Yeni Amerikan yönetimi ile yeni Türkiye arasındaki ilişkilerin seyri konusunda iki yaklaşım bulunuyor. İlki 'conflict resolution/sorunların çözümü' denilen klasik yöntemin devreye girme beklentisi. Ancak her iki aktörün de sorun teşkil eden konulardaki siyasi kararlılıkları, bu yolla bir uzlaşıya varılması ihtimalini azaltıyor. Geriye kalan seçenek, stratejik ilişkilerin devam edeceği ancak güvene dayalı işbirliğinin yeni bir aşamaya evrildiği 'conflict management/çatışma yönetimi' denilen opsiyonun devreye girmesi. Çünkü şurası açık ki çok kutuplu yeni dünya düzeninde artık her stratejik partner eskiden olduğu gibi güvenilir bir müttefik anlamına gelmiyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın daha görevi teslim almadan 12 Ocak'ta Senato'nun Dış İlişkiler Komitesi'ndeki oturumda Türkiye'den 'sözde stratejik partner' diye serzenişte bulunması işte tam da bu yeni konsepte uyan bir çıkışı ve Amerikan yönetiminin içinde bulunduğu paradoksu temsil ediyor. Bu bağlamda Joe Biden yönetimi beşinci kol faaliyetlerine, psikolojik harp yöntemleri ve retorik düzeydeki diplomatik baskı mekanizmalarına başvurmasına rağmen Türkiye ile açık bir hesaplaşmaya girmekten kaçınacaktır.
Zira ABD'nin sahada Türkiye'yi sıkıştırma ve kontrol edebilme imkânları artık çok sınırlı. Bu yüzden bütün kozlarını 'masada sahaya sürerek' etkili olmaya çalışacaklar.
Haliyle ABD, yeni Türkiye ile çözemediği sorunları daha fazla derinleştirmeme stratejisi izleyecek. 'İdareye vaziyet' edemediği için 'vaziyeti idare' etme stratejisi izleyecek. Ama sorunların bir tür düşük yoğunluklu 'çatışma yönetimi' ile kontrol edilmesi öyle sanıldığı kadar kolay değil.
Amerikan yönetimi bir bakıma zamana oynayacak. Fakat geçen her dakikanın aleyhlerine işlediğinin de farkındalar.
***
Hiç yorum yapılmamış
1938 kez izlendi
2097 kez izlendi
974 kez izlendi
1292 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.