GÜNCEL

Serdar Arseven : Hasan Celal Güzel

Tarih
20 Mart 2018
İzlenme
Kişi
Yazar
Serdar Arseven

Evet, Hasan Celal Güzel Ağabey’i de kaybettik.

Dil “kabul”e yanaşmadı ama, son görüşmelerimizde bizi büyük acılara boğarak “vedâ” edeceğini hissetmiştik.

Sütü bozuk 28 Şubat darbecilerinin zulümlerini “hatırlatan” Gurbet Kuşları adlı belgeselin tanıtım programlarına, nefes almakta güçlük çektiği halde katılmıştı.

Merhum Hasan Ağabey, beni çok sevdiğini, “heyecanımın” çok hoşuna gittiğini söylerdi.

“Ağzından doğru dürüst laf çıkmayan, çok şey biliyormuş gibi yapıp tek işe yarar laf etmeyen, hımbıl, uyuz, uyuşuk heriflerden nefret ederim!” derdi.

“Bunlar, Suret-i Hak’tan görünür… Sürekli olarak dedikodu yaparak, etrafını boşaltır… Günü geldiğinde de gayet ustaca satar!” derdi.

Sen sen ol, yalaka takımından uzak dur; Merhum Özal’ı da bunlar yedi, bitirdi!”derdi.

O son görüşmelerimizde de, birden bire canlandı Güzel Merhum…

Günlük gelişmelere dair değerlendirmelerde bile bulundu, 28 Şubat davalarını anlattı…

Etrafındaki dostlarımızın, “Efendim, kendinizi daha fazla yormasanız!” diyerek uyarmalarına aldırmaksızın konuşmaya devam etti…

Dedi ki;

 “28 Şubat davaları görülürken beni en çok üzen, (malûm zatların) şikayetçi olmamalarıydı!.. Biz aslında bu tiplerden çektik hep! Öbürleri belli, besbelli!”

Bu acı günde…

Buraları geçelim…

Efendim..

Rahmetli Hasan Celal Güzel Ağabey’le yakınlaşmamız, 20 küsur yıl öncesine dayanır…

O yıllarda, derdi ki;

“Dar çerçevede yetişmiş, -sözde- muhafazakar tiplere hiç benzemiyorsun, mutlaka, başka yerlerde yetişmiş olmalısın!”

Anlattım…

“Belli” dedi;

“Sözde sıkı, sözde muhafazakar disiplinle büyütülenler, genellikle çekingen, pasif, edilgen olurlar... Kendi aralarında bir şeyler yapıp, birbirlerini oyalarlar!.. Küçük sokakların büyük kahramanları!”

O sütü bozuk 28 Şubat darbecilerinin olanca hınçlarıyla yüklendikleri dönemlerde, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’yla birlikte şanlı “direniş”e imza atmıştı Hasan Ağabey.

Rahmetli Erbakan’ı, darbecilere yedirmemek için çok uğraşmıştı.

Merhum Hasan Karakaya, Merhum Mustafa Başoğlu, Sayın Mustafa Karahasanoğlu

İsim listesi uzun, yazamadıklarım affetsin…

Müthiş bir adamdı Hasan Ağabey; müthiş çalışkan, kararlı, cesur…

Biraz da “hırçın”, deli dalgalar gibi…

Malûm, büyük işler “deli, dolu” adamlardan çıkar…

“Tank Hasan”

Merhum Özal’la arası çok iyi iken…

Bazı konularda, ülkesine ve Merhum Özal’a olan sevgisinin büyüklüğünden dolayı “dost uyarılarında” bulunur…

 “Yanlış adam ve yanlış kadınlara” işaret eder…

Bundan dolayı da “goygoycu, menfaatçi, yalaka” takımının hedefinde olurdu.

Günü geldiğinde Merhum Özal’ı “satacak” olan  her vaktin yalaka tipleri, o günlerde, Hasan Celal Güzel Ağabey’i  “Geçimsiz Adam!” diyerek yıpratır…

Daha ne iftiralar atarlardı!..

Bu “kirli tipler” yüzünden, Merhum Özal ile arası bozuldu Hasan Ağabey’in…

Merhum Özal, önce Hasan Ağabeyleri kaybetti, sonra etkinliğini…

Etrafındaki “gerçek dostların”, Suret-i Hak’tan görünen “yalaka tipler”tarafından nasıl uzaklaştırıldığını neden sonra anladı ama…

İş işten geçmiş, “yarasalar” işi çoktan bitirmişti!..

Rahmetli Hasan Ağabey, uzun süren “görece sessizliğini” 28 Şubat sürecinde bozdu…

Alınıp meçhule götürülse izinin bulunamayacağı karanlık ortamlara çekinmeden daldı.

Zalimlerin korkulu rüyası oldu.

İllegal çalışma gruplarının paçavralarını yerlere attı, üzerlerinden geçti…

Ezdi hepsini..

Tank Hasan”  oldu!..

 

 “DARBECİLERE DİL ÇIKARTIN” DEDİĞİ İÇİN!

Hasan Celal Güzel’in her çıkışı, kendisine “dâvâ” olarak dönerdi.

Misal; Bir grup mazlum öğrenci; “Ne yapsak suç oluyor, suç olmayacak bir eylem türü var mı?” diye sorduğunda…

Esprili tarzıyla, “Dil çıkartın arkadaşlar!” demişti.

“Darbecilere,  dil çıkartın! Dil çıkartmak da suç değil ya!”

Ne oldu bilir misiniz?..

