EĞİTİM

Abdurrahman Dilipak : Paralel akademi

Tarih
03 Ocak 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Abdurrahman Dilipak

Bir akademisyen arkadaşla konuşuyoruz. Üniversitelerde dönen dolapları anlatıyor. “Kaç üniversitesi var paralel yapının” dedim, kendilerine bağlı 13 üniversiteleri varmış. Etkili oldukları devlet üniversitesi sayısı daha çok.

Üniversitelerdeki ihaleler, döner sermaye işleri, bilirkişilikler, akademik yayınlar, akademik dergiler.. İntihaller, sertifika programları, akademik programlar, eşdeğerlik konusu, yeterlilik sınavları say say bitmez.

Bir arkadaş yabancı dil sınavlarına dikkat çekiyor. Bir başkası SANTEZ ve kalkınma ajasları ile ilişkilere dikkat çekiyor. Üniversitelerdeki terör eylemlerinin arkasında derin ve paralel yapının rolü olduğunu söylüyor.

Yeditepe ve GATA Çevik Bir zamanında derin yapı tarafından kullanıldı. Ecevit’in Başkent Üniversitesi’nde başına gelenleri biliyorsunuz.. Paralel kolej ve dershaneler de bu konuda kullanılmadı mı?. Aslında Amerikan kolejleri niçin geldi ise bu topraklarda, bu dershane ve okullardan beklenen de aynı şeydi...

ODTÜ, Galatasaray, Boğaziçi, Bilkent daha sonra Koç paralel yapının kuruluşu aşamasında, altyapı çalışmalarının merkez üssü gibi kullanıldı birileri tarafından. Bazı kürsülerin akademik çalışmaları içine gizlendiler. Yabancı akademisyenler ve dil öğretmenleri gibi gelip gittiler. Bazı akademisyenler misafir öğretim üyesi olarak davet edildiler.

Aslında bunları çok gizleme gereği de duymadılar. Göstere göstere yaptılar. Yabancı vakıflar gelip burada bazı STK’larla bu maksatla ortak çalışmalar yaptılar.. Daha önce Özal üzerinde çalıştılar. Özal’ı durduk yerde Evren’e danışman yapmadılar. Baradey’i niçin Sisi’ye danışman yaptılarsa, Özal’ı onun için Evren’e danışman yaptılar.

Gülen’i 60’lı yıllardan itibaren, soğuk savaştaki rolü, İran devrimi karşısındaki duruşu ile de onayladılar. Ama öte yandan sadece Nurcular üzerinden gitmek istemediler. Nurcular arasında başka grublarla da yıllardır Demirel üzerinden bir temasları vardı zaten. İkinci hedefteki kitle, Nakşilerdi. Özellikle de İskenderpaşa ile çok ilgilendiler.. İskenderpaşa Özal referansı ve Erbakan liderliğindeki harekete yakınlığı dolayısı ile önemliydi. Esat Coşan Hoca ile de temas kurmaya çalıştılar bildiğim kadarı ile. O bunu kabul etmedi. Türkiye’den niçin ayrıldı, vefatının arkasında bu konu ile ilgili bir şüphe var mı, bakmak gerek.

Bu işin arkasındaki ekip, Nurculuk ve Nakşilik hakkında çok detaylı çalışmalar yaptılar.. Din algıları, siyasetle ilgileri, insan kaynakları, eğitim düzeyleri, kendi içlerindeki aykırılıklar, hepsi biliniyordu.. Bu çerçevede RP/SP ve BBP üzerinde çalışmalar da yaptılar. Mesela derin devlet içinde, daha sonra BÇG, Ergenekon, Balyoz adını verdikleri grubun tasfiyesi için Refah-Yol’u kullanmayı planladılar ama başarılı olamadılar. Yoksa Çiller bir gecede hidayete ermiş değildi.

Susurluk’ta kaza yapan araçtaki Çatlı ve arkadaşları da bu planda ye alıyordu.. Muhsin Yazıcıoğlu bu plana destek vermeyip, Erdoğan’ı ve birtakım kişileri uyardığı için, bu vesile ile hayatından olmuş olabilir mi? Aslında paralel yapının bir şekilde içinde, kenarında, kıyısında liberal ve sol kesimden bir sürü insan vardı. Baykal da öyle bir gecede hidayete ermemişti. Ecevit de paralel yapı karşısında Merve Kavakçı karşısındaki radikal tavrından eser yoktu..

