SİYASET

Markar Esayan : Şıpın işi mühendislikler artık çalışmaz...

Tarih
08 Kasım 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Markar Esayan

8 Kasım 2015

Çözüm Süreci yolunda ilerlerken ona düşman oldular. Altını oymak için her şeyi yaptılar. Akil insanlara saldırdılar, onları itibarsızlaştırmak için uğraştılar. Haziran seçimlerinden sonra Bese Hozat'ın, Cemil Karabayık'ın, Duran Kalkan'ın açık “savaş” ilanını duymayan görmeyen malum medya, “tuzluğum var” diyene elinde hıyarla yetişme telaşıyla, 3 Ocak 2013 tarihinden sonra, her olumsuz açıklamayı “Çözüm Süreci çöktü” diye manşetlerine, ekranlarına taşıyordu.

Dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan ve AK Parti dışında kimsenin yoksul Türk/Kürt çocuklarının ölmesinden yana derdi yoktu. Ve tabii halkın desteği yüksekti, çünkü bedeli ödeyen oydu.

Eğer olsaydı, gözü dönmüş şekilde bu siyaset üstü barış projesine katkıda bulunur veya en azından köstek olmaktan çekinirlerdi.
Soluğu Kandil'de, Diyarbakır'da almaz, alsalar da, barışın iyi birşey olduğunu ifade eder, Erdoğan düşmanlığından gözü dönmüş şekilde savaşın nimetlerini anlatmazlardı.

Uzun süre Kandil'e silah bırakmanın neden yanlış olacağını iknaya çalıştılar. Zaten kandil de buna teşneydi. Süreçten başından beri hazzetmemişlerdi. Gezi'nin bir darbe sürecine dönüştüğünü ifade eden Öcalan'ı denklemden düşürüp, Demirtaş ve Yüksekdağ damarını yüceltmeye el verdiler.

Çok da başarılı olamadılar, ta ki DAEŞ belası bölgede zuhur edene kadar. Böylelikle kardeşlik projesini Kobani üzerinden milliyetçilik asabiyesi ile değiş tokuş yaptırma fırsatı doğdu.

Kandil ve PYD ile Türkiye'de darbe mekaniğinin merkezinde yer almak üzere anlaşma yapıldı. DAEŞ'i AK Parti ile özdeşleştirerek, barışın mimarı/güvencesi olan Sayın Erdoğan'ı şeytanlaştırarak muhafazakar Türklerin ve Kürtlerin gönül bağını koparmaya yeltendiler.

6-8 Ekim'de onlarca Kürt vatandaşın hiç yere öldürülmesini gündemden düşürmek için, sorumlularını saz çaldırarak, yemek yaptırarak, şiddeti ve terörü meşrulaştırma, hoş gösterme kampanyası yaptılar.

Sonra da utanmadan Cumhurbaşkanı'nı, Başbakan'ı, hükümeti ve toplumu “ iç savaş” ile tehdit etmeye başladılar.
2013 başından itibaren içinde bulunduğumuz dönem, tarihte görülmemiş pespayelikte bir darbe süreciydi.

Hedef Sayın Erdoğan'dı ama onun şahsı değildi şüphesiz. Erdoğan ve Davutoğlu'nda cismanileşen bir bağımsızlaşma, millileşme, yerlileşme ve kalkınma hareketinin önünü kesmek istiyorlardı.
Bu darbe süreci, 1 Kasım Seçimleri ile sonlandırılmış, milletten hak ettiği cevabı almıştır.
Yaşanmış olan yaşanmamış sayılamaz.

AK Parti, bir rövanş hareketi olmamıştır. Dün de değildi, bugün de değil, yarın da olmayacak.

Bu darbe sürecini planlayıp uygulayanlar örgütlü bir suç işlemiştir. Bu rüzgar karşısında dik duramayan veya menfaati gereği buna katkıda bulunanlar ise ahlaksızlık içinde olmuşlardır. Ahlaksızlık hukuki bir suç değildir. Bunun cezasını toplum keser ve bu tür kesimleri tarihe havale eder. Somut, delilli suçlara ise yargı bakar.

Yaşadığımız bu zor dönemi unutamayız. Unutursak, bu tuzaklar yine karşımıza çıkar.
Dün Çözüm Süreci'nden nefret edenler, süreci zehirledikten sonra ona bir can simidi gibi tutunmaya başladılar. İmralı'ya gömdükleri Öcalan'ı, kendilerine yeniden harekete geçecek fırsatı vermesi için gündeme taşımaya çalışıyorlar. Oysa Öcalan'ın gücü olsaydı, örgütüne hakim olurdu. Yok gücü vardı ve kullanmadıysa, bu da zaten bizi iyi polis kötü polis tuzağına götürür.

Örgüt silah bırakmak istediğinde buna engel yoktur. Mekanizmalar hazırdır. Eyyam yapmaya gerek yok. Silahın, şiddetin bu ülkede artık yeri yoktur. HDP Meclis'tedir. HDP'nin kendi eliyle mahvettiği itibarını kurtarmasının yolu, barışa, sivilleşmeye direksiyon kırmak olabilir.
Şıpın işi mühendislikler değil.

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;