Almanya'da doğdum...
İlk adımlarımı Almanya'da attım.
Anadilimde anne demeyi Almanya'da öğrendim.
Babam beni ilk defa cumaya Almanya'da götürdü.
Almanya'da gittim anasınıfına, öğrendiğim ilk iki kelime "Nein" ve "Schwein" idi. Annem öğretmişti, sıkı sıkı tembihlemişti: “Sana orada yiyecek bir şey verirlerse, benim çantana koyduğum şeylerden başka bir şey yeme, ‘Nein Schwein’ de...” Yani, "Hayır domuz." Gramatikal olarak yanlıştı ama annem de bildiği kadar öğretebilmişti. Ancak bana uzatılan meyve çayına bile "Nein Schwein" diyecek kadar da anne sözü dinliyordum. Anasınıfından ilk döndüğüm gün babam "Nasıl geçti oğlum?" diye sormuş, "Hiçbiri konuşmayı bilmiyor" demişim...
Oysa konuşmayı bilmeyen bendim, uzun süre tek başıma oturup, kapıyı gözleyerek annemin beni alacağı saati beklediğimi biliyorum. 80'li yılların başında Almanya'da Türk çocuğu azdı, çoğu işçi, ailesini getirmemişti. Üstelik yaşadığımız şehir Köln, Berlin gibi Türk nüfusun yoğun yaşadığı bir bölge değildi, bir sürü dilini bilmediğim, tavırlarını anlamadığım Alman çocuğunun arasında bir bakıma yalnız kalmanın zorluğunu yaşarken, diğer yandan Almancayı hızlı öğrenmek zorunda olmanın da avantajını yaşadım. Almancayı öğrendiğimde Alman arkadaşlarım da oldu, Dominik diye bir çocuk vardı, iyi anlaşıyorduk. Ben Dominik'in Dominik de benim en iyi arkadaşımdı. Bir gün Dominik'in bazı çocukları doğum gününe davet ettiğini gördüm, beni davet etmedi. Çocuk aklı işte, gittim Dominik'ten hesap sordum: "Hani biz en iyi arkadaştık? Beni neden davet etmedin?" Dominik, "Annem izin vermedi, çünkü evimizde Türk istemiyormuş" dedi. Sonra da Dominik bana "Türk ne ki?" diye sordu. Dominik bilmiyordu ama Almanya 5 yaşındaki Tuğrul’a Türk olmanın ne demek olduğunu öğretmişti...
İlkokula gidip okumaya başladığımda fahri tercümanlığa başladım. Öncelikle evimize gelen bütün mektupları ben okuyordum. 6-7 yaşında bir çocuk ne anlar maliyeden, Yabancılar Dairesi’nden, bankadan, sigortadan gelen mektuptan, demeyin. Anlıyorsun işte çünkü anlamaya mecbursun, baban geçirdiği bir kazadan sonra %80 görme engelliyse, annen derdini anlatacak kadar Almanca bilmiyorsa, heceleye heceleye okuyup anlayacaksın… Ben bunu anlamadım diyemezsin, çünkü o evde anlarsan sen anlarsın o Almanca mektubu.
İlkokulda kazık kadar öğretmenlerin mobbingi ile tanıştım. Yetişkin aklımla dönüp baktığımda o gün alıştığım için normal zannettiğim öğretmenlerin o inanılmaz aşağılayıcı tavrının aslında düpedüz Türk düşmanlığından kaynaklandığını görüyorum. Yanlış bir şey yaptığımda "Burası Türkiye değil" laflarına zaten alışmıştım, ama benim için dünyanın en güzel kadınına, ilkokul öğretmenimin "Annen başını kel olduğu için mi örtüyor?" demesine alışamadım.
YORUMLAR
2050 kez izlendi
2132 kez izlendi
1010 kez izlendi
1319 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.