Koç ya da Boyner ya da TÜSİAD çevresinden birçok kişi zaten bir şekilde paralel yapı ile kol kola idi.. Türkçe olimpiyatlarının sponsor ve destekçilerine bakın, Abant Toplantılarının içinde, önünde, arkasında yer alanlara ve bu çevrelerin ilişki içinde oldukları, STK’lar, akademik çevrelere bakın  ne demek istediğimi anlarsınız. 

Daha doğrusu paranın izini sürün, sermaye grubları, iş dünyası, para kaynakları, finansal hareketleri izleyin o zaman ne demek istediğim daha kolay anlaşılır.

Üniversiteler de para da var, insan kaynakları da. Sınav manipülasyonu da var.. Akademik casusluk da var. Bilimsel makale toplayıp, “yetersiz” diyip, yetersiz bulduklarını söyledikleri benzer birkaç makaleyi kendi adamlarından birine verip, yeniden yazdırıp, kendi adamlarını yükseltenler de.. Paralel yapı “Akademisyen Fabrikası” gibi çalıştı bir ara. Nasıl olsa her şey ellerinde idi. Lise mezunu birini alavere - dalavere nasıl doçent yaptıkları anlatılır. İstihbarat faaliyeti için kullandıkları boş diplomayı nasıl doldurup usulsüz birtakım işler çevirdikleri de anlatılır.

Yani bu işin çivisi çıkmıştı. Amerikalılar da, İsrailliler de olup bitenleri anlayamaz, yönetemez hale gelmişlerdi. 17 Aralık’ta patlamamış olsaydı da bu iş, yine bir gün, bir şekilde patlayacaktı ve sonuçları, patlama geciktikçe daha vahim bir hal alacaktı. Yani Erdoğan’a boşuna kızıyorlar. Bu iş gaz dolu bir balon gibi yükseldikçe şişti, şiştikçe yükseldi ve 17 Aralık’ta paralel yapı kendi içinde panikleyince, “bommmmm”.

Paralelciler güç zehirlenmesine yakalanmıştı. Hesap kitap birbirine karışmıştı. Gülen bu başarıyı kendinin manevi gücünde  vehmediyordu. Hatta arkasındaki yabancı istihbarat örgütlerine karşı kendi gücünü isbatlamak için, kendi tabanına motivasyon, muhalifleri üzerinde caydırıcı baskı kurmak için abartılı bir meydan okuma gayretine girdiler.. Zaten BOP da kriz yaşanınca, perde gerisindeki güçler yeni bir politik aktör arayışına girince, Gülen elini çabuk tutmak istedi ve acele edince sonuçta olan oldu.

Paralel akademinin gelinen noktada bir önerisi yok.. Gülen’in o karizması da artık ne kendi tabanına umut ve güven vermeye yetiyor, ne de İsrail’deki, Amerika’daki, İngiltere’deki, Vatikan’daki müttefiklerine umut ve güven veriyor.. Çeyrek asırlık bir oluşumda sona gelindi.. Erdoğan’ın şansına gelince, Gülen eliyle derin yapıyı tasfiye etti, şimdi kendi de paralel yapıyı tasfiye etmek istiyor.. Arap Baharı ve Büyük Ortadoğu planları da bitti. “Tarihin sonu” ve “Medeniyetler arası çatışma” planları, ılımlı İslam için yön gösterici bir tez olacaktı. O da bitti artık. Sahi şimdi, bundan sonra sırada ne var!

Görünen köyün hikayesini anlatayım mı? Şans Erdoğan’dan yana. Paralel devlet ve paralel din için gün batımı. Batının açmazı şu; ne Türkiyesiz, ne de Türkiye ile birlikte. Bütün seçenekler Türkiye’nin “evet”ine bağlı.. Ve artık “hayır” diyebilen bir Türkiye var. Oyun bitti. Selâm ve dua..

YeniAkit
3 OIcak 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;