Bugün bir analiz yapalım..
28 Şubat sürecinde, yasakçılara karşı direnen Ahmet Taşgetiren’in, bugün düştüğü duruma bir bakalım..
17-25 Aralık sürecinde, FETÖ’cülerin Bugün gazetesinde yazıyordu..
FETÖ’cülere sahip çıkamayacağını anlayınca, bir boşluğa düştü..
Yeni Şafak’taki arkadaşlarına yapıştı..
Ahmet Taşgetiren’in bugünkü durumunun özeti aslında budur..
Ama biz yine de, özetle yetinmeyelim..
Önce boşluk, sonra düşülen durumun, insanı hangi çelişkilere götürdüğünü de aktaralım..
Taşgetiren’in dünkü yazısının başlığı, “Sırrı Süreyya - İyi insan özlemi”..
İyi insan..
Birisini öyle görmek istiyorsanız, öyle görürsünüz..
Bu da size çelişki olarak yeter..
Sırrı Süreyya Önder, “Rojava’da savaş, yurt içinde barış olmaz” diyerek, PKK’nın silah bırakmamasına mazeretler üreten Tülay Hatimoğulları gibi birisi ile kıyasladığınızda, daha makul birisi olabilir.
Ama Enver Aysever anlatmıştı: “Anama küfretti.”
Bir gazetecinin anasına küfreden adamı, Taşgetiren bize “iyi insan” olarak tanıtıyor.
Niye?
Çünkü Tayyip Erdoğan’ı kötüleyecek..
Niye?
Dindar siyasetçileri kötüleyecek..
Bunun için de, mahallenin dışından da “iyi insanlar”ın olabileceği fikrini bize empoze edecek..
Çünkü boşluğa düşmüş..
Dolayısı ile düştüğü boşlukta çırpınırken, Sırrı Süreyya’dan sonra da, Selahattin Demirtaş’dan bir “iyi insan” icad etmeye soyunuyor..
“Bence biz kalbimizi açabilsek, mesela bir Selahattin Demirtaş’ta da pek âlâ bir ‘Sırrı Süreyya yüreği’ bulabilirdik.”
Bunu ifade ederken, okurlarına da “Savunmasını okuyun” nasihati yapıyor..
Oysa kendisi, kendi gazetesindeki, MHP Genel Başkanı’nın, “Öcalan PKK’ya silah bırakma çağrısı yapsın” diye başlayan önerisine “şehid aileleri ne diyor” itirazı ile yaptığı haberleri okuyup, bir de “iyi insan olma”ya aday gösterdiği Demirtaş’ın, “Durun daha, durun. Öcalan’ın heykelini dikeceğiz, heykelini” sözlerini hatırlasaydı..
Ben? Demirtaş? İyi insan? Öcalan? Şehid aileleri. Öcalan’ın heykelini dikmek.
Kısa sorgulamasını yapsaydı..
“Ben kafayı mı yedim” diye, kendisine soracaktı..
“İyi insan” özlemi altında Taşgetiren devam ediyor:
“Gezi ki, 10 yılların unutturamadığı bir ‘öfke’ alanı. Orası ile iltisak kurularak 12 yıl sonra bile insanlar zindana yollanıyor. Oradan yola çıkılarak insanların boynuna ağırlaştırılmış müebbet halkası takılıyor.”
Böylece ben şunu anlamış oluyorum:
“İyi insan, 12 yıl önce işlenen suçları görmezden gelir. 14 yaşındaki çocukların, maske taktırılarak, polise sapanla bilye attırılmasının hesabını sormaz.. İyi insan, devletin savcısı adliye içinde şehid edildiğinde, onun hesabını kurşun sıkanlardan, sıktıranlardan sormaz. Ama 14 yaşındaki çocuğu sokağa çıkaranlardan hesap sorulunca, ‘12 yıl geçmiş’ diyerek davayı takipsiz bırakmak ister.”
Öyle mi, Taşgetiren?
Motor su kaynatıyor değil mi, Taşgetiren?
Daha dur..
Nasıl bir çıkmaz sokağa girdiğinizi, daha anlatmadım..
Sırrı Süreyya Önder’in, Gezi isyanının başındaki şu cümlelerini, “anaya küfretme”nin, “PKK’lı teröristlere hak arayan örgüt güzellemesi” yapmanın üstünü örtmek için kullanıyor..
O cümle, ben de katılırım bu cümleye, şöyle:
“(Ben istediğim ağacı keserim, istediğim yere istediğim şeyi yaparım) demek, Allah’a şirk koşmaktır. Eğer Müslümansanız, bu ağaçlar kıyamette bizden önce dirilecekler ve bizlere şahadet edecekler. Biz, bize şehadet edecek canlıların hakkını hukukunu koruyoruz…”
Aynı dik duruşu, ağaç için yaptığını, devleti askeri için, polisi için, savcısı için de aynı yürekli şekilde yapabilmiş mi Sırrı Süreyya?
