SİYASET

Mehmet Şeker : Muhalefetin inandırıcılık sorunu

Tarih
24 Mayıs 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Mehmet Şeker
24 Mayıs 2015

Hayatında hiç uçağa binmemiş bir kişi, uçak kazasında hayatını kaybedebilir.
Evinde otururken, yolda yürürken uçak üstüne düşer, ölür.
Olur mu olur.
Hayatında hiç seçim kazanıp iktidara gelememiş bir kişi de iktidar üstüne düştüğü için siyasi hayatını kaybedebilir.
Şaka değil, kaya gibi gerçek.
Görmüyor musunuz, iktidar muhalefetin üstüne ne kadar düşüyor?
İktidar kanadı, muhalefet cephesi tarafından bütün söylenenleri ciddiye alıyor.
İddialarına cevap yetiştiriyor.
Proje diye sunduklarını detaylı şekilde ele alıp inceliyor.
Adeta her birini harekete geçirmek için 7/24 çalışıyor… Fakat nafile… Sonuç yok.
*
Muhalefet bütün desteklere, bütün iteklemelere rağmen yerinde saymaya devam ediyor.
Kendilerini “Kürtlerin kurtarıcısı” olarak göstermeye çalışan parti, Kürtlerin hepsini ikna etmekten çok uzak.
Kendilerini milliyetçi olarak lanse eden parti, milliyetçilerin sadece bir kısmından oy alabilecek durumda.
Seçmenin yüzde kırkına hitap edebileceği varsayılan ana muhalefet partisi, kâğıt üstündeki potansiyele bir türlü ulaşamadığı için, senelerdir en çok şikâyet edilen husus, ülkedeki muhalefet boşluğu.
Bu partiler hiç gayret göstermeseler, liderleri hiç konuşmasa, belki potansiyel enerjiyi kinetiğe çevirebilecekler.
Fakat onu da başaramıyorlar.
Konuştukça puan kaybediyor her biri.
Çünkü ikna yeteneği sıfıra yakın.
İnandırıcılık fena halde zayıf.
*
Böyle olunca, kimi tehditle oylarını artırma derdinde.
Kimileri kendilerine yakışmayan mecralarda at koşturmaya niyetli.
Kimileri de paralelden medet umuyor.
Düne kadar aynı sokakta yürümekten, aynı otobüse binmekten bile hoşlanmadıkları paralel örgüt desteğini acı ilaç niyetine değerlendirmek isteyenler, hakikaten acınacak durumda.
Böyle haller için atalar vaktiyle söylemiş: Kelin merhemi olsa, kendi başına sürer.
Yetmezse bir de şu var: Kendi himmete muhtaç bir dede, kime himmet ede?
Paralel, kendinde bir güç vehmetseydi, gider oyalanmadan parti kurardı.

DİNDİ, DİYANETTİ, KİTAPTI, SÜNNETTİ…

Bir de Saadet çatısı altında kurulan beraberlik var ki ibret-i âlem için bir araya gelmişler gibi.
Saadet Partisi ile Büyük Birlik Partisi'nin eski liderleri gelse, bu muhteremleri yanlarında barındırmaz.
Barındırmamakla kalmaz, kaçabildikleri yere kadar kovalar.
Mustafa Kamalak'ın “Dindi, diyanetti, kitaptı, sünnetti, bunlarla vakit kaybedecek zamanımız yok” dediğini işittim de inanamadım.
18 Mayıs 2015'te Fox tv'deki programda BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ile oturmuşlar, Kamalak böyle sözler sarf ediyor.
Rahmetli Necmettin Erbakan o sahneyi görseydi, “Tüh senin yüzüne” derdi.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu görseydi, “Defol, gözüm görmesin” diye çıkışırdı.
*
Amca baba yarısıdır, teyze anne yarısıdır derler.
Doğrudur. Fakat iki teyze bir araya gelince bir anne etmez. İki amca da bir baba etmez.
Demek ki her durumda iki yarım bir bütün etmeyebiliyor.
Siyasetteki birleşmeler de buna benzer kimi zaman.
İki tane küçük partinin birleşmesinden bir tane büyük parti çıkmaz.
Buradan sinerji çıkacağına kinerji çıkar.
Siyasetteki aritmetik, bilinenden farklıdır.
*
“Kamalak'ın bu sözünün öncesi var, sonrası var. Aradan cımbızla çekmek yanlış.”
Ben de öyle inanmak istiyorum.
Kendimi zorluyorum.
Bu sadece talihsizlik midir, sözlerin yanlış anlaşılması mıdır, yanlış ifade edilmesi midir?
Erbakan ile Yazıcıoğlu, niye hayatlarında buna benzer cümleler kurmadılar diye kafama takılıyor.
Onlar siyaseti bilmiyorlar mıydı?
Onların bilgisi tecrübesi yarım yamalak mıydı?
Tam bilenler Destici ile Kamalak mı?

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;