18 Eylül 2015
Paralel ihanet çetesinin, MİT TIR’larını durdurup Türkiye’yi uluslararası kamuoyu nezdinde kötü duruma düşürmeye yönelik ihaneti daha dün gibi hatırımızda değil mi?
Peki, Doğan medyasının 7 Haziran seçiminden önce ve halen, HDP/PKK’yı adeta “ölümüne” desteklemesi, bu yaklaşımdan farklı mı?
Yine, Paralellerin, Beyaz Türklerin, İslamcı eskisi neo Kemalistlerin ve bilumum kazurat takımının, Cumhurbaşkanı’nı ve AK Parti’yi hedef alan küfür ve hakaretlerine ne demeli?
Ya, HDP/PKK?
Çözüm Süreci’ni her türlü riski üstlenerek başlatan ve samimiyetle sürdüren siyasi yapıyı düşman ilan ettikten ve olumlu gelişmeleri berhava ettikten sonra, memleketi yangın yerine çevirmeleri, sadece nankörlük yahut şımarıklıkla izah edilebilecek bir durum mudur?
Bütün bunların hepsi bir tesadüften ibaret mi sahi?
Tabii ki değil!
Tetikçisi olmaya rıza gösterdikleri şer güçlerin hedefe koyduğu iradeye düşmanlıkları, tamamını birden; “isterse memleket batsın” noktasına taşımıştır, hiç şüphesiz!
Kin ve nefret, kalplerini, vicdanlarını ve insaflarını yiyip bitirmiş resmen.
Aynı anda, hep birlikte ve senkronize bir biçimde “suç” işlemekten çekinmiyorlar sırf bu yüzden.
İlginç bir hikaye, bu psikolojiyi sanırım daha iyi anlatıyor.
Zamanın birinde çok kıskanç, eskilerin tabiriyle hasut bir adam varmış…
En çok da kapı komşusunu kıskanırmış.
Adamın bu ölümcül kıskançlığı dillere destan olmuş, öyle ki, devrin padişahının bile kulağına gitmiş.
Çok meraklanmış padişah ve adamı huzuruna getirtmiş.
Önce adamı tepeden tırnağa şöyle bir süzmüş ve ardından hasutluğunun düzeyini tespit edebilmek için şu teklifte bulunmuş.
“Benden, aklına ne geliyorsa isteyebilirsin… Talebini, olduğu gibi karşılayacağım ama hangi dilekte bulunursan bulun, iki katını da kapı komşuna vereceğim” demiş padişah…
Adam, bu teklifi duyunca can evinden vurulmuş adeta.
Öyle ya, ne isterse istesin, o çok kıskandığı ve hatta kıskanırken helak olduğu kapı komşusu, her hal-ü kârda ondan çok daha iyi bir konumda olacak…
Başını iki elinin arasına almış ve düşünmüş bir süre.
Padişah ve diğerleri merak içinde adamı süzmeye devam ediyorlar…
Sonra birden, bir tebessüm kaplamış adamın yüzünü.
Oturduğu yerden kalmış ve padişah dahil orada bulunan vüzera ile diğer herkesi dehşete düşüren şu talepte bulunmuş.
“Benim bir gözümü çıkarın!”
Hikayenin sonunu anlatmayacağım.
Herkes meşrebince bir son yazsın.
Dileyen bu şenaatte zirve (?) yakalamış adamı affetsin, dileyen; “Sen misin bu talepte bulunan, çıkarın bunun iki gözünü de” desin…
Yahut dileyen; “Böylesine muzır bir adamın vücudunu ortadan kaldırmak lazım….” şeklinde bir mülahaza yürütsün, o artık size kalmış.
Ama şu bir gerçek ki, hikayedeki kıskanç adam, “isterse memleket batsın” diyecek kadar kininin ve nefretinin esiri olmuş güruha nispetle, “sütten çıkmış ak kaşık” gibidir.
Bendeniz, “Gavur bile bunlardan iyidir” diyorum.
Ya siz?
Diriliş Postası
Hiç yorum yapılmamış
1987 kez izlendi
2112 kez izlendi
986 kez izlendi
1305 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.