Yapamamış..
Biz yapıyoruz.
Devletin savcısına, polisine kurşun sıkan da haindir..
Keyfi için ağaç kesen de haindir.. Haydi bakalım, villa dikmek için ağaçları kesen şarkıcı Suavi için de, Taşgetiren bir şeyler söyleyecek mi?
Yoksa “şarkıcı Suavi’de de, ararsak, bir iyilik buluruz” mu diyecek?
Hemen bir parantez açayım..
Tarikatta bu vardır..
Hz. Peygamberin, bir köpek ölüsünü gördüğünde, “ne güzel dişleri var” diye tanımlamasının insan ilişkilerine yansımasında..
En azılı katilde bile, bir iyi nokta bulmanız, tarikat yolunda mümkündür..
Taş atana, ekmek atmak, dervişlikte mümkündür.
Ama kimse riyakarlık yapmasın..
Diyarbakır annelerine, 5 yıldır eylemleri sürdüğü halde, bir defa ziyarette bulunamayan, “Ziyaret edersem PKK beni bir daha milletvekili yapmaz” diyenleri, “iyilik timsali” göstermeye kalkmayalım..
51 bin şehid vermiş Gazzelilere yapılan soykırımı adeta “hakkettiler” diyerek yorumlayan, “HAMAS terör örgütüdür” diyenleri, iki tane ağaç üzerinden sahtekarca yaptıkları paylaşımı gösterip, “iyi insan” güzellemeleri yapmayalım..
“Ben istediğim ağacı keserim” demenin şirk olduğunu söyleyenlerin bu tespitlerinin, “ben istediğim askeri-polisi öldürürüm” diyenlere de şamil kılmayanlara şirinlik (buraya başka bir sıfat yazmıştım. 28 Şubat hatırına, Taşgetiren’e bu sıfat ağır olur diye düşündüm, sildim, en hafifi bu, bunu yazdım) yapmayalım..
Belki bunlardan daha daha önemlisi..
Onlara “iyi insan” tanımlaması yapanların, “iyi insan” olmanın derdine düşmüş insanlara ise, çamur atmayı 24 saat vazife edinmiş olmaları..
Aynı Taşgetiren, aynı yazısında, buyrun okuyalım, ne dediğini:
“Sazlıdere Barajını kurutmak üzereymişiz, beton aşkımızla…
Yıllar önce ‘Cemaatlere çağrı’ başlıklı bir yazı yazmıştım; yılın bir günü çoluk çocuğu, kadını erkeği ile her cemaat- tarikat mensubu bir ağaç diksin, bu da dinin hassasiyetlerindendir, diye… Peygamber Aleyhisselam ‘Kıyametin koptuğunu görseniz elinizdeki fidanı dikin’ buyurmuyor mu?”
Hz. Peygamberin sözü, başımız üstüne..
Ama Sazlıdere deyip, Beylikdüzü’ndeki havuzlu villalar için kesilen ağaçlara gözünü kapatıyorsan Taşgetiren..
Kusura bakma..
Adı “beton Ekrem”e çıkan adama tek kelime etmeden..
“Ordan üç villa. Bundan bir villa 4 daire.. diğerinden üç daire daha..” anlatımlarının ardı ardına geldiği bir süreçte, sosyal konut yapılacak yerleri anlatıp..
Bir dairenin 2 milyona mal edildiği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın konut yapımını hedef tahtasına koyup..
Ekrem İmamoğlu ve çevresinin avanta almadan bir tane iskan vermediği gerçeği ayyuka çıktığı bir konjonktürde, tam da İBB eski başkanının üç villayı 15 milyona satın aldığı müteahhitin, bir sosyal konutu 4 milyon TL’ye yaptığı onlarca defa yazıldığı halde, bu gerçeğe gözünü kapatanların..
Kusura bakmasınlar..
Gözleri öyle kapanmış ki.. Kulakları öyle mühürlenmiş ki..
Görmüyorlar, duymuyorlar..
Haydi Ahmet abi..
Haydi Taşgetiren..
Kır şu zinciri..
Kır; şu kuşatıldığın daireyi..
Kır; bir nakısa imiş gibi, henüz cenaze namazının farziyeti bildirilmediği için kılınmayan cenaze namazı üzerinden, “Hz. Hatice’ye cenaze namazı kılınmamıştır” deme derekesine bile düşmenin arka planını sorgula..
Hiç yorum yapılmamış
2021 kez izlendi
2123 kez izlendi
1002 kez izlendi
1314 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.