Sesli Makale

27 Mart 2015

Bir seçim öncesi daha…

Her şey çok tanıdık! Havaya öyle kötü kokular bırakılıyor ki nefes almak oldukça güç. Toplumu hipnoz etmek için kullandıkları nesneyi ise öyle bir sallıyorlar ki insanların baktıkça sadece başı dönüyor.

AK Parti’yi içeriden bölmeye çalıştılar, hevesleri kursaklarında kaldı. Bir önceki yazıda Başbakan Davutoğlu’nun gerekeni yapacağını ve asla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı üzecek bir üsluba izin vermeyeceğini söylemiştik. Herkes saçma sapan bir tarafçılık oyunu oynarken yine aklıselim galip geldi. O nedenle kimse daha fazla bu konu üzerinden “kendime nasıl bir prim sağlarım” derdiyle hareket etmesin. Polemik haline getirilmeye çalışılan bu konudan kimseye bırakın ekmeği, küflüsü bile çıkmaz.

Çok saygıdeğer gazeteci arkadaşlar şayet bu kadar taraf olmak istiyorlarsa, o zaman sadece doğru haberin tarafı olsunlar. Psikolojik harp yöntemlerinin medya kolu Türkiye’de harıl harıl seçime hazırlanırken kişiye düşen bunu görmek ve gereğini yapmaktır.

Birbirinden bağımsız gözükse de aynı anonim şirkete hizmet eden iki olaya bakalım şimdi…

Uludere’de katırların öldürülmesi hadisesinin veriliş şekli irdelenmeye muhtaç: “Uludere’de bu kez de katırlar öldürüldü!” başlığının altında ne yok ki!

34 canın gittiği Uludere’de anaların yüreklerinin acısı hiç geçmeyecekken aynı bölgede katırların askerler tarafından öldürüldüğüyle ilgili iddia elbette soruşturulmalı; ama bu şekliyle verilen haberler, elini ovuşturanlardan başkasının işi değil.

Yok yani kaçakçılık yapılmasın diye TSK’nın katırları öldürmesi hiç mi garip gözükmüyor!

Gelelim ODTÜ’nün aydınlık gençlerine…

Jakoben bir zihniyetin marjinalliklerinin bitmediği ODTÜ’de Gezi sürecinde yaşananlar ile birlikte kayıt döneminde başörtülü öğrencilere yapılan saldırı henüz hafızalardan silinmemişken, bu kez de “Yobazlıkla mücadele et, örgütlen” fikri gereği başörtülü öğrencileri bıçakla kovaladılar.

Tartaklanan kişiler arasında Filistinli bir öğrenci ile bir araştırma görevlisinin de yer aldığı söyleniyor. İsrail’in zulmünden kaçan Filistinli gencin, ODTÜ barbarlığıyla karşı karşıya kalması da ne acı bir durum.

Onlara sorsanız ne mescidi bastılar ne de siyer programına katılan öğrencilere saldırdılar. Ağızlarında ise savunma paktı olarak bir Kabataş!

Ya kabullendikleri söylemler ve yayınladıkları bildiriler ne olacak?

“ODTÜ’de dinci gerici propagandaya geçit yok” denilen bu bildirinin neresinden tutarsanız tutun, faşistlik elinize bulaşır.

“Özgecan’ı katledenler ile üniversitelerde dinci gerici terörü yaymaya çalışanlar, aynı zihnin ürünü” diyerek kadın haklarından ve bilimden bahseden bu akıl mağduru edebiyatı yapma özgürlüğüne de geçit vermeyecekmiş!

Bak sen!

Özgecan üzerinden siyaset yaparken hiç mi o kızcağızın babasını dinlemediniz?
“ODTÜ’de IŞİD destekçisi İHH var” afişleri asarken, İHH’nın baktığı yetimlerin ahından da mı hiç korkmazsınız?
Çad’da açılacak su kuyuları için İHH’nın ODTÜ’de açılan standına saldırarak su yerine oracıkta kan mı aksın istediniz?
Seçim öncesi üniversiteleri karıştırmak, gerici karşıtı ODTÜ’lülerin görevleri arasında mı?
Şiddete bulaşmadığı sürece ifade hürriyeti başta olmak üzere öğrencilerin temel haklarını kullanması için üniversite yönetimlerinin de daha geniş önlemler alması gerekmez mi?
Öyle ya gericilere, yeni üretilen ilerici bıçaklarla saldırmanın hak kapsamında olmadığını bu gençlere önce siz anlatacaksınız!
Gereği neyse…

YeniAkit