Dava açtılar; “Halkı dil çıkartmaya teşvik ve tahrik” suçu(!)”ndan!..

Ve bir punduna getirip…

Hasan Ağabey’i hapse de attılar malûm; hapse attılar ve “yakınlarının ziyaretini”bile yasakladılar!..

O günlerde, ben de “ateş” gibiydim, buna izin verir miydim!..

Bir başladım yaylım ateşine, “cezaevi zulmü”nü bir yazdım, bir  yazdım…

Manşet üstüne manşet!..

Sonra…

Zamanın Adalet Bakanı, “Yeter!” dedi;

“Yeter, tamam, izin verilecek, Hasan Bey, istediği ile görüşecek!”

Hasan Ağabey, bundan sonra rahatladı ve Cezaevi’nden “darbecileri” sıkıntıya sokacak mektuplar göndermeye başladı!..

Biz de onları çaktık manşet, manşet!..

Hatıra çok, hangi birini yazsam bilmem ki…

Hani, 28 Şubat döneminden uzaklaştık da, Hasan Ağabey’in çilesi bitti mi?!

Yok, böylelerinin çilesi bitmez!..

Hasan Celal Güzel Ağabey“özü, sözü bir”  adamdı.

Doğru bildiğini söyler, bundan dolayı da başı belâya girerdi.

Eyyamcı, goygoycu, çıkarcı, ihaleci, koltukçu, yalaka takımı; Hasan Celal Güzel’in laflarını alır, başka şekillere sokarak “bir yerlere” taşırdı!..

Klasik taktikler, Özal’ı da sıkıntıya sokan!..

Hasan Ağabey’in evlada denk tuttuğu “Yeni Türkiye Yayınları” muhteşemdi; Selçuklu’yu, Osmanlı’yı, Avrupa Birliği’ni ve daha nice konuyu dev çalışmalarla ele alırdı Merhum.

 

Türkiye’nin yetişmiş beyinlerine alan açardı, “bilgiye dayalı tefekküre” davet ederdi.

Beton yığınlarına verdiği değerin milyonda birini “Kültür”e vermeyen zihniyetleri “açmaya” çalışırdı!..

Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi son vakitlerde kurduğu “iddialı”  sivil toplum örgütüydü…

Büyük hayalleri vardı; birçok akademisyeni, gazeteciyi bir araya getirip, gerçek bir “İlim-İrfan” organizasyonunu gerçekleştirmek istiyordu.

“Muhteşem Final” ile bırakmak istiyordu!

Elinde avucunda ne varsa bu işe yatırmış, yetmemiş, boğazına kadar borca batmıştı.

Sözde Ermeni Soykırımı iddialarını çürüten faaliyetleri çok dikkat çekiciydi, tek başına yaptıkları iftiracıları zor durumda bırakır cinstendi.

İnternetteki arama motoruna “Hasan Celal Güzel, Serdar Arseven” yazarsanız, karşınıza kendisine “destek” çağrısında bulunduğumuz makaleler çıkar.

O yazıların başlıkları dikkat çekici…

Mesela…

Demişiz ki;

“Hasan Ağabey Yalnız Adam!”

Ve demişiz ki:

 “Hasan Celal Güzel’in döndüremediği merkez!..”

Hasan Ağabey’in, ülkesine faydalı olmak için ne zorluklar içinde çırpındığını anlatıyoruz o yazılarda.

Girin okuyun…

Lütfen!..

Hasan Ağabey,  borç yığınlarının altında eziliyordu.

Halbuki, “böyle şeylerle”  hiç uğraşmasaydı…

 “Yolunu bulmaya” baksaydı…

Ya da hiçbir şey yapmasaydı da, meşhur darbeci gibi, “Marmaris”e kapak atıp, göbeğini kaşısaydı!..”

Ne borç, ne sıkıntı, ne gam, ne keder!..

Hatta, öyle yapsaydı çok daha muteber olurdu!..

Yok, Hasan Ağabey yerinde duramadı.

Yazdı, çizdi, paneller, konferanslar düzenledi…

Ve gerekli gördüğünde…

“Zararına” olacağını bile bile…

“Dostça” uyardı!..

Diyalizden çıktı, işinin başına geçti…

İşi de, vatanına hizmetti…

O hep 'fedekârlıklarının bedelini" ödedi!..

Malûm, bu memlekette hiçbir fedakârlık 'cezasız' kalmazdı!

 

MUHTEŞEM ENAYİLİK!..

Binlerce yazısı içinden birini seçtim ki…

Bütün gençlere okutmalı…

Okutmalı ki, gelmesin yeni 28 Şubatlar!..

Siz de..

Rahmetli Hasan Celal Güzel Ağabey’in “Meğer ben ne enayiymişim!” başlıklı yazısını bulunuz ve lütfen okuyunuz…

“Efendim, artık 68 yaşında, su katılmamış bir avanak, hakikî bir budala ve gayrikabil-i ıslah bir 'enayi' olduğumu itiraf ediyorum!” diyerek giriyor yazıya…

Ve öyle mesajlar veriyor ki Hasan Ağabey…

“Ders” olarak, bütün  mekteplerimizde okutulmalı!..

Ben…

Bugün…

Çok üzgünüm…

Nice dostumu kaybettim…

Şimdi de Hasan Celal Güzel

Allah Rahmet Eylesin.

Koskoca boşluklar bırakarak ayrılıyorlar aramızdan…

Ben “yalnız” kalıyorum!..

Ve…

“Ne yapacağımı” bilemiyorum!..

Milat
20 Mart 2018


YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEK�� DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;