Sesli Makale

2 Haziran 2015

Gökçe Fırat adında bir müptezel tutuklanmış önceki gece.. Hemen tabi başta paralel yapı olmak üzere kimlik olarak kendini ‘AntiErdoğan’ diye tanımlayan kim varsa kalkmış ayağa.. Kimi adını ilk kez duyduğu ‘Ulusal Parti’ üzerinden yapıyor yorumunu; “bir siyasi parti başkanı tutuklanmış, nerede kaldı politik söylem hürriyeti?” diyor. Kimisi ise daha evvel farkında bile olmadığı bir derginin başyazarı olduğunu öğrenmiş; “işte basın özgürlüğüne vurulan en ağır darbedir bu” diye feryat ediyor.. Tanıyanlar ise ama gerçekten tanıyanlar, Gökçe Fırat’ın daha yeni tutuklanmış olmasına hayret ediyor.. 

•

Gelin bu Gökçe Fırat’a biraz daha yakından bakalım.. Ak Parti’nin ilk yılı.  2003.. Bir ‘Cumhuriyete Saygı Mitingi’ tertiplenmişti Ankara’da.. Rektörler, cübbeleriyle Anıtkabir’e çıkıp, yeni hükümetin gündeme almaya hazırlandığı YÖK yasası ve İmam Hatiplilerle ilgili katsayı meselesini tartışmaya başlamasını, Atatürk’e şikayet ettiler.. Ergenekon İddianamesi’ne giren o buluşmanın kararı, yaklaşık bir hafta evvel Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur tarafından karargahta yapılan rektörler buluşmasında alındı..  Ev sahibi olarak, (sonraki Cumhuriyet Mitinglerini de tertipleyecek olan) ADD seçildi.. En önemli figürleri ise kemalist refleksleriyle bildiğimiz Nusret Aras, Kemal Gürüz ve Kemal Alemdaroğlu gibi isimler..  Buluşma beklendiği gibi yapıldı, Tayyip Erdoğan Ata’ya şikayet edildi, laik rejim kurtarıldı, kemalist değerler savunuldu, irtica tehdidi bertaraf edildi ve herkes evine dağıldı.. Ancak dönemin koşulları itibariyle ilk etapta dikkat çekmeyen bir ayrıntı vardı o buluşmada.. Bugün artık normalleştiğimiz için daha belirgin biçimde gözümüze çarpan ayrıntı.. Akademisyenlerin omuzlarında yükselen “Ordu Göreve” pankartı.. Bu detay yaklaşık 4 yıl sonra yazılacak olan Ergenekon iddianamesine,  ‘darbe için zemin oluşturmak’ başlığı içinde girecekti..  Savcı “Sarıkız” planı içinde rektörlerin Jandarma komutanına ‘Kubilay olmaya hazırız’ mesajı verdiğini, 6 gün sonra yapılan bu yürüyüşte de bunu kamuoyuna ilan ettiklerini öne sürüyordu.. 

•

Peki o pankartı kim açmıştı?.. Faşist Kemalist bir ekol olarak ortaya çıkan ve dönem dönem başka servislerden beslenen, başka başka yapılarla iş tutan Gökçe Fırat’tan başkası değildi.. Evet akademisyenler buluşmasına bizzat kendi katılmamıştı ama, o organizasyonun arkasında doğrudan TürkSolu Dergisi vardı..  Ergenekon İddianamesini yazanların, darbeye zemin hazırlamanın delili olarak gösterdiği o pankart, yargılamanın belki de esasını oluşturacaktı.. Pankart ile ilgili yargılamayı Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi yaptı ve sanıkların beraatine karar verdi.. Ergenekon Mahkemesi de söz konusu davanın kendi davalarıyla birleştirilmesini talep etmedi.. İyi ama neden?..  Çünkü görev tamamlanmış ve hedefe ulaşılmıştı.. Açılan o pankart sayesinde rektör ve akademisyenler sanık sandalyesine oturmuştu.. TürkSolu’nu soracak olursanız.. Beraat etti ve gitti.. Dahası, Ergenekon Davası, TürkSolu’na hiç sıçramadı.. 

•

‘... Kürt dizilerini izlemeyin, Kürtlerin yaptığı lahmacunları yemeyin...’ gibi faşist ve nefret içeren söylemlerle çıkan, ‘Kürt sorunu yoktur, Kürt İstilası vardır’ diye kapaklar yapan, cezaevlerindeki açlık grevleri için; “ilk kez bir PKK eylemini destekliyoruz, aç bırakın gebersinler” diyecek kadar alçaklaşan Gökçe Fırat, Paralel yapı soruşturmaları sırasında Paralel örgütün, bütün hücreleriyle yanında durdu..  Paralel yapı ile CHP-MHP ittifakının çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun da,  bu faşist dergiyle kameralar önüne geçip resim verdiğini unutmamak lazım.. 

•

Bugün geldiğimiz noktada Millet tarafından, benim tarafımdan, seçilmiş ilk Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan için ip gösteren, kendi kıt zekasıyla ‘yağlı kazık’ tehditleri savuran Gökçe Fırat denen müptezelin kimin hesabına ne iş görmek üzere tutulduğunu bilmiyorum. Tek bildiğim, eğer satın aldıysanız sahiden bu adamı, verdiğiniz paraya yazık. Kalın sağlıcakla.

YeniAkit