Yaşadığımız süreci dünyadaki ekonomik gelişmelerden bağımsız değerlendirmek elbette mümkün değil.
Likitide bolluğu dönemi artık bitti;
FED faiz artırarak piyasaya pompaladığını "emiyor" şimdi.
İlaveten, ABD ambargosu var.
Trump daha geçen gün, "Türkiye ile savaşıyoruz" dedi.
Strateji gereği biz "savaş dilini" kullanmayalım ama doğru söyledi; mesela, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı'nı rehin tutuyorlar.
ABD'nin vergi sıkıştırmalarından Çin, ambargosundan Rusya bile o kadar etkilenmişken, "15Temmuz işgal girişimi" başta olmak üzere 2013'ten itibaren mütemadiyen ABD saldırılarına maruz kalan Türkiye nasıl etkilenmesin?
Gönül isterdi ki çok daha az etkilensin.
Ne ki Ortodoks vesayetten ve FETÖ vesayetiyle mücadele etmekten fırsat bulup da Özal'ların Kemal Derviş'lerin (ülkemize özgü koşulları savsaklayarak) yerleştirdikleri sistemin "kırılganlıklarını" teşrih masasına yatıramadık!
***
Dilim döndüğünce 2016'dan beri sistemin "kırılganlıklarına" dikkat çekmeye çalışıyorum.
Çapraz okumaların yanı sıra ekonomi alanında çok iyi eğitim almış arkadaşlarla yaptığımız sohbetlerden çıkan sonucu da sizlerle fırsat buldukça paylaşıyorum.
Çaremizin hülasası 3 kelimeden ibarettir:
Tasarruf, üretim, ihracat.
Sistemin temel dinamiklerini eleştirme hakkımızı mahfuz tutarak, sürdürelim.
***
Hiç yorum yapılmamış
1976 kez izlendi
2108 kez izlendi
984 kez izlendi
1302 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.