Sesli Makale

Şüphesiz rüyalar konusunda Freud'a kulak verirsek, “kral yolu” olarak tanımladığı rüyaların bilinçdışına götüren bir araç olduğu iddiasıyla karşılaşırız. Bireyin bastırılmış, ötelenmiş kenara itilmiş ne kadar biriktirdiği varsa hepsi bilinçdışında kayıtlıdır ve rüyalar buraya ulaşmanın yoludur.

Rüyaların psikolojik açıklamalar dışında bir de manevi yönü mevcuttur. Allah'ın peygamberlere, Rasûlûllah (SAV)'e vahyi rüya halinde de ulaştırdığını biliyoruz. Bununla birlikte “sâdık rüyalar” –vahyi de bu tanımla ifade edenler olmuştur- olarak ifade edilen, sâlih kimselerin gördüğü rüyalar mevzu bahistir ki bu alan çokça istismara uğramıştır.

Bazı kimseler, sufiler, tasavvuf ehli, veliler, sürekli Allah'ı zikreden insanlar, takva ehli olanlar, sakınanlar, nefislerini terbiye ile uğraşanlar sâdık rüyalar görmüşlerdir. Bundan yana bir şüphe duymuyorum ancak bu hasletlere sahip olmayanlar, kendilerinde bu hasletlerin olduğunu iddia etmek ve peşindekilere dilediklerini yaptırmak için rüya mevzusunu çokça istismar etmişlerdir. İşte problem tam olarak burada başlıyor.

Aklıma gelen ilk örnek; 1979 İran Devrimi öncesi devrilmek üzere olan Pehlevilerin, İran petrolünü İngiltere'ye peşkeş çekmek için yaptıkları siyasetten rahatsız olan İran halkına, oğul Pehlevi'nin 12. İmam'ı, Hz. Ali'yi rüyasında gördüğüyle ilgili hikâyeler anlatıp, halkın manevi duygularıyla oynayarak, halkı kandırarak kendini kurtarma çabası…

Türkiye'de de rüyalarıyla çokça gündeme gelen isim Fethullah Gülen. Kendisi aslında bugün hukuken FETÖ olarak tanımlanan yapının bir numaralı ismi. Her ne kadar kaçak olsa da avukatları “gâib” olduğunu söylüyor. Zaten o “gâib”den hiç çıkmıyor, rüyaları da öyle… Nasıl bir zâttır ki, gündemde ne var ise –haşa- Rasûlûllah (SAV) gelip bu yapı içerisinde bulunan şahısların rüyasına giriyor, gâipten haber veriyor ve talimat veriyor, Allah, Allah!

Gülen, 2007 tarihli bir yazısında rüyalar için “Her biri, ruhun sırlı âleminden gelen ışıktan birer mesaj gibidir.” tanımlaması yapıyor. Hımm, e rüyadan evvel yolunu yapacaksın tabi, değil mi?

İlk mevzu neydi, hatırlayalım: Tuskon yetkilisi olan bir şahıs gördüğü rüyayı Gülen'e anlatıyor ve Peygamberimizin twitleri ikiye katlamasını istediğini anlatıyor. Gülen de “katlayın” diyor.

Bununla birlikte, Gülenci yapılanmanın müridleri, kendilerine Ak Parti'yi bir süre destekleyip bir süre sonra neden desteklemedikleri sorulunca kendilerinin Fethullah Gülen'in 2004'te gördüğü bir rüyaya bağlı olarak böyle bir tutum içine girdiklerini söylüyorlar. Ne rüyalar var, sen hiç böylesini gördün mü?

Bitmiyor tabi…

Çalınan sınav sorularının kaynağı sorulunca “Hoca rüyasında görmüş” diye cevaplayan belletmenler de var dershanelerde, madem hoca rüyasında soruları görüyor niye o kadar dershane açıyorsunuz, rüyahane açın!

Son olarak, Gülen'e en yakın isimlerden Osman Şimşek bir rüya görüyor. Şimşek, Kürt bir siyasetçiye namaz kıldırıyormuş. Gülen de bunu “Mazlum Kürt halkı” vurgusuyla tâbir ediyor. Mazlum Kürt halkını, KCK davasıyla sürek avıyla patır patır içeri toplayan, biz olmasak “Kürt kızları kuma olur” diyerek mazlum Kürt halkının erdemini hiçe sayan, mazlum Kürt halkının acı çekmediği Çözüm Süreci'ni sabote edenler, Şefkat Tepe dizileriyle mazlum Kürt halkının aklına hakaret edenler, bugün pat bir rüya ile mazlum Kürt halkının aziz savunucu oluyorlar. Bir de rüyaya namaz eklenmiş, katlanarak gidiyor maşallah!

Dahası da var… Abilerin gördüğü rüyalar, ablaların gördüğü rüyalar, efendim yurt yapılacak yerin –haşa- sahâbe tarafından gösterildiğine dair rivayetler, bunlarla insanları kıvama getirip, onları duygulandırıp ağlatmalar, sonra yurt için burs için para toplamalar, ne âlâ tezgâh…

Köşede yer biter, ben de söz biter bunlarda rüya, tabir bitmez. Ez cümle; kim ne rüya görmüş, ne düşlemiş, nasıl olmuş… emin olun hiç birimiz ne görüldüğüne yahut rüyanın ne mânâ ifade ettiğine muttali olamayız. Rüya da zaten kişinin kendisini bağlar, hatta bazen bağlamaz psikolojik bir durumdur. Siz siz olun, rüya ile mesaj veren, kendini onaylatmaya kalkan, istediğini size yaptırmaya kalkanlardan uzak durun. Bunu zaten henüz 1995 yılında Gülen kendisi de söylemiş. Sonra baktı olmuyor söylediğinin tersini yapmış.

Yenişafak
4 Şubat 2016