Katolik Hıristiyanların lideri Papa Franciscus, Abu Dhabi Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed’in davetlisi olarak Birleşik Arap Emirlikleri’ndeydi.
İlk kez bir Körfez ülkesini ziyaret eden Franciscus’u BAE’li üst düzey yetkililerle birlikte El-Ezher Şeyhi Ahmed Et-Tayyib karşıladı.
Franciscus, ziyareti sırasında dinler arası diyalog, kardeşlik ve hoşgörü konulu bir de konferans verdi.
Muhammed Bin Zayed’in Papa’yı Abu Dhabi’ye BAE’nin pisliklerini ve cinayetlerini örtmek için davet ettiğini bölgeyi takip eden herkes bilir.
Franciscus da bu gerçeğin farkında.
Onun için BAE’ye gitmeden hemen önce Twitter’da yaptığı paylaşımda, Yemen’deki savaşı sona erdirmek gerektiğini ifade etti ve “Herkesi, ölümün eşiğinde olan Yemen'deki kardeşlerimiz için duaya davet ediyorum” dedi.
Aynısını Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’da da gördüğümüz bu ikiyüzlü tavra artık alıştık.
O da Mısır’daki insan hakları ihlallerini dilinin ucuyla eleştirmiş fakat Kahire’ye giderek Abdülfettah Es-Sisi’ye destek vermekten geri durmamıştı.
Papa gerçekten Yemenli çocuklar için üzgün olsaydı Abu Dhabi’ye gitmezdi ve hoşgörü tiyatrosunda rol üstlenmek yerine işlenen cinayetlere çok daha sert tepki gösterirdi.
Ortadoğu’da diktatör rejimlerin bir süredir uyguladığı formül şu:
İsrail’e yaklaş, dilediğini yap.
Buna bir de Papa’nın önünde el pençe divan durma eklenince tüm o kanlı cinayetler ve katliamlar görünmez oluveriyor.
BAE, sadece Yemen’de çocukların ölmesinden değil, Abdülfettah Es-Sisi ve Halife Hafter’e verdiği destek sebebiyle Mısır ve Libya’daki cinayetlerden de sorumlu.
Bunlar en bilinen suçları.
Müslüman kanı dökmekten adeta zevk alan Muhammed Bin Zayed’in Dahlan ve benzerleri üzerinden yürüttüğü daha birçok kirli iş var.
Fakat kurbanlar Ortadoğu halkları ve özellikle de Müslümanlar olduğu sürece Batı için hiçbirinin önemi yok.
Muhammed Bin Zayed ve benzeri diktatörler Hıristiyanların ve Yahudilerin, hatta Hinduların hassasiyetlerini gözetip onlara karşı gayet hoşgörülüyken Müslümanlardan gelebilecek tepkiyi hiç dikkate almıyorsa ve onlara zerre kadar değer vermiyorsa, bu aslında Müslümanlar olarak bizim sorunumuz.
Selin önüne katıp sürüklediği çer-çöp haline gelmişsek önce bunu sorgulamalı ve ciddi bir nefis muhasebesi yapmalıyız.
BAE’nin bayraktarlığına soyunduğu dinler arası diyalog konusu da daha çok İran’ın Şiiliği yaymak için kullandığı İslami mezhepler arası yakınlaşma projesine benziyor.
Avrupa’da ve Amerika’da İslam düşmanlığı yükselirken bunu önlemek için atılan herhangi bir ciddi adım göremiyoruz.
Bilakis Batılı liderler yangına körükle gidiyor.
Daha geçen gün Macron Kahire ziyareti sırasında “İslami terör” ifadesini kullanarak Müslümanları terörist olarak gösterme çabalarına katkıda bulundu.
İslam dünyasını hedef alan gayet kirli bir ittifakla karşı karşıyayız.
Kurulan koalisyonun ve uygulanmak istenen projenin DAEŞ tezgâhından pek farkı yok.
Hatta daha tehlikeli olduğunu söyleyebiliriz.
Papa’nın BAE’de Ahmed Et-Tayyib tarafından karşılanması, projenin uygulanmasında El-Ezher Şeyhi’ne de görev düştüğünü gösteriyor.
El-Ezher, Mısır’ın bir kurumu ve Et-Tayyib de Mısır vatandaşı.
Papa’nın Abu Dhabi ziyaretinde boy göstermesi, Muhammed Bin Zayed’in El-Ezher’i kullanma planının bir parçası.
İslam dünyası yeni bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya fakat ne yazık ki Müslümanlar henüz üzerlerine gelen tehlikenin farkında değiller.
yazının kaynağı
YORUMLAR
1977 kez izlendi
2109 kez izlendi
984 kez izlendi
1302 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.