Sesli Makale

İsmet Özel'in, dile getirip de dikkat çekemediği “Suriyelilere vatandaşlık” konusunu, Cemil İpekçi'nin gündeme taşıması, sadece Twitter kullanıcısı olmasıyla açıklanabilir mi?

Belki de…

Fakat bir modacının “vatan” kavramına vurgu yapması, dikkatlerin bu meseleye odaklanmasında da etkili oldu, diye düşünüyorum.
*
Sığınmacıların “vatan haini” olduklarını önce İsmet Bey söylemişti.

İstiklal Marşı Derneği'nin faaliyetlerini takip edenler dışında, kimsenin haberi olmadı bundan.

Sonra Cemil İpekçi, “Vatanını satıp kaçmış üç milyon uyuzu bize taze kan diye sokuşturmaya çalışanlar var…” deyince ortalık karıştı.
*
Şair Özel'e göre, “Kafirle savaşmayı göze alabilen Müslümana Türk deniliyordu” dolayısıyla Suriyeliler, kafirle savaşmayı göze alamadıkları için vatan hainiydiler.

Hemen bir soru; Suriye'de kafir kimdir?...

İpekçi'ye göre ise, laik Türkiye modelinin Ortadoğu'daki muadili olan Suriye'de başlayan iç savaşta, devletin ve rejimin yanında olmayıp sığınmacı durumuna düşen “3 milyon uyuz Suriyeli” vatan hainiydi.

Hemen bir soru daha;

I.Dünya Savaşı'ndan sonra, Balkanlardan, Kafkaslardan, Ortadoğu'dan, Anadolu'ya sığınan, bir tane gayrimüslim var mıydı, daha önce Osmanlı devletinin vatandaşları olan bu insanların kendi devletlerini ve rejimlerini satıp yeni kurulan devletlere intisab etmeleri nasıl açıklanabilir?

İsmet Bey'in muazzam zekasının altında ezilmek istemem ama bazen de vatana ihanet etmemek için vatan terk edilir, böyledir bu işler.

Örnek mi, Enver Paşa, der, başka bir şey demem…
*
Mevzu karışık gibi görünse de çıkış noktası itibarıyla asırlardır sürdürülen tartışmanın devamı aslında.

İsmet Özel'in ve Cemil İpekçi'nin, aynı dille Suriyelilere “hain” yakıştırması yapmaları, aslında ne kadar farklı cephelerden yol tuttuklarını göstermekle birlikte, Suriye savaşının sebeplerini ortaya koyması açısından da ibretlik bir denkleşme doğrusu.

“Madem zulüm rejimini değiştirmek istiyorsun, neden savaşmıyorsun da ülkeni terk edip geliyorsun” anlayışıyla, “Rejimini sahiplenip, neden devletinin yanında olmuyorsun” anlayışının açığa çıkan niyeti sanki, Suriyelilere duyulan öfke…
*
Anlıyoruz ki, Suriye savaşı, Türkiye'de, nelerin tartışılmaması gerektiğini ortaya koyan çok ama çok acı bir deneyin sonuç bildirisi niteliğinde.

Laik rejimin döve döve adam etmeye(!) çalıştığı Türkiye Müslümanları, vatan mefhumunun zarar görmemesi adına, İsmet Özel dahi “Evet isyan!” demişken, isyan etmeyip, rejim içinde siyasi mücadele yolunu seçtiler.

Bu şartlarda bile illagaliteyi reddedip, rejime ve devlete halel gelmemesi adına iğneyle kuyu kazıp, iktidar olan muhafazakarların vatan sevgisini sorgulandı yıllarca, yazık!...

Yine İsmet Bey'in, “Savaş var dediler, gittik, geri döndük ki, bir de ne görelim, bizim yerimizde başkaları oturuyor” çıkışına yaslanmadan “Burası bizim yurdumuzdur, bir ağacın dalı kırılsa yüreğimiz yanar, varsın otursunlar” deyip ses çıkarmayan muhafazakarlar, diktatoryal bir düzen kurmakla suçlandılar yıllarca, yazık!...
*
Okuduğum haberlere göre yetkililer diyor ki, “Bütün Suriyelileri değil, nitelikli olanlarını vatandaşlığa kabul edeceğiz…”

Olmadı işte, bu olmadı…

Kapımıza gelen, aman dileyen bu insanları içeri alırken sorduk mu, “Sen nitelikli misin, niteliksiz misin?” diye, olacak iş mi bu…

Eski devirlerin savaşları mı var, ne yapsalardı bu zavallılar, binlerce ton bomba taşıyan Rus uçaklarına ok mu atsalardı, füzeleri gürzlerle mi durdursalardı, ne yapsalardı yani!
*
Biz insanız, hala ağlayabiliyoruz, bir yüreğimiz var, kimsenin onuruyla oynamaya hakkımız yok.

Uzun bacaklı Edward'ın torunları gibi Hindistan pazarından, “nitelikli Hindu” seçemeyiz, ayıptır, yakışmaz bize bu işler.

Konuşalım, tartışalım, vatandaşlık hakkı vereceksek, bütün misafirlere verelim, vermeyeceksek vermeyelim.

Sonra biz biliriz ki, kim ne derse desin, üstünlük hala takvadadır, nitelikte değil.

Yenişafak
14 Temmuz 2016