24 Mart 2015
Bülent Bey ikinci kez kameralar karşısına geçti ve yine akla ziyan sözler sarf etti.
Oysa kendisinden beklenen önceki söylediklerine bir parça çeki düzen vermesiydi.
Belki bu bile yeterdi.
Yapmadı.
Yapmadığı gibi, yine hiç de hoş olmayan yargılarda bulundu.
Mesela şöyle dedi:
“Başbakanımız Davutoğlu’nu her türlü tehlikeye karşı korurum”.
Ne tehlikesi yahu?
Erdoğan’ı bir tehlike olarak görmek, en hafif ifadesiyle ayıp etmek değil de nedir?
Kaldı ki, Davutoğlu’na Başbakanlık koltuğunu “kardeşim” diyerek teslim eden Erdoğan değil mi?
Peki sormazlar mı adama, “Fetullah Gülen tehlikesi karşısında niçin bu kadar laf edemedin” diye?
Sorarlar elbet, soruyorlar da!
Öyle ya, Erdoğan o vakit senin başbakanındı. Gülen de gerçek bir tehlike.
“Muhalefetin ekmeğine yağ sürecek davranışlarda bulunmamalıyız” derken bile ayıp etmeyi sürdürdü.
Neyse, uzatmayıp asıl meseleye geleyim. Muhteşem bir mücadeleyle örülü siyasi hayatının finalinde bunu yapmakla kendisine ne büyük bir kötülük ettiğini sanırım er ya da geç anlayacaktır.
Jübilesini keşke böyle yapmasaydı.
Bu arada Bülent Bey’in tavrı, Hayrunnisa Gül’ün veda resepsiyonundaki o çıkışını hatırlattı.
Şöyle diyordu:
“Asıl intifadayı ben başlatacağım”.
İntifada!
Arınç’ın “tehlike” vurgusuyla ne kadar örtüşüyor değil mi?
Ve son bir not.
Bu saatten sonra Bülent Bey’e tek tavsiyem, jübilesini birkaç ay erkene alıp, ismini daha fazla yıpratmamasıdır.
Çevreye verdiği rahatsızlık nedeniyle özür dileyip istifa etmesidir.
Torunlarıyla vakit geçirmek sanırım kendisine iyi gelecektir.
Güneş
YORUMLAR
1940 kez izlendi
2102 kez izlendi
976 kez izlendi
1292 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.