SİYASET

Cemil Ertem : Şimdi Çipras ne yapmalı?

Tarih
28 Ocak 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Cemil Ertem

28 Ocak 2015

Sistemin daha önceki büyük krizleri, 19. yy ve 20. yy’dekiler, bu krizleri oluşturan sermayenin istediği gibi çözülmüş ya da kriz bir başka kriz dinamiği ile yer değiştirerek sermaye(ler) arasında, deyim yerindeyse, bir “değiş-tokuş” yapılmıştır. Avrupa’da 1848 yılından itibaren “aşağıdan” gelen sınıfların ekonomik ve siyasi talepleri “zor” ile bastırılmış, 20. yüzyılın başı itibariyle de Avrupa- Büyük Britanya dâhil- finans kapital “düzenine” adım atmıştır.
İşte bu adımla, 1900’lerden itibaren banka sermayesi, hükümetleri ele geçirmeye başladı. Zaten Rothschild ve Barings gibi finans kapital ahtapotları, 1815’ten başlayarak, hükümetlerle uzun vadeli kredi anlaşmaları yapmaya başlamışlardı. Bu büyük finans kapital grupları iki önemli kolda yürüyordu; birincisi sanayi sermayesini yeniden oluşturuyor ve onunla iç içe geçiyordu.
İkincisi, hükümetlere uzun vadeli krediler vererek, siyaseti finans kapitalin doğal bir uzantısı yapıyorlardı. Sistem, Credit Mobillere, Rothschild vb finans ahtapotlarının kıskaca aldıkları zayıf hükümetlere verdikleri kredi ağı üzerinden siyasallaştırılıyordu. Ama bu “saadet” zinciri, aynı zamanda, 1873’ten sonra derinleşen büyük Avrupa krizinin de yapıcısı oldu.
Finans sermayesinin krizle kendisini var ettiği ve yenilediği bu sistem, son krize (2008 krizi) kadar hiç değişmedi. Credit Mobiliere battı onun yerine Goldman Sach gibiler geldi. (Bu arada Rothschild şu veya bu şekilde hep kaldı) Ama sistemin özü değişmedi; finans sermayesi sanayi sermayesini şemsiyesi altına alırken, siyaseti de mutlak egemenliği altına aldı. Her dönemin kâr eden sanayilerini finanse ettiler. Bunlara “kontrol” sanayisi diyoruz. Örneğin sanayi devriminin doğuşunda tekstil sonra demir-çelik, sonra petro-kimya sırasıyla kontrol sanayi oldular ama “patron” hiç değişmedi: Finans kapital ahtapotu... Kontrol sanayilerinin denetimi, aynı zamanda, ulus-devletlerin denetimi demekti. Sömürgeler, kaynak ve ucuz işgücü için vardı. Afrika bunun için hep yoksul kalmalıydı. Karları düşen kontrol sanayileri krize yol açıyor, yüzbinlerce insan işsiz, aç kalıyor ama bir sonraki “yeni” sanayi alanlarını finanse etmeye başlayan finans-kapital ahtapotunun karları hiç düşmüyordu. Bütün bu dönemde, bu ahtapota isyan eden yoksullar, yoksul ülkeler kendi kanlarıyla yok edildi. Türkiye’de, Latin Amerika’da bunun için hep iç savaş tehdidi ve darbe vardı. Ortadoğu bunun için savaşla ve diktalarla anıldı. Afrika bunun için hep açlıkla kıvrandı.
İşte bugün ilk defa, sistemin en büyük krizini, finans-kapital ahtapotu ve onun siyasi uzantıları, kendi bildikleri yöntemlerle aşamıyorlar. İlk defa “aşağıdakiler” krize kendi bildikleri yöntemlerle son vermeyi deniyor. İşte bundan dolayıdır ki, bildiğiniz bütün siyasi konumlanmalar, tanımlar yerle bir oluyor. Bugün Yunanistan’da Syriza, bundan dolayı, kendisine özgün bir yol bulmak zorundadır. Eğer bu yolu bulursa, göreceksiniz yaptıkları Brezilya’da Lula ile başlayan ve Dilma ile devam eden çıkıştan farklı olmayacaktır.

