14 Eylül 2015
Global yatırımcılar son zamanlarda global çapta değişen iki şeye çok hassas hale geldiler. Birincisi, dokuz yıldır ilk defa ABD faizlerinin yükselmesinin kuvvetle gündeme gelmesi olgusu. İkincisi ise, son on yılda Çin’in emtia talebinin ilk defa daralıyor olması! Bahsettiğimiz iki değişimin ilk sonucu doların değerlenmesi ve de emtia fiyatlarının düşmesi oldu. Yani global çapta ABD Doları ile finansman sağlayanlar ve de Çin’e emtia satanlar şimdi oldukça sorunlu ve üzgün.
Önce ABD içine dönüp, faiz artışı yapılmasının ve sonucunda da doların değerlenmesinin, ABD içinde olabilecek etkilerine dair ABD içindeki tartışmalara bir bakalım.
Örneğin ABD’de ücretler yavaşça artmaya başlamıştı ama, son dönemde ücret artışı zayıflamaya başladı. Ve sonunda 2015 ikinci çeyreğinde ücret artışı 1982 yılından bu yana en düşük düzeyde gerçekleşti. Faiz artışı beklentisi şirketlerde maliyet artışı demek ve ücret artışını engelliyor. Halbuki ekonomi güçlendikçe krizde artmayan ücretlerin de desteklenmesi gerekiyordu deniyor.
ABD enflasyonu, hedef olan yüzde 2 düzeyinin çok altında kaldı. Yüzde 2 değerine gelmesi de yıllar alacak gibi gözüküyor. Bu durumda FED, fiyat düzeyinin artışının birden hızlanmasından çekinmemeli deniyor. Ama enflasyondan korkanların sesi gene de, hem de oldukça kuvvetle, “faiz artık yükselsin” diyor.
Son birkaç haftada ise ABD’de kredi artış hızı düştü ve kredi sıkılaşması geliyor gibi oldu. Faiz artışı beklentisinin artışı bu etkiyi de kuvvetlendirir. Yani faiz arttırılması beklentisi kredi artışının iyice durmasını gündeme getirir, ekonomideki iç talebi de engeller.
Peki faiz artırmama için ABD içinde neler konuşuluyor? Özellikle faiz artışının doları değerlendirmesinin ABD ihracatına yapabileceği ters etki düşünülmekte. Ama doların zayıflamasının da ters etkileri olabilir. 2014 yılında değeri kuvvetle artmaya başlayan dolar, son dönemde biraz değer kaybetti. Bu ne etki yapar?
Birincisi, dolar yeniden zayıflarsa ve bu da ABD ekonomisinin zayıfladığı şeklinde yorumlanırsa, zaten enflasyon da hedefin çok altında olduğundan, bu durum da bir genel zayıflık yorumunu kuvvetlendirir.
İkincisi dolar zayıflasa da, gene de dünyanın birçok parasından çok daha fazla değerli olduğu ve bu nedenle de birçok gelişen ülkeyi kötü etkileyebilecek durumda olduğundan , sermaye gelişen ülkelerden çıkarsa ve Çin de parasını daha da devalüe ederse, ABD kendisi aslında sorun pek yaşamaz. Yani dolar zayıflığı, diğer ülkelerle karşılaştırma yapıldığında pek zayıflık sayılmaz deniyor.
Üçüncüsü, FED doların değerinin dünyanın geri kalan kısmına ettiği etkinin, finansal sektör üzerinden ABD’ye geri tepip, ABD ekonomisine ne tür zarar verebileceğini de muhakkak düşünmek zorunda deniliyor. Ama ortalıkta birbirine ters yorumlar da var. Örneğin ABD ve dolar zayıflasa da, dünyanın geri kalanının çok büyük bir kısmı ABD’den çok çok zayıf durumda diye de düşünülüyor.
Tabii bir de işin siyasi boyutu var. Tutucu Cumhuriyetçiler ilke olarak faiz artsın istiyorlar. Daha sosyal olan Demokrat Parti temsilcileri ise ilkesel olarak faiz artışının henüz gerekmediği tezine dönükler. Dolayısıyla siyaset de net bir ortak çözüm tercihinde birleşemiyor.
Bu süren tartışmalar çerçevesinde önümüzdeki hafta 16-17 Eylül tarihinde tekrar toplanacak FED de, gene kararsız kalabilir. Ben ise şahsen FED henüz bir adım atmaz diye düşünüyorum. Bakalım ne olacak!
Akşam
Hiç yorum yapılmamış
1978 kez izlendi
2111 kez izlendi
985 kez izlendi
1302 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.