Sesli Makale

Cumhurbaşkanlarının Harp Akademileri Komutanlığı’nda subaylara hitaben yaptığı konuşmalar her zaman dikkatle izlenir.
Zira devletin en üst yöneticisi bu konuşmayı senede bir kez yapar ve seslendiği kesim, ordunun gelecekteki komutanlarıdır.

Atatürk’ün bir Kütahya konuşmasında sarf ettiği, “Bir ordunun kıymeti zabitan ve kumanda heyeti ile ölçülür” cümlesinin özneleri. 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı geleneksel konuşma bütünü itibarıyla Türkiye’nin iç ve dış problemlerinin çözümüne ilişkin devlet bakışını, olası riskleri ve bu risklerin yaratacağı tuzakları özetler nitelikteydi.
Konuşmanın bütünü içinde öne çıkan bir bölümün altını çizmek gerekiyor.
Altı çizilen cümleler
Cumhurbaşkanı; asker için esas olan, “emir komuta zincirine” vurgu yaparak, bu zincirde birlik ve beraberliğin mutlaka en üst düzeyde tutulması gerektiğini söylediği konuşmasında şu mesajı verdi:
“Her fırsatta söylüyorum, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Sizlerin huzurunda buna bir de tek ordu, tek komutan vurgusunu da eklemek isterim. Anayasamızın 117’nci maddesi, ‘Başkomutanlık TBMM’nin manevi varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur’ diyor. Yine aynı maddenin devamında da, ‘Genelkurmay Başkanı, silahlı kuvvetlerin komutanı olup, savaşta Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanı namına yerine getirir’ ifadesi yer alıyor. Buna göre, burada bulunan tüm subaylarımız, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin tüm mensupları, Başkomutan sıfatıyla benim yakın mesai arkadaşlarımdır. Hayatım boyunca inanmadığım hiçbir şeyi söylemedim; bu yüzden başım çok belaya girmiş olsa da hep hasbi konuştum, hasbi davrandım. Şimdi de diyorum ki; buradaki her bir subayımızın benim için öz kardeşimden, öz evladımdan, yakın çalışma ekibimden en küçük bir farkı yoktur. Sizler gibi yiğit, cesur, eğitimli, bilgili, dirayetli ve sadakatli mesai arkadaşlarına sahip olduğum için ne kadar iftihar etsem azdır.”
Cumhurbaşkanı’nın, asker açısından tabiri caizse, “içine attığı” bir dönemi ifade eden çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunduğu bölümde, “Biz bölge halkının meseleye nasıl umutla yaklaştığını gördüğümüz için sonuna kadar sabrettik... Tabii bu süreçte paralel devlet yapılanması adını verdiğimiz şer örgütün, ordumuz ile istihbarat ve polis teşkilatlarımız içinde yol açtığı ağır tahribatın sancılarını da yaşadık” cümlesini de bu mesajlarla birlikte okumak gerekiyor.
Beka sorunu
Hiyerarşi dışı yapılanmaların Türkiye’ye maliyetini en iyi bilen isim kuşkusuz Cumhurbaşkanı.
Bunun bir beka sorunu olduğunu her fırsatta tekrarladığına tanık oluyoruz.
Hem yakın coğrafyamızdaki hem de içerideki sıcak gelişmeler ve koşulların Türkiye’nin ulusal ve siyasal birliği açısından ciddi tehdit olarak algılanması nedeniyle Cumhurbaşkanı, haklı olarak, en üst düzeyde bu konuyu dile getirme ihtiyacı hissediyor.
Erdoğan, bunu gördüğü için konuya beka açısından bakıyor ve ordu, emniyet, yargı gibi devlet aklının omurgasını oluşturan kurumların milli duygu ve uyum içerisinde çalışmasını hayati bir mesele olarak görüyor.
Zaten devleti devlet yapan bu kurumların önemi, geçmişte buralara neden sızıldığını da gösteriyor.
Kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Harp Akademileri Komutanlığı’ndaki konuşmasında bu kritik konuya yaptığı vurgunun, içinden geçmekte olduğumuz dönemle yakından ilgisi var. 
Ankara, bir yandan Suriye eksenli gelişmelere bağlı bir mücadele yürütüyor, diğer yandan Güneydoğu’da PKK’ya dönük bir süre daha devam edeceği belli olan bir operasyona imza atıyor.
İçeride paralel yapıyla mücadele sürerken değişik örgütlerin terör saldırılarına maruz kalıyor.
Bu noktada Cumhurbaşkanı’nın geçtiğimiz günlerdeki sözlerini hatırlayalım.
Hiyerarşi dışı yapılanma
Cumhurbaşkanı’nın, TBMM Anayasa, Dışişleri ve AB Uyum Komisyonu üyelerini kabulünde, bölgedeki şehit sayısının yüksekliği konusunda, “Son günlerde şehit sayısındaki artışın sebebi, paralel yapıya yakın polis ve askerlerden kaynaklanıyor. İstihbarat zafiyeti olabiliyor. Bunun nedeni de bu yapının elamanları. İstihbarat paylaşımında sorun çıkarıyorlar, yanıltıyorlar” sözleri kamuoyuna yansıdı.
Keza Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Ürdün seyahatimiz sırasında Erdoğan’ın bu sözlerini anımsatarak yönelttiğim soruya yanıt verirken, “Mahrem tuttuğumuz bir bilgi bir bakıyorsunuz servis yapılmış” yaklaşımı ve “maalesef bütün bu yapıların hedefi devleti acziyet içerisinde göstermek” cümlesi de Erdoğan’ın bu uyarısını tamamlıyor.
Bu açıdan, Cumhurbaşkanı’nın “tek ordu, tek komutan” diye özetleyebileceğimiz sözlerinin ardında yatan nedenler belli.
Cumhurbaşkanı, tıpkı emniyet ve yargı gibi ordunun içinde de birtakım hiyerarşi dışı yapıların oluşmasının yaratabileceği tehlikenin büyüklüğüne dikkati çekiyor.
Başka bir yerden emir alan, başka bir yerle hareket eden yapıların asker içinde de olmasının Türkiye’ye vereceği zarar konusunda uyarıyor.
“Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devletin” yanına, “tek ordu ve tek komutan” ifadelerini ekleyerek devletin olması gereken meşru yapısına vurgu yapıyor.
Askere moral
Konuşmayı dinleyen Harp Akademileri öğrencilerinin şahsında, aynı konuşmada temmuz ayından bu yana verilen 355 şehidi anıyor ve subayları kendi öz evladından ayırmadığını belirterek, en üst düzeyde moral vermeyi hedefliyor. 
Cumhurbaşkanı, bir yandan da çok tartışılan çözüm sürecinin ne kadar iyi niyetli bir politika olduğunu, ancak karar alıcılardan kaynaklanmayan nedenlerle farklı bir biçimde evrildiğini anlatarak, terörle mücadele eden askere gelinen sürecin nedenlerini özetliyor.
Erdoğan’ın, ordunun birlik ve bütünlüğüne vurgu yapması, emir komuta sistemini bozmaya yönelik birtakım oluşum risklerine dikkat çekmesi, üstelik bu konuşmanın askerin sahada, sıcak bölgede olduğu sırada yapılması önemli.
Cumhurbaşkanı’nın konuşması bir tecrübeye ve risk analizine dayanıyor.
Ve devletin birliğini temsil eden, Başkomutan sıfatını taşıyan Erdoğan, bu mesajları veriyor.

Milliyet
31 Mart 2016