Sesli Makale

15 Kasım 2015

Eskiden futbol maçlarına ilgi duyardım.

Şimdilerde sadece Milli Takım’ın maçıysa ve Konya, Kayseri gibi “milli birlik- kardeşlik” ruhunun öne çıktığı illerimizde oynanıyorsa izliyorum.

Futbola meraklı olduğum yıllarda tuttuğum takım büyük farkla kazandığında, “Dilerim bir hafta sonra yenilmeyiz” derdim.

Artık rakiplerin bilenmesinden midir yoksa takımın rehavete girmesinden midir nedendir; bu maçlar genellikle sıkıntılı geçerdi.

Siz de bilirsiniz; Anadolu takımları, 3 büyüklerden birini yendikten sonra tepetaklak gitmeye başlarlar, bu da böyle bir şey.

Bu futbol yazısı değil elbet, gündeme geliyorum...

Ak Parti, 1 Kasım’da sandıkları patlatınca bir yandan “İstikrar” adına sevindim, diğer yandan da “Bu seçimin sonucu inşallah yanlış yorumlanmaz ve inşallah ilk aylarda birtakım yanlışlara imza atılmaz” dedim.

Genel Merkez’de öyle bir hava yok; yani seçimlerden zaferle çıkmaktan kaynaklanan bir rehavete ya da sonuçları yanlış değerlendirme eğilimine pek şahit olmadım.

Bu böyle ama...

Yazının “başlığında” işaret edilen “alan”a geliyorum...

İstanbul Emniyet’indeki “seçim sonrası” hareketlilik doğrusunu isterseniz kafamda birtakım “acaba”lar��n birikmesine yol açtı.

Ülkenin direkten döndüğü “25 ARALIK” günü Paralel Yapı’ya “dur” diyen polis müdürlerinin yerleri birkaç gün önce değiştirildi, malûm...

Seçimlerin hemen sonrasında böyle bir operasyon yapılınca haliyle ilgi duyuyorsunuz.

En kritik günlerde büyük cesaret ve sonrasında büyük başarı gösteren polis müdürleri niçin “kaydırıldı”, bilmeye hakkımız yok mu?

Hayır varsa bir “yamukları” filan, bilelim ve ona göre muamele edelim!..

“Recep Tayyip Erdoğan yolcu” tezviratının ayyuka çıktığı ve Emniyet’teki pekçok üst düzey yetkilinin “Nasıl olsa bunlar gidici” diyerek ballı terfi tekliflerini bile reddettiği günlerde...

Öne çıkarak, “25 Aralık darbe operasyonuna karşı çıkacak iradeyi gösteremezsek, çocuklarımızın yüzüne bakamayız” yollu konuşmalarla Emniyet içindeki direnişin kıvamını koyu tutan çok önemli isimlerin bir yerlere “kaydırılmasının” sebepleri açık seçik ortaya konulmalı.

O kişi veya bu kişi meselesi değil bu mesele...

Gelenler içinde çok değerli isimler de olabilir...

Ama...

Yüzde yüz “dış kaynaklı”  operasyonu Sayın Erdoğan’ın “evlâdını” bile gözaltına alma noktasına getirebilmiş, cürette bu kadar ileriye gidebilmiş o takıma karşı “kelleyi koltuğa almak”tan çekinmeyen polis müdürlerinin “kaydırılmasının” sebebi ne, bilmek isterim.

Seçimin hemen ardından böyle bir operasyona niçin ihtiyaç duyuldu?

Sonra...

Gönderilen müdürler paralel yapı ile mücadelede çok önemli tecrübeler edinmiş ve çalışmalarında büyük mesafeler kat etmiş isimlerdi...

Şimdi...

Yerlerine gelenler alanlarında çok iyi olsalar bile, meseleye intikal etmeleri, süreci kavramaları vakit almayacak mı?..

Uzatmayalım, kafamdaki soruların bir kısmına cevap bulabilmek için çok önemli bir “makam”a vardım önceki gün.

“Paralelle Mücadele”de çok önemli bir “makam” olduğundan, diyecekleri benim için çok önemliydi.

Sordum...

“Olan biten beni de ziyadesiyle endişelendiriyor, bu konuyu gündeme getirmenizde fayda var!” dedi.

(Bu kadarıyla yetinmiş olayım!..)

Efendim;

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, “G-20” çalışmalarına yoğunlaşmış durumda ama “paralel yapı” ile mücadelenin geleceğini yakından ilgilendiren böylesine önemli bir konuya da mutlaka vakit ayırıyordur.

Bakın, tekraren ifade ediyorum, benim meselem “Onlar gitti, bunlar geldi” meselesi değil, gelenler içinde çok değerli isimler de olabilir...

Ben diyorum ki;

Seçimin hemen sonrasında böyle bir operasyon niçin oldu?..

Böylesine önemli tasarrufların “yeni kabine”ye bırakılması daha şık olmaz mıydı?..

Yeni ekip, sürece nasıl intikal edecek, ne kadar sürede intikal edecek?..

Bu sorulara “önemsiz” diyebilir misiniz?..

YeniAkit