GÜNCEL

Ahmet Kekeç : Ölü tekmeleyerek temiz kalamazsınız!

Tarih
20 Ekim 2014
İzlenme
Kişi
Yazar
Ahmet Kekeç
20 Ekim 2014...
Demiştim ki, “Memlekette Baskın Oran’ın kişiliğinden daha önemli şeyler var.”
Bunu, Baskın Oran’ın akillik serencamını anlattığı kitabını değerlendirirken söylemiştim.
Bir kitap yazdı, evet...
Kendisine, “Barışın ve çözümün bir parçası olur musun? Elini taşın altına koyar mısın?” diyenlerin yüzünü kara çıkaracak bir kitap...
Kitap hakkında yazdıklarımı tekrarlayayım, ola ki akillikten istifa etmiş bulunan Baskın Oran’ın ne yapmaya çalıştığını anlamamıza yardımcı olur:
Baskın Oran, öncelikle “hükümetin ayıplarını” anlatmak için kaleme almış bu kitabı... Çözüm süreci iyi hoş, inisiyatif alan Erdoğan şaşırtıcı bir lider, Egelilerin çözüm sürecine yönelik tavırları bazen ironik görüntüler oluşturuyor; Baskın Oran da bu görüntülere bakıp sinisizminin tadını çıkarıyor ama kitapta ağırlıklı tema, hükümetin ayıpları...
Baskın Oran, belli ki, akillik meselesine “mühür” vurmak istemiş.
Bir kitabı, bazen, kapağındaki “mühür” nedeniyle okuruz.
Bazen de istikrah duyarız...
Her şey mühür vurmak değil... Ortada olumlu bir şey varsa, onun bir parçası olmayı sindirmeliyiz. “Ne yapsam da akillik işini üzerime bulaştırmasam... Mahallemin huzuruna yaftalanmadan çıksam...” dememeliyiz...
Memlekette Baskın Oran’ın kişiliğinden daha önemli şeyler var!
Bu, “Ne yapsam da mahallemin huzuruna yaftalanmadan çıksam...” cereyanının birinciye gelen temsilcilerinden biri de Murat Belge’dir...
Muhtemeldir ki, bize “devrimin kutlu yollarını açacak Gezi süreci” aklını başına getirdi (Gezi’ciler tarafından tartaklanmış olmayı izzet-i nefis sorunu yaptı) ve hükümet kaynaklı bütün faaliyetlerden elini eteğini çektiğini açıkladı... Yani, akillikten istifa etti. Bir diğer ifadeyle, “bırakıp kaçtı...” Çünkü hâlâ istifasını gerekçelendirecek “vicdanlı” bir açıklama yapamıyor, akilliği devlet memurluğu yahut sanatçılığına benzetmeye çalışıyor, akil olunduğunda “devlet hizmetine” girildiğini sanmamızı istiyor ama olmuyor... Olmaz da...
Kırk yılın başında devletin Murat Belge’ye işi düşmüş, onda da, “temiz kalmak” adına bırakıp kaçıyor...
Peki, Baskın Oran niçin akillikten istifa etti?
Bakıyoruz, istifasının gerekçeleri arasında “bu şartlarda...” diye bir ibare görüyoruz.
Şartların caydırıcılığı konusunda bir şey söylüyor mu?
Hayır...
Dün iyi olan şartların bugün niçin kötü sayıldığını ve neye doğru evrildiğimizi açıklıyor mu?
Elbette hayır...
Müstafi Kürşat Bumin daha net... Hiç değilse “bu şartlarda” ifadesinin altını dolduruyor ve “PKK’yla IŞİD örgütünün bir tutulduğu bu dönemde” gibilerden, ikna edici olmasa da, somut sayılabilecek birtakım gerekçeler sıralıyor ama Baskın Oran’da (Emin Çölaşan’ın ifadesiyle) “tık yok...”
Demek ki, önemli olan, Baskın Oran’ın çözüm sürecine ne katacağı değil, çözüm sürecinin Baskın Oran’a ne kattığı yahut katacağı...
Baskın Oran, ceffelkalem atladığı bu “devlet meselesi”nden kişiliğini koruyarak ve mahallesinin ‘aferin’ini alarak ayrıldı. Bu işe ne kadar gönülsüz olduğunu “belgeleyen” (!) bir de kitap yazdı... Çözüm sürecini bir devlet meselesi olarak gördüğü ve “temiz kalmayı” tercih ettiği için, zaten sürece bir katkısı olamazdı... Tıpkı mezkûr devlet meselesinin esasında “insani bir mesele” olduğunu görmeyen, görmek istemeyen, insani bir meselede ilk kez hassa geliştirmiş hükümeti “devlet” parantezine alıp itibarsızlaştıran ve “temiz kalmayı başaran” (!) Murat Belge gibi.
Hadi akillerimizin durumu böyle... “Akil” seçilemediği ve artık kendisine Başbakan’ın uçağında yer bulamadığı için “çıldıran” duayen gazeteci Cengiz’e ne buyurmalı?
Demiş ki, “Bunlar akil değil, AKP’nin propaganda timleri...”
Bu ithama, öncelikle akillerin cevap vermesi gerekiyor.
Herhangi bir telkin almışlar mı?
Bir yönlendirmeyle karşılaşmışlar mı?
Hükümet lehinde propaganda faaliyetine zorlanmışlar mı?
Onlar açıklasın...
Ben bu arkadaşa verilecek en uygun ve en yerinde cevabın şu olduğunu düşünüyorum: “Barış olacak diye uykuları kaçan Wolfowitz’in tetikçisi olmaktansa, çözüm için çırpınan AK Parti hükümetinin propaganda neferi olurum.”
HAMİŞ:
Etyen Mahçupyan ne güzel yazmış: “Oskar olmak, Oskar kalmak avantajlı bir konum. Hiç büyümez, olgunlaşmazsınız... İstediğiniz an çocukluğa sığınır, trampetinizi çalar, çığlığınızı atar, sorumluluğu ötekine yıkar, temiz kalır ve haklı olduğunuzdan emin bir halde korunmuş zihinsel ‘mağaranıza’ dönersiniz...”
Star

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;