Sesli Makale

29 Kasım 2014

Cemaat yandaşlığı yapan bir internet sitesi alıntıladığı için haberdar oldum: Yurt gazetesinin “şerefli” yazarı Cüneyt Ülsever, sırasıyla beni, Erdoğan’ı ve Star’dan kovulanları bombalamış. 

Hemen hatırlatayım, “Star’dan kovulanlar” ifadesi cemaatçi arkadaşların marifetidir... Bu kadarını şerefli Cüneyt bile akledemez...

Bir hatırlatmada daha bulunmak istiyorum:

Cüneyt Ülsever okuduğum yazarlardan değildir. Değerli liberal görüşlerini Yurt gazetesi aracılığıyla paylaştığını da tesadüf öğrenmiştim. Hakkımdaki bir sataşmasını haberleştiren Oda TV sayesinde...

Buna isterseniz, “küçümsüyor” deyin.

Doğrudur, küçümsüyorum ve Cüneyt Ülsever söz konusu olduğu için bu nezaket barındırmayan tavrı kendime yakıştırıyorum. Muhatap almama yolunu da seçebilirdim... Ama dayak yemeye doymayan, her gelişinde ağzı burnu dağılmış olarak dönen Cüneyt’i, bir kez daha ağzı burnu dağılmış olarak göndermeyi vazife addettiğim için elimi bulaştırdım.

Liberal geçinen bir zattır bu...

Daha doğrusu, yakın zamana kadar, kendisini “liberal” olarak pazarlıyordu. Ama liberal çevrelerde itibarı yok.

Roman yazıyor. Edebiyat çevrelerinde itibarı yok.

Demokrat geçiniyor. Demokrat çevrelerde itibarı yok.

Ulusalcığa dümen kırdı. Ulusalcı çevrelerde itibarı yok.

Bir vakitler, “liberal görüntü” verdiği için Yavuz Gökmen’in sütununa konuşlandırmışlardı. Yeteneksiz bir adam olduğu ortaya çıkınca gazeteden kovdular. O dönemde, Amerikan aklını kutsayan müthiş analizler yapıyor, Irak işgalini desteklemeyen “dincilere” (ifade kendisine aittir) verip veriştiriyordu.

Bir de vecizesi vardır: “Türkiye, Türkiye’ye bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir.”

Şimdi “solcu”, “ulusalcı”, “yurtsever” geçiniyor.

Hiç utanmıyor.

İşbu utanması olmayan adam, bu kez, “Star’dan gönderilenler”i dolamış kalemine. Onların nasıl “yeteneksiz ve zeka yoksunu kişiler” olduğunu anlatıyor...

Kendisinden dinleyelim: “Mustafa Karaalioğlu’nu zamanında birkaç toplantıda izlemiştim. Bana ziyadesi ile zekâ yoksunu gelmişti. Bir medya grubunda yöneticilik yapmasına başından beri bir anlam verememiştim. Piyasa koşullarında iş yapıp para kazanmak isteyen haysiyetli bir gazete onu yönetici olarak istihdam eder miydi, şüpheliyim...”

Bu satırların yazarı için de şunları yazıyor: “Düşünün ki; Ahmet Kekeç gibi bir ‘akıl kullanma/analiz yapma fukarası’ Star’da genel yayın yönetmeliği yapmıştı. Hala da aynı gazetede ‘ona buna çamur atmaktan sorumlu’ köşe yazarı. Pislik üretme görevlisi!”

Madem öyle, ne diye bu analiz yapma fukarası genel yayın yönetmenine gidip, “Başbakan’la aram bozuk... Başbakan’la aramı yap, Star’da yazayım!” dedin?

Bunu yüksek “şeref” anlayışınla nasıl telif edebildin?

Bir vakitler, Özal’a prens olabilmek için aşındırmadık kapı bırakmamıştın. Olmuştun da galiba... Yıldızı sönük bir prens... Bir kamu bankasına “müdür yardımcısı” olarak konuşlandırılmıştın. Buna tamah etmiştin. Peşinden hortumlamalar, “civangate”ler gelecek, görev yaptığın bankanın müdürü (çok yakın arkadaşındır) “hortumlama” suçundan cezaevini boylayacaktır.

Bu mesai arkadaşlığını yüksek şeref anlayışınla nasıl telif edebildin?

Eskiden AKP belediyelerini çok severdin, Erdoğan’a bayılırdın, yandaş gördüğünde kırk takla atardın...

Ne oldu?

Hangi teklifine hangi belediyeden ret cevabı aldın da, bu hale geldin?

Madem içinde “şeref” geçen yazılar yazmaya çok meraklısın, şerefli bir tavır göster, bu dönüşümün sırrını anlat!

Bir de, TMSF’nin el koyduğu televizyon kanallarında yüksek telif karşılığı program yaptığın bilgisini okurlarından neden gizledin? O sıra kimin yandaşlığını yapıyordun?

Bunun cevabını ver!

Star