları gürültü grup salonlarından taşıyor ve kendi taraftarlarını çıldırtmak, toplumu rahatsız etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Siyasal hiçbir anlamı olmayan ve parti faaliyetleriyle asla bağdaşmayan bu tarz bence bambaşka amaçlarla ilgilidir. 
Elbette ortada seçim veya sandık olmasa da muhalefet eleştirilerine devam edecektir ama Kılıçdaroğlu’nun başkan olmasından beri her gün sanki devrimden bir önceki günmüş gibi davranan CHP anlaşılan başka hesaplar peşindedir. Kandan, direnişten, isyandan, “sen yanmasan, ben yanmasam” mısralarından, Bursa nutkundan dem vuran CHP’nin bu tutumu anlamlıdır. Ona uyan taraftarlarının her birinin ruh halleri de bundan maalesef pek farklı değildir. Eski dönemlerde olsa bu durum “CHP askeri darbe kışkırtıyor” şeklinde yorumlanabilirdi. Fakat orduya en ağır eleştirileri yönelten, Türk askerine ve polisine “katil” diyenlerle birlikte hareket eden, askerimizi şehit eden teröristleri “alınlarından öpen” bir CHP’nin bir askeri darbeden de umudunu kestiği bellidir. Zaten vekillerinden 20’si hariç hepsi dokunulmazlık oylamasında HDP ile birlikte oy kullanan CHP bugün artık “asker düşmanı” bir kimlik kazanmıştır. 

Ne yargı darbesi, ne iktidarda çatlak 

Peki, acaba CHP bir yargı darbesi peşinde midir? Hayır, öyle olmuş olsaydı Kılıçdaroğlu yüksek yargı organlarının başkanlarına ağza alınmayacak kelimelerle saldırmazdı. Başka bir ihtimal, CHP Genel Başkanı’nın sert ve yıpratıcı bir tavırla iktidar partisini bölerek, karşısındaki safları ayrıştırmayı denemesidir. Ancak en son dünkü grup toplantısında ana muhalefet lideri bir önceki Başbakanımız Sayın Davutoğlu hakkında öyle ifadeler kullandı ki herkes hayret etti, meğerse Kılıçdaroğlu kendisinin büyük bir hayranıymış da bizlerin haberi yokmuş.  Ama bu tür göstere göstere fitne yapmanın karşı safları istenilenin tam tersine iyice sıklaştıracağını mutlaka Kılıçdaroğlu da biliyordur. O halde nedir amacı? 
Bir analize göre CHP Genel Başkanı partisi yerine kendisinin siyasal çıkarlarını ön plana alarak gerçekçi bir çizgi izlemek yerine kutuplaşmayı kışkırtarak makamını korumaya çalışıyor.  Bu saptama doğru değildir, çünkü CHP kadroları içinde bir azınlık grup dışında çok sayıda insan aynı şekilde düşünüp, davranmaktadır. 

Muhalefete razı değil 

Bence CHP yönetiminin bu tür anlaşılmaz davranışları aslında gerçek bir muhalefet rolünü bir türlü benimseyememesidir. Çok partili dönemde hiçbir zaman tek başına iktidara gelememiş ve sürekli muhalefette kalmış olan CHP, bunu bir türlü hazmedememiştir. Muhalefeti öğrenmiş olsa iktidarı da elde edebilecek olan bu siyasal çizgi 66 yıldır kendisini ülkenin gerçek sahibi zannetmeye devam ediyor. Bunun nedeni de çok açıktır. Ülkede ekonomik iktidarı elinde bulunduran büyük sermaye genellikle CHP yanlısıdır. Din dışı kültürel iktidara sahip olan entel kesim ve üniversite daha çok CHP’lidir. Yakın bir zamana kadar askeri ve sivil bürokraside ve yargıda da CHP çok büyük bir ağırlığa sahip olmuştur. 
Fakat bunların hepsinden de önemlisi CHP’nin dünya sistemi içindeki rolüdür. Anlayış, vizyon ve değerler bakımından küresel kapitalizmle aynı çizgide bulunan CHP, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri Batı’nın desteği ve himayesine sahiptir. Mason localarından, okul derneklerine, ekonomik ortaklıklardan, banka hisselerine kadar CHP ile küresel sermaye birbirine görünür ve görünmez binlerce iplikle bağlıdır. 

Açık ihanet 

CHP gibi bir parti siyasal iktidarı elde edemediği zaman bunu kabul etmez. Muhalefet rolünü içselleştirmez. Giderek yozlaşır. Vatana sahip çıkmamaya başlar, en sonunda dış güçlerin elinde kukla haline gelir. İşte bunun için geçenlerde Almanya’yı ziyaret eden Kılıçdaroğlu CHP’nin sitesinde bulunan konuşmasında şöyle diyordu: 
“Arkadaşlarım, sizler Almanya’da yaşıyorsunuz, güzel bir ülkede yaşıyorsunuz. Geçen hafta Almanya’daydım, Sosyal Demokrat Partinin yetkilileriyle görüştüm. Diğer partilerin yetkilileriyle de görüştüm. Onlara şunu söyledim. … Ama Türkiye’de bu koşullar yok. Biz bir AKP devletine karşı mücadele ediyoruz. Valisi, kaymakamı, ordusu, emniyeti hep beraber bir AKP devletine karşı mücadele ediyoruz. Bizim mücadelemiz bir varlık mücadelesidir. …Biz Türkiye’yi uygar dünyanın bir parçası yapmak istiyoruz. Bütün mücadelemiz bunun üzerine kurulu. “ 
Yabancı bir ülkede, üstelik ülkemizi soykırımcılıkla suçlayan insanların önünde bu tür konuşmalar yapanlara ne denilir? Kılıçdaroğlu’nun neyin peşinde olduğu Almanya’daki konuşmasıyla apaçık ortadadır. Gezi ihanetinin yıldönümünde o dönemde kullanılan bir deyimle soralım: “Mesele muhalefet değil, anlamadınız mı?”.

Güneş
2 Haziran 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;