GÜNCEL

Tamer Korkmaz : Tahşiye

Tarih
16 Aralık 2014
İzlenme
Kişi
Yazar
Tamer Korkmaz

16 Aralık 2014

Paralel Yapı’nın 2010 yılında Tahşiyeciler grubuna yönelik kumpası, son gözaltıların gerekçesidir: Masum insanlara iftira atılmış, “terörist” ilan edilmişlerdi. Mehmet Doğan, işte bu komplonun mağduruydu, Paralel Yapı’nın “Kâinat İmamı” hakkındaki eleştirilerinin kurbanı olmuştu!

Emekli din görevlisi, gözleri görmeyen bir adam, Paralel Entrika’nın ardından “El Kaideci” diye sunulmuştu!
Mehmet Doğan’ın avukatı Mustafa Doğan İnal, Sabah’ta yayınlanan röportajda “Hayatlarında hiçbir suça karışmamış bu insanlar bir anda tutuklandı ve örgüt üyesi ilan edildi” diyor…
Yüz yirmi iki kişinin gözaltına alındığı o operasyonda “Polislerin şüphelilerden Turgut Yıldırım’ın evine nasıl bomba yerleştirdiğini” de anlatıyor:
-Evini polislere açan Yıldırım abdest alıp döndüğünde üç adet el bombası ve bir miktar mermi ile karşılaşıyor, şaşkınlık içinde soruyor “Bunlar nedir?” diye! Polisler “Bunları evinde bulduk” diyorlar! Bombaların üzerindeki parmak izleri hiçbir şüphelinin DNA’sıyla uyumlu çıkmıyor, dahası üç bombadaki parmak izinin de polislere ait olduğu anlaşılıyor!
Üstelik bu bombaların seri numaraları Poyrazköy ve Zir Vadisi’nde ele geçirilen bombalarla aynıydı!
Paralel Yapı’nın 2010 yılındaki işbu kumpası ve “hukuk cinayeti” neticesinde 10 kişi ile birlikte tutuklananlar arasında Mehmet Doğan da vardı ve 17 ay hapis yatmıştı.
Tahşiyecilere yönelik operasyonun mağdurlarından birisi de yazar Mustafa Kaplan’dı: O da cezaevinde 16 ay geçirdi!
“Gülen bizzat bizi hedef almıştı” diyen Mustafa Kaplan Paralel Kumpas hakkında şunları söylüyor:
“Tahşiye ve Rahle yayınevlerimizin aleyhinde Paralel Yapı’nın medyasında yayınlar yapıldı. Bizleri hedef yaptılar, itibarsızlaştırdılar. Ardından Paralel’in emniyet ayağı harekete geçti; bizi hiçbir hukuki delil olmadan haksız, hukuksuz yere hapse attılar…”
Kaplan, Paralel Yapı’ya yönelik son dalga gözaltılar için “Gecikmiş bir operasyondu” diyor.
