Sesli Makale

21 Mayıs 2015

Buyuruyor ki muhterem, “Bizim gazetelerimiz çok satıyor, bizim televizyonlarımız çok izleniyor, bizim yazarlarımız çok okunuyor... Bizi kıskanıyorlar.”

Bu yüzden Doğan Medya Grubu’na saldırıyormuşuz.

Bu yüzden mi?

Darbeleri desteklediğiniz, en rezil manşetleri attığınız, seçilmiş siyasetçileri Menderes’in akıbetiyle korkuttuğunuz, saygısız ve şerefsiz bir medya dilini temellük ettiğiniz ve nihayetinde paralel cenahın dümen suyuna girdiğiniz ve bu durumu onur meselesi yapmadığınız için size saldırıyoruz.

Hayır, en çok gazeteyi siz satmıyorsunuz. Pazar payınız yüzde 40 olmasına rağmen, reklâm pastasından yüzde 70’lik dilimi götürüyorsunuz. Bunu mekanizmayla yaptığınızı bilmediğimizi mi sanıyorsunuz?

Hayır, en çok siz izlenmiyorsunuz... CNN’le ortak haber kanalınız rating sıralamasında diplerde. Küçücük ÜLKE TV’ye bile geçiliyorsunuz.

Hayır, en çok siz okunmuyorsunuz... Bu satırların yazarı bile, sırasında, bütün gazete yazarlarınızın toplamından daha fazla okunuyor. Rakamlar ortada...

Bir de şu:

Bir vakitler, “Aydın Doğan iyi, çevresi kötü” edebiyatından yakınırdınız, “Bizi patrona gammazlıyorlar” diye ağlayıp zırlardınız.

Bakıyorum, aynı dili temellük ettiniz, “Ethem Sancak iyi, çevresi kötü...” diye desteksizce atıp tutuyorsunuz.

Bu duruma da mı düşecektiniz?

HAMİŞ:

Barış Yarkadaş isimli arkadaşa özel not:

Seninle hukukumuz var. Tanışırız. Kötü de tanışmayız üstelik. Farklı düşünceleri de savunsak, bir parça dostuz. Ya da ben öyle sanıyorum. Birlikte bir sürü programa çıktık, dalaştık, birbirimizi yedik ama incitici olmadık. Daha doğrusu benim açımdan rahatsız edici bir görüntü oluşmadı.

Peki, sahibi ve yöneticisi olduğun sitedeki halleriniz nedir öyle?

Dünkü yazımda, kefen edebiyatının ucuzluğuna değinen bir arkadaşa, en az kefen edebiyatı kadar ucuz “Kendimi Taksim’de asarım” edebiyatını hatırlatmıştım.

Haber değeri olan bir yazı değildi ama eksik olma, sahibi ve yöneticisi olduğun sitede konuyu haberleştirmişsin.

İyi yapmışsın da... Biraz maksadını aşmışsın. “Ahmet Kekeç, kefen edebiyatına karşı bir başka edebiyatı hatırlatıp kendince dalgasını geçti” diyeceğine, muhatabımı hedef gösterdiğimi ve “sert sözlerle” mukabelede bulunduğumu yazmışsın... (Başlık şuydu: “Bugün de Ahmet Hakan’ı hedef aldı.”)

Birincisi, kimseyi hedef almadım... “Bugün de” nitelemesiyle ayrıca neyi kastediyorsun?

İkincisi, sert bir yazı değildi.

Bilakis, en naif yazılarımdan biriydi.

Üçüncüsü, sövülmedik tarafım kalmadı... Hangi gazeteyi açsam, hangi siteye girsem, en hafifi “havuzcu, hırsız, yandaş” olan bir sürü nitelemeyle karşılaşıyorum ve bunlar genellikle “Filanca yazar, köşesinde Ahmet Kekeç’i eleştirdi” şeklinde “yumuşak” başlıklarla veriliyor, edilen küfürler görülmüyor bile, ama ben “Yapmayın arkadaşlar, küfretmeyin, bir düşünceniz varsa yazın” dediğimde hedef göstermiş oluyorum...

Bir konuşmamızda, “Hep adaletten ve hakkaniyetten yana olduğunu” söylemiştin.

Hakkaniyet bunun neresinde?

Eleştirmek ve kendimce doğru bulduğum düşünceleri yazmak dışında, kimi hedef göstermişim ve bunu kaç kez tekrarlamışım?

Dördüncüsü de şu olsun:

Bir aksilik çıkmazsa, önümüzdeki yasama döneminde “milletvekili” olarak Meclis’te bulunacaksın. Müseccel bir CHP yandaşı ve üyesi olduğun halde, yıllarca “yandaş” diye başımızın etini yedin. İşte olacağı buydu...

Hiç değilse bundan sonra verdiğin söze uygun davran...

Hakkaniyetten sapma...

Bir de, olabiliyorsa, tehdit dilinden vazgeç...

Bir tweetinde, “Sonu Menderes gibi bile olmayacak... Sürüm sürüm sürünecek...” buyurmuştun.

Bu siyasetçi üslubu değildir.

Haddizatında bu üslup bile değildir.

Bunları dedim diye, sitende, “Ahmet Kekeç bugün de Barış Yarkadaş’ı hedef gösterdi” diye bir haber yaptırmazsın herhalde.

Bir özel not da, Mustafa Halif isimli Cumhuriyet gazetesi yazarına:

Bir “cemaat mamulatı” olduğun tıynetinden belli... Gizleyemiyorsun.

Oralara kadar sızdığına göre, mahir biri olmalısın.

Maskeni çıkar, gerçek ismin ve kimliğinle karşıma çık, öyle konuşalım.

Bu halinle herhangi bir “değer” ifade etmiyorsun!

Star