SİYASET

Hasan Öztürk : Hep aynı zokayı yutacak mıyız; hayır

Tarih
21 Haziran 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Hasan Öztürk

İki anımı anlatmanın tam zamanı.
Birincisini 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden hemen sonra yaşadım. Henüz çocuk yaştaydım ve Ankara'nın bir gecekondu semtinde yaşamaktaydım. Bizim evin önündeki sokağın sağ tarafı Ülkücülerin, sol tarafı Dev Genç'in kontrolündeydi. Çatışma da kavga da genelde bizim kapının önündeki boş arsada olurdu. Geceleri sabaha kadar otomatik silahlar susmazdı. O günlerde dayım solcu bilinir, iki sokak arkamızdaki komşunun büyük oğlu Bahattin de Ülkücü…

Birbirlerine hiç yüz vermezlerdi. Hatta mümkün olsa birbirinin boğazına çökecek kadar nefret ederlerdi. Zaten Bahattin çoğu zaman kaçaktı!

Ve gün oldu, 12 Eylül İhtilali yaşandı. Birkaç ay sonra mahallenin yine boş bir arsasına dayım ve Bahattin'in öncülüğünde voleybol sahası yapıldı. Her akşamüzeri işten gelenler, okuldan çıkanlar orada voleybol turnuvasına katılır oldu.

Daha birkaç ay önce birbirinin boğazına çökmeye hazırlananlar kâh rakip oldu sahada kâh takımdaş.

***

İkinci anım ise 1996 yılına ait. O yıl siyasette parçalı bulutlu günler geçiyordu. Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi koalisyon pazarlığı içindeydi. Büyük Birlik Partisi'nin ne yapacağı merak konusuydu; falan…

Bir küçük gazetenin Ankara bürosunda çalışıyordum. Ve bir gün haber kaynağımın birinden öyle bir bilgi aldım ki şaşılacak türden.

İddia şuydu: O dönem üç partinin ayrı ayrı düzenlediği üç büyük organizasyonda parti liderlerinin yaptığı konuşmaların tamamı aynı ekip tarafından hazırlanmıştı!

LİSELİLERİN ELİNDEKİ BİLDİRİLERİ KİM YAZIYOR

Bugün yeni bir şeyler deneniyor. Bir tarafta MHP'de değişim için zorlamalar var, diğer tarafta ülkenin batısında sokağa çıkabilecek en rafine katman olan liseliler üzerinde bir çalışma.

Sanırım liseler üzerindeki denemeye “demo” demeliyiz. Zira okullar kapanırken yaşadığımız olaylardan netice alınabileceği anlaşılırsa Eylül-Ekim'e yeni bir “Liseli kalkışması” ile karşı karşıya kalabiliriz.

Zira “Liseler ayakta” sloganı üzerinden liseli gençler bir yere sürükleniyor. Bu konuda bir çok şey söyleyebiliriz ama Gerçek Hayat Dergisi'ndeki “Liselerdeki tehlikeli provokasyon” dosyasından öğrendiğimiz gerçek şu: Gençlerin eline tutuşturulan bildirilerin tamamı aynı merkezde üretilmiş..!

Şaşırmadık öyle değil mi?

MHP'nin Tüzük Kurultayı pazar günü muhaliflerin katılımıyla yapıldı. Çok heyecanlı anların yaşandığı kurultayda muhalif rakiplerin bir kısmı akşam olduğunda ne olduğunu zor anladı!

“Ama bizim tüzük değişikliğinde bu kadar maddenin değişeceğinden haberimiz yoktu” demek zorunda kaldılar.

Şaşırdık mı?

Meral Akşener'in arkasındaki gücün ne olduğuna ilişkin bu köşede yazdıklarımı hatırlayın yeter… Şaşırmazsınız o zaman!

Toparlayalım.

12 Eylül Darbesi'nden önce bırakın mahalleleri; caddeleri ve sokakları bile sağ-sol diyerek ayırmışlardı. Mahalle arkadaşları birbirinin boğazına çökmüştü. Darbe olduktan hemen sonra ise, bir organizasyon devreye girdi ve ne hikmetse birbirinin boğazına çöken gençler birlikte spor yapar oldu.

İkincisi, 1996 yılında 3 ayrı parti liderinin konuşma metnini hazırlayan ekibin aynı olmasına tekrar dikkat çekmem gerekiyor. Zira sonrasında kurulan REFAH/YOL iktidarı 1 yıl sonra post modern darbe ile yıkılmıştı!

Ve şimdi liselerdeki eylemlerde gençlerin ellerine tutuşturulan metinlerin tamamı bir merkezden üretilip servis ediliyor.

Tam da ne zaman?

“İç savaş, çatışma, Erdoğan döneminin sonu gelmeli” türünden kalkışma söylemlerinin servis edildiği dönemde.

Biz bu senaryoların çeşit çeşidini gördük, yaşadık. Ve bir şeyi daha gördük. Karşıtmış gibi görünen oluşumların arkasındaki kurmay zekanın aynı olduğu…

Anlaşılan o ki “Birleşik Haziran Hareketi” denen ekip ya da o ekibin arkasındaki “uluslararası güç” yeniden devrede. Bu kez liseleri hareketlendirmek istiyorlar.

Öbür taraftan MHP'nin dönüştürülmesiyle oluşacak karşıtlık, son baharda karşımıza sağ-sol, ilerici-gerici diye şekillenmiş olacak.

Senaryo bu olsa gerek.

“İç savaş” söylemi kime ait

Önce cümleyi kuruyorlar. Sonra o cümleyi herkesin diline pelesenk ediyorlar. Ardından dönüp bakın “bunlar böyle şeyler söylüyorlar” diyerek kurdukları cümlenin üzerinden karşıdakini ya da düşman ilan ettiklerini vuruyorlar.

Ne demek istiyorum?

Söylediğimin açılımı şu:

Önce, “iç savaş” cümlelerini kimlerin kurduğunu bir hatırlayalım. HDP eş Başkanı Selahattin Demirtaş'tan başlayıp KCK yöneticisi Kandil sakini terör örgütü elemanı Bese Hozat'a, Duran Kalkan'a kadar PKK/HDP çizgisi “Şöyle olursa bu içi savaş nedeni” diyen cümleler kurdu.

Yine, sol liberal yazarlardan da “iç savaş” cümleleri duyduk. Örneğin bir tanesi, “İstanbul'un caddelerinde tankların yürümesinden” söz etti bir ara.

Sonra CHP'liler geveledi aynı cümleleri.

“İç savaş”ın ne olduğunu biliyorlar mı bilmiyorum ama bu cümleyi toplumun geneline yaydılar. Her önüne gelen “iç savaş” diye başlıyor söze

Herkesin diline pelesenk oldu!

Şimdi de tutup, “Bakın iç savaş çıkarmak istiyor” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bu söylem üzerinden vurmayı deniyorlar.

Oysa “iç savaş” söylemini siz yaygınlaştırdınız. Ve o yaygınlaştırma çabanıza karşı şunu söylemiştim. “Eğer iç savaş diyorsanız, şehirlerinizdeki parkları mezarlık yapmayı göze almışsınız demektir. Buna kim cesaret edebilir?”

İç savaşa ne çok heveslisiniz!


Yenişafak
21 Haziran 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;