Syriza nasıl kurtulur?

Aynı şekilde Syriza, Türkiye’yi ve Erdoğan’ın neoliberal politikalara karşı çıkışını da takip etmek ve Yunan halkının kendisine, bu politikalara karşı olduğu için oy verdiğini anlamak zorundadır.
Suriye’de, Mısır’da ve nihayet Filistin’de ve dolayısıyla Kıbrıs’ta Türkiye ile ortak politika geliştirmek zorundadır. Örneğin Syriza, Gazze açıklarındaki doğalgaz kaynakları için, Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail, Ürdün kumpasına karşı çıkmak ve burada Filistin halkının hakkını teslim etmek zorundadır. Bunun da ilk adımı da, Kıbrıs’ta yeniden masaya oturmaktan geçer.
Bugün Syriza’nın koalisyon kurduğu ANEL, Yeni Demokrasi Partisi’nden ayrılan ama AB karşıtı bir politik hatta sahip olduğu için Almanya’nın kemer sıkma politikalarına karşı çıkan sağ bir oluşum. Demek ki, Syriza burada seçmenin isteğine uyuyor. Öncelikli hedef, “kemer sıkma” diye bilinen neoliberal cendereden sıyrılmak. Bu, aynı zamanda, yukarıda anlattığımız gibi krizin ilk defa finans kapital ahtapotunun inisiyatifiyle değilde, “aşağıdakilerin” inisiyatifiyle çözülme fırsatı demektir.

Türkiye’deki mücadele farklı değil

Tam şu sıralar, Türkiye’de de bunun amansız bir mücadelesi var ve burada artık Fransız Devrimi’nden kalan sağ ve sol kalıpları geçerli değil, öte yandan İngiltere’de en özgün hali yaşanan Sanayi Devrimi’nin acımasız emek sömürüsü ve sömürgeleştirme politikaları da kalkınma ic¸in geçerli değil. Bugün Yunanistan Euro Birliği içinde, dolayısıyla özgün bir para politikası olamaz. AMB’sına bağımlı, Troyka da bitmedi, Yunanistan’ı yeniden istedikleri şartlarda borçlanmaya zorlayacaklar. Bunun için de, tıpkı Erdoğan’ı teslim almayı denedikleri gibi, Çipras’ı kuşatacaklar ve onun yalnız siyasi şovlarına izin verecekler. O’na Filistin için “bir dakika” önce İsrail Kıbrıs açıklarından çekilsin dedirtmeyecekler, eskiden bizim CHP’nin kopyası PASOK’un yaptığı gibi Türkiye düşmanlığını “solculuk” diye bu sefer Çipras üzerinden satmayı deneyecekler. Çipras’a her zaman, kendi parasını basamadığını, izinleri olmadan borçlanamayacağını, ABD’den, İngiltere’den, İsviçre bankalarından para gelmesi için onayları gerektiğini hatırlatacaklar ve yeni anlaşmalara zorlayacaklar. Çipras, bir müddet sonra bütün bunların farkına varıp, hepsine direnmeye başladığında da, devlet kurumları içinde uyuttukları “paralel” adamlarıyla Çipras’ı halkı önünde küçük düs¸ürecek her türlü tezgâhı kuracaklar. Çipras’ın söylediklerinin, Batı’nın “geçerli” ideolojisine, iktisat öğretisine uygun olmadığını, ellerindeki medyada köpürtecekler. Söyledikleri; “ütopya” ve uygulanamaz şeyler, ekonominin “rasyonalitesinden” uzak diye propaganda yapacaklar.
Peki, Çipras ne yapmalı, bizce şunu yapmalı: Halkına sırtını dayamalı, Avrupa finans oligarşisine değil... Ortadoğu’da, Afrika’da, Kafkaslar da mazlum milletlere, halklara yüzünü dönmeli... Onların dayattığı ‘birlik’ halkına zarar veriyorsa, yeni birlikler aramalı. Türkiye’yi “komşu” değil de, düşman belleten, halkına düşman olan, finans-kapital ahtapotuna her fırsatta posta koymalı, örneğin halkın ta kendisi olan muhtarların toplantısında bile...

Akşam

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;