YAŞAM

İsmail Kılıçarslan : Amatör mehdi ve ufuk çizgisi

Tarih
03 Temmuz 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
İsmail Kılıçarslan

Dilekçe, Mengen Kaymakamlığı'na hitaben yazılmış. Türkçe hataları dahil olmak üzere aynen aktarıyorum:

'Rahman ve Rahim olan her şeyi duyan her şeyi bilen Allah'ın adı ile. Hadislerdeki adım mehdi. Kurandaki adım ankebüt suresinin 5 ayetinde semi ül alim, sad suresinin 6 ayetinde Ahmet, Kaaf suresinin 24 ayetinde nebilerin sonuncusu Muhammet. Ezandaki adım (gamet) gad gameti selaa. Namazdaki adım semi (allahü hülümen hamide.)

Allah'tan ve Allah'ın elçisinden MENGEN KAYMAKAMLIĞINA

Acilen çok ivedi bir şekilde Muhtarlığı Muzaffer İnal'dan alınıp Allaha ve Allah'ın elçisine teslim edilmesi ve yine Başyellice Köyü kooperatif başkanlığının Mehmet Gülyiyen'den alınıp Allah'a ve Allah'ın elçisine teslim edilmesi en derin saygılarımla arz ederim.

Allah'ın elçisi…'

Bir süredir bizim yazışma grubu 'Rahatsızlar'ı en çok gülümseten mesele bu dilekçe. En çok da kendisini 'Allah'ın elçisi' ilan eden bu 'tatlı' amcanın iddiasızlığı gülümsetiyor bizi. Evet. Amcamız mehdiyetini, hatta peygamberliğini ilan etmiş; ancak bütün ufku yaşadığı köyden ibaret olduğu için 'acilen çok ivedi bir şekilde' muhtarlığı ve kooperatif başkanlığını talep ediyor. Başkaca bir beklentisi yok. Başkaca bir hayali yok. Misalen Mengen halkının kendisine biat etmesini dahi istemiyor.

'Keşke Amerika'da bir çiftlikte, İstanbul'da bir kalede, yine Amerika'da bir komplekste yaşayan mehdiler de bunca iddiasız olsalar da milletin başına bela olmaktan vazgeçseler' diyeyim de asıl derdime bu sosyal mesaj sonrası geçeyim.

'İnsan, kurabildiği hayal kadardır' cümlesinin kime ait olduğunu bilmiyorum; ancak çok isabetli bir cümle olduğuna şüphem yok.

Son 150 yıldır özelde Türklerin, genelde ise tüm doğu halklarının elinden tam da bu 'kurabildiği hayal kadar olma' özelliğini aldı emperyalistler. Özenle, ısrarla, inatla herkese 'kurabilecekleri tek hayalin kendilerine benzemek olduğunu' vazettiler. Kurulabilecek en güzel hayalin katiline benzemek olduğunu yani. Bu o denli böyledir ki şimdi ben 'emperyalistler' kelimesini kullanınca 'aman,yine mi emperyalistler' denilecek ve konu kendiliğinden kapanacaktır.

Geçen sahurda İbrahim Paşalı, Safvet Ziya'nın 'Salon Köşelerinde' romanından bir sahne anlattı. Aşık olduğu İngiliz hatun, romanın kahramanına 'sizin kadar iyi vals yapan bir Türk görmemiştim' diyor. Sonrasında ise bir İngiliz'le dans etmeye başlıyor. Kahramanımız şöyle hayıflanıyor bu muhteşem dansı izlerken: 'Kafir. Asla senin gibi dans edemeyeceğim. Ne yaparsam yapayım, senin valsine yetişemeyeceğim.'

Türkiye cumhuriyetinde 'hayal kurabilme' iddiası ile ortaya çıkan iki sosyolojik kitle olageldi bana kalırsa. Birinci kitle Nazım Hikmet ile müşahhas hale gelen 'sosyalist kitle', ikinci kitle ise Necip Fazıl ile müşahhas hale gelen 'İslamcı' kitle. Dikkat isterim: Politik olarak birbirinden kesin çizgilerle ayrılan bu iki 'büyük ruh'u bir bakıma aynılaştıran şey 'hayal kurmaya hiç ara vermeyen' cesaretleriydi.

Şunun adını adam gibi koymazsak olmaz. Bu iki kitlenin de hayalleri her seferinde, her durumda, her zeminde akamete uğradı. Hep yarıda kaldı. Kimi zaman dışarıdan müdahalelerle, kimi zaman türlü alicengiz oyunlarıyla, kimi zaman da kendi hatalarıyla…

Uzun süredir kendi aramızda konuştuğumuz şeyi niçin burada da konuşmayayım ki? Türklere 'hayal kurmak sizin neyinize' diyen Kemalist refleks her seferinde hem sosyalistleri hem İslamcıları perişan etti, etmeye de devam ediyor. 'Yine mi Kemalizm?' demeyin. Zira Kemalizm'den değil, devletin bütün hücrelerine sirayet etmiş 'Kemalist refleks'ten söz ediyorum. Biri dört gündür denizden ayrı kalmış bir balık kadar ölü, diğeri 20 gündür midesine lokma girmemiş bir kurt kadar canlı. Bilmem anlatabildim mi?

Şunu da açık seçik ifade etmenin vakti gelmiş demektir: Her seferinde ya muhtarlığa ya da kooperatif başkanlığına tav olan bir kitlenin hayal kurmaya yetecek ufku ve cesareti bulması oldukça zordur zaten. Ve evet. Bunu hem solcular hem de İslamcılar için böylece söylüyorum.

Artık elimizdeki yakıcı soru şudur: Evimize, kalbimize, hayalimize dönmenin bir imkanı kalmış mıdır?

Ancak daha da yakıcı olanı şudur: Evimize, kalbimize, hayalimize dönmek için dizde derman, gözde fer, canda istek kalmış mıdır?

Ne diyordu Godo: 'Valla bekliyoruz hacı abi. Bekliyoruz da… Tam hayal kuracak gibi oluyoruz, bir şey oluyor. Ona bir türlü anlam veremiyoruz.'

Yenişafak
3 Temmuz 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;