SİYASET

Ahmet Kekeç : ‘Dini siyasete alet etmek...’ Bitsin artık!

Tarih
06 Mayıs 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Ahmet Kekeç

6 Mayıs 2015

Bir itiraf: Klişelerden hoşlanmıyorum. Klişelerin anlatım kolaylığına sığınan insanları “insanlık dışı” varlıklarmış gibi görüyorum... “Bize karşı bir algı operasyonu yürütülüyor” cümlesini duyduğumda, mesela, cinlerim tepeme üşüşüyor... “HDP oyları yüzde 11 bandında” dendiğinde hafakanlar geçiriyorum. (İlle “bandında” diyeceksen, bunu hiç değilse yuvarlak rakamlar için kullan. “Yüzde 10 bandında” gibi...) “Level atlamak” sözünden (artık) tiksiniyorum. “Farkındalık yaratan” sanatçıları tahammülfersa buluyorum ve ağızlarına (klişe ifadesiyle) kürekle vur-
mak istiyorum. 

Hoşlanmadığım klişelerden biri de, “dini siyasete alet etmek...”

Bitti sanıyordum.

Bitmemiş. (Bitsin artık.)

Evet, bu lafı duyduğumda da fenalık geçiriyorum ve (yine klişe ifadesiyle) tarım ilacı içmek istiyorum.

Madem bitmeyecek, tartışalım o halde:

Bir insan ne yaptığında dini siyasete alet etmiş olur?

Dindar kimliğiyle bilinen, bu “kimliğini” açık etmiş ve bu kimlik etrafında siyaset inşa eden bir insan (daha doğrusu bir siyasetçi), kamuoyu önüne “bilinen” özellikleriyle çıktığında, biz ona “Sen dini siyasete alet ediyorsun” mu demeliyiz?

Bu cümleden olarak, neredeyse “Ben dindarım” diye bağıran, İmam Hatip bitirmiş, gittiği taziye mekânlarında “Kur’an” okuyan ve sürekli toplu iftar programlarında boy gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da aynı cürümle mi itham etmeliyiz?

Din düşüncesiyle nasıl bir ünsiyet kurduğunu bilmediğimiz CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “dini siyasete alet etmekle” suçlamış.

Nasıl?

Erdoğan, Güneydoğu Anadolu illerindeki açılış töreninde, Diyanet’in bastığı “Kürtçe Kur’an meali”ni halka göstererek, “Dün Kürtçe konuşmayı suç sayıyorlardı, biz Kürtçe meal basıyoruz” demiş. Bu açıkça dini siyasete alet etmek değil miymiş?

Erdoğan’ın cevabını biliyorsunuz. Oldukça ağır bir cevap...

Ne dediğini kelimesi kelimesine aktarmayacağım, hayır...  Özetle, “Ben Kur’an’la büyüdüm, Kur’an’la yaşıyorum... O kendine baksın” diyordu ve tartışmayı başka mecralara taşıyordu.

Biz “dini siyasete alet etmek” bahsinden devam edelim...

Soru şu:

Dini görünürlüğü (daha doğrusu Erdoğan’ın gösterme çabasını) dini siyasete alet etmek olarak değerlendireceksek, Kılıçdaroğlu’ndaki “gösterme çabasını” nasıl yorumlayacağız?

Kendisi, hiç de gereği yokken “Seyit” olduğunu, yani Peygamber soyundan geldiğini söylemişti...

Biz onu, “Kürt” ve “Alevi” olarak biliyorduk oysa... Böyle bir hususiyeti de varmış.

Peki, dindar kimliğiyle bilinmeyen, sürekli seküler alanlarda görülen ve inanç özgürlüğüne karşı “kıyıcı” bir pozisyonu temellük etmiş Kemal Kılıçdaroğlu (Hatırlayalım: İnanç özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran anayasa değişikliğine karşı çıkmıştı. Değişikliğin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurunun altındaki üç imzadan biri de kendisine aitti), niçin dindarların hoşlanacağı bir “geçmiş resmi”yle kamuoyunun önüne çıkma gereği duyuyordu ve niçin kendisini (bilinen kimliğinden) farklı gösteriyordu?

Bu gösterme çabasıyla, asıl kendisi dini siyasete alet etmiş olmuyor muydu?

Ben Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam, Erdoğan’ı suçlamayı bırakır, partim adına hayıflanırdım. “Benim partim Kürt kimliğini yok saydı, Kürt kimliğini inşa çabalarını kanla bastırdı, darağaçları kurdu, kıyım yaptı... Kürtçe yasağının kaldırılmasına karşı çıktığı gibi, ana dilde savunma hakkını bile çok gördü. Bunlar Kürtçe meal basıyor” derdim.

Hatta utanırdım.

 

Kılıçdaroğlu, ilginçtir, “utanmamayı” tercih ediyor.

Star

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;