POLEMİK

Salih Tuna : Genelkurmay Başkanı onun elini neden sıktı?

Tarih
09 Ağustos 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Salih Tuna

Fatih – Saraçhane'de Show TV muhabiri savunma içgüdüsüyle başını eğmiş vaziyette korku ve endişeyle 15 Temmuz akşamı canlı yayın yapıyordu.

Gerçekten müthişti, izlemediyseniz mutlaka internetten bulun izleyin.

Söz konusu muhabir kameraya dönmüş halde, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin olduğu yerden polise ateş açılıyor. Halk da korku içinde…” der demez, halkın içinden biri, “Yalan söyleme! Halkın korkusu yok. Asker halka silah sıkıyor” diye veryansın etti; öteki, “Tayyip Erdoğan ölecekse biz de öleceğiz” diye haykırdı.

Bir diğer sade vatandaş da büyük resmi “gördüm” dercesine ünledi: “Burası İkinci Çanakkale… İstanbul verilmez, ülke bölünmez…

Sonra da hep birlikte başlarını göğe vererek kurşunların üzerine yürüdüler.

Yenikapı'dan geçen gün canlı yayın yaparken de mezkur söze hassaten vurgu yapmıştım.

Bu nasıl bilinçti ki, TSK üniformalı “askerlerin” darbe girişimini, “İstanbul'u işgal etmek” maksadına matuf görüyordu?

Tanklar henüz sokaklara çıkmışken “dan” diye teşhisi koymak nasıl bir bilincin ifadesiydi?

Aslında topyekûn millet, 15 Temmuz'dan beri, tarihin derinliklerinden süzülen bilinçle direniyordu.

Bu bilinç sayesinde de “işgalcileri” şappadak keşfetmişlerdi.

Ne Suriye'nin kuzeyinde darbenin sonucuna ayarlı ihanet hazırlığından ne Kıbrıs'ta konuşlanan İngiliz askerinden ne de CIA eski başkan yardımcısı Graham Fuller'in mesai arkadaşlarından Henri Barkey'in o gece Büyükada'da yaptığı toplantıdan haberleri vardı.

Agah oldukları tek şey “üst akıl”dı.

Biliyorlardı; “üst aklın” taşeronlarının 2011'den beri Türkiye'ye sistemli bir şekilde saldırdığını.

Bir süre önce AKP'li fırıldaklar da “üst akıl” diye bir şeyin olmadığını, dahası, “hayali bir düşman” üretmenin dışında bir anlam taşımadığını söylemeye koşulmuşlardı.

Şükür ki şükür, milletimiz 15 Temmuz akşamı “dan” diye “üst aklı” gördü.

Ve, “üst aklın” işgal faaliyetini tarih bilinciyle tevhit ederek vatan savunmasına ölümüne koştu.

Sonrasında da herkes her şeyi gördü.

ABD'nin darbeyi heyecanla bekleyişini, 3 saat sonra FETÖ darbesinin başarılı olmadığını anlayınca da zevahiri kurtarmak gayretiyle demokratik siyasi irade vurgusu yaptığını, Batı'nın mahut darbeyi nasıl arkaladığını ve FETÖ'yü nasıl masum göstermeye çalıştığını gördü.

Sisi'yi kırmızı halılarla karşılayan ve PKK'lı Karayılan'a telekonferans yaptıran Almanya'nın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın telekonferans yapmasını mahkeme kararıyla nasıl yasakladığını gördü.

Velhasıl-ı kelam, bu aziz millet kuklacıyı gördü.

Gördüğünü de dosta düşmana haykırdı Yenikapı'da.

Muhalefetiyle iktidarıyla biz tek milletiz dedi.

Ordusuna da sahip çıktı.

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ı “en büyük asker bizim asker” tezahüratıyla bunun için karşıladı.

Ordu bizimdir, asker de bizim, demeye getirdi.

TSK de bu milleti millet yapan mana iklimini adamakıllı fehmetmek zorundadır.

Yenikapı'ya her şeyi gördüğünü haykırmak için koşan bu milleti hakkıyla görmemek, sonuç itibariyle vatana ihanet edenlerin ve vatanımıza göz koyanların ekmeğine yağ sürmektir.

15 Temmuz devrimi vatan için uzun bir koşudur. Ucunda ölüm de olsa vazgeçilmez bir koşu.

Bu koşuda kimsenin avuruna zavuruna bakılmaz. Hiç kimsenin mezhebine, meşrebine, etnisitesine, kılığına kıyafetine bakılmaz.

Bakılacak tek şey vatan savunmasıdır.

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın Yenikapı'da Cübbeli Ahmet ile tokalaşmasına sosyal medyada takılanlar var.

Kuvvetle muhtemeldir ki Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun gibiler de kafayı takacaklardır.

Bu şekilci kafadan biz çok çektik.

İstiklal Harbimizdeki “sarıklı mücahitleri” bilmezler. Mesela, Şeyh Sunisi ta Libya'dan İstiklal Harbimiz için koşup geldiğine Gazi Paşa, “bu kıyafetler ne böyle” diye neden sormadı, hiç düşünmezler.

Bakınız…

Cübbeli Ahmet'i sevmeyebilirsiniz veya baştan sona hurafeden ibaret görebilirsiniz ama vatan sevgisine bir şey söyleyemezsiniz.

İsmail Ağa Cemaati de topyekûn öyledir. Vatan sevgisini imandan bilir, vatanı için de canını seve seve verirler.

Kılık kıyafette takılıp kalırsanız, gardırop Atatürkçülüğü yaparsanız, Fetullah altınızı oyar, TSK'yı da Pensilvanya'ya işte öyle bağlar da ruhunuz duymaz.

Gerçek vatan evlatlarını sırf dindar oldukları için “irtica” diye yıllar yılı dışlarken, sizin gibi görünen, sizin gibi yaşayan takıyye ustası hainler kılcal damarlarınızda sörf yaptı da haberiniz olmadı.

Taa 1986'da soruları çaldılar kimsecikler anlamadı. Bütün yaverler hain çıktı hiçbir kuvvet komutanı uyanmadı.

Tanklar cumhuriyet mevzilerinde” diyerek alkışladığınız o 28 Şubat da, ilahi okuyan çocukları vatan haini şeklinde değerlendiren “27 Nisan e- muhtıra”sı da FETÖ'ye zemin oluşturmuştur.

Bu darbeleri alkışlayanların bu millete özür borçları vardır.

Çünkü…

FETÖ darbelerin açtığı yolda ilerledi, dahası, bu darbelerin millete açtığı yaraları istismar ederek üredi.

Yenişafak
9 Ağustos 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;