3 Kasım 2015
Terazinin bir kefesinde Erdoğan vardı, diğer kefesinde İstanbul sermayesi, Aydın Doğan'ın adamları, CHP, MHP, HDP, PKK, DAİŞ, DHKP-C, ila ahir.
Erdoğan'ın yanında 2002'de yaptığı devrim vardı; ondan önce de 1994'te, İstanbul'un sokaklarını çöp dağlarından temizlemesi, akmayan çeşmeleri akıtması, hava kirliliğine son vermesi vardı.
Hülasa, dünü vardı, yani, yapıp ettikleri.
Mesela, “IMF'ye borçlarımızı ödemek için Güneydoğu'dan toprak satalım” denilen Türkiye'yi, IMF'ye borç verecek düzeye ulaştırmıştı.
Erdoğan'ın karşısında kumpaslar, muhtıralar, Gezi kalkışması, 17 Aralık darbe teşebbüsü, Türkiye'yi Batı'ya şikayet eden ve NATO'nun ve BM'nin müdahalesini isteyen mandacı akademisyenler, eski rejimin tosuncukları vardı.
Erdoğan'ın karşısında The Economist'ten The Cemaat'e kadar “Irkçı Siyonist network” vardı.
Kürt - Türk ırkçıları vardı Erdoğan'ın karşısında.
Habire tehdit ediyorlardı.
İçlerinden biri, 7 Haziran sonrası kendisini cilalayan parlatan egemenlerin diliyle kolpa atıyor, “Korkmayın asmayacağız, adil şekilde yargılayacağız” diyordu.
Hülasa…
Onlar Erdoğan'ın karşısına “iç savaş” dahil olanca tehditlerini, iftiralarını, tezviratlarını, algı yönetimlerini, “AKP'nin tek başına iktidar olma şansı yok” diyen anketçilerini, “Türkiye erken seçimi kaldırmaz” diyen Koç'larını, bizden devşirdikleri eziklerini ve Pensilvanya'nın bedduasını koydular.
Biz de dualarımızı koyduk Erdoğan'ın yanına.
Babam 78 yaşında, son 2 aydır çok ağır hasta. “Beni götürmezseniz sandığa, hakkımı helal etmem, ölsem de Erdoğan'a oy vereceğim” dedi. İki koluna girdik, zorlukla yürüdü sandığa, kabul olmuş bir dua gibi kulandı oyunu.
Bizim böyle dünyalıklarınıza zerre miskali tenezzül etmeyen kahramanlarımız var, siz bunu bilmiyorsunuz.
Babamın dilinden Niyâzî-i Mısrî'nin şu mısraı hiç düşmez: “Dünya vü ukbâyı ta'mir eylemekten geçmişiz / Her taraftan yıkılıp virân olan anlar bizi.”
Ve adını hiç duymadığınız, dahası, adının anılmasından haya eden, bir kelimeyi künhüne varıncaya kadar öğrenmek için kütüphanelerden çıkmayan, sizin şebelek entelektüellerinizin talebe olamayacağı ariflerimiz var.
Uzun lafın kısası, Erdoğan ariflerimizin, zahitlerimizin ve mustazafların dualarıyla 1 Kasım'da büyük bir zafer kazandı.
Bir başka ifadeyle, Erdoğan'ın şahsında, “Türkiye Türkiye'den yönetilsin” diyen yurtseverler, bu toprağın çocukları kazandı.
Lakin müstekbirlerin işbirlikçileri Erdoğan'a karşı hayasız akınlarına son vermeyecekler.
Tamam, kuvvetle muhtemel Aydın Doğan mektup yazmaya ara verecek, “elektrikler kesildi onun için AKP'nin oyları patladı” şeklinde komiklikler de yapmayacaklar.
Fakat…
The Cemaat'in “NOKTA”sı gibi seçmenin iradesini “iç savaş” tesmiye edecek kadar alçaklaşacaklar.
Elbette bununla da yetinmeyecekler.
Son çare olarak “ihaneti” koyacaklar Erdoğan'ın karşısına.
Şayet AK Parti 7 Haziran seçimlerinde aldığı oydan bir oy az alsaydı, “Erdoğan başımıza erken seçim belasını sardı, CHP'yle ne güzel koalisyon kuracaktık” diyeceklerdi.
Bir şeyi unutuyorlar.
Oturduğu yerden, erketeye yatarak, fırsat kollayarak, “hasma” kuyruk sallayarak lider olunmaz.
Lider dediğin, “Çok Uluslu Ebu Cehillerin” matine-suare Erdoğan'a attığı oklardan hiç değilse bir tanesine göğsünü siper etmeyi bilecek.
Parlatıcılar marifetiyle de lider olunmaz. Öyle olsaydı, Sayın Bağlamacı yerle yeksan olmazdı. Aydın Doğan medyasının pazarladığı Mehmet Ali Bayar adını bileniniz var mı?
Evet, bir şeyi unutuyorlar.
Savaşlar tankla tüfekle kazanılır, gönüller vicdanla...
Yenişafak
YORUMLAR
1978 kez izlendi
2111 kez izlendi
985 kez izlendi
1302 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.