O politikanın ana omurgası açıklandı ama asıl merak edilen ayrıntılar. Özellikle de Türkiye'yi yakından ilgilendiren DEAŞ ve PKK- PYD hattına karşı alacağı tutum. ABD'den "Bölgede stratejik ortaklarla birlikte hareket edeceğiz" açıklaması gelse de sahada PKK ve PYD'ye sıcak bakan tutumun devam etmesi kafalarda soru işareti oluşturuyor.
Özellikle ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı'nın (CENTCOM) PKK ile çalışmada ısrarlı olması hatta Trump yönetimini iç siyasetle korkutarak ikna etmeye çalışması dikkatle izleniyor.
Bu gerçeğe rağmen Türkiye'yle ilişkili başka bir gelişme daha yaşanıyor. O gelişmenin ne olacağını anlamak için de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı Mesud Barzani'nin Münih-Ankara hattını da içine alan siyasi trafiğine bakmak gerekiyor.
Doğrusu bu noktada, bölgede olup bitenlere, içeriden; "Kürdistan bayrağı asılsın mı asılmasın mı?" tartışması üzerinden bakanların doğru bakmadığı anlaşılıyor. Oysa bölgede bir değil, birden fazla oyun oynanıyor ve yeni bir denklem kuruluyor.
Türkiye, bölgedeki kirli oyunların önündeki en büyük engellerden ve yeni denklemin önemli oyuncularından biri. Fırat Kalkanı Harekâtı'yla bunu sahada da gösterdi. Şimdi yeni bir sürecin eşiğindeyiz. İşte Barzani'nin yoğun trafiğinin nedeni de bu yeni süreç... O da bu yeni sürecin hem "meşru" hem de önemli bir aktörü.
Barzani yeni bir rolle sahneye çıkıyor. Hem Sincar bölgesinde hem de PYD'nin etkin olduğu Rojava'da KDP güçlerinin devreye gireceği öngörülüyor. İlk sinyal PKK'nın ele geçirdiği Sincar'dan geldi. Barzani güçleri bugüne kadar belki de ilk kez PKK-PYD hattına karşı sahaya inerek cevap vermeye başladı.
Suriye'deki iç savaşı önce DEAŞ yoluyla, sonra da PKK-PYD hattıyla çözümsüzlüğe sürükleyen ABD aklı, buna nasıl cevap verecek göreceğiz. Tabii Barzani'nin bu çıkışının ABD'den habersiz olma ihtimali de zayıf görünüyor. Ama eğer tersi ise bölgede Türkiye'nin başını çektiği "yerli" güçlerin de boş durmadığı anlamı çıkar.
Ama her ihtimalde en sarsıcı sonucu Kürt coğrafyasında göreceğiz. Bazı siyasi yapılar sarsılacak, bazı aktörler devreden çıkacak. Demokratik ve meşru güçlerin öne çıkacağı bu durum, Türkiye'nin de tercihi...
Çünkü Türkiye, daha 2013'te "çözüm süreci"ni devreye sokarak bölgede meşru bir siyasi zemin oluşmasını istedi. Türk- Kürt tarihsel ittifakının da bir gereği olarak sivil ve demokratik bir çözümün öncülüğünü yaptı. Ama ne yazık ki, PKK ve HDP'yi yöneten siyasi elit, yüzyılın barış projesini, üst aklın veya akılların tuzağına düşerek heba etti.
Şimdi geldikleri noktaya bakın. Dün emperyalist dedikleri ABD'li şahinlerin emir kulu oldukları gibi sadece demokratik siyaset yapabilecekleri Türkiye'ye karşı, savaş açıp kan dökmekle de kalmadılar, sonunda Iraklı Kürtlerle de savaşacak duruma geldiler. Yakın gelecekte PKK eksenli sürpriz gelişmeler şaşırtıcı olmayacak.
Sabah
5 Mart 2017
Hiç yorum yapılmamış
1978 kez izlendi
2111 kez izlendi
985 kez izlendi
1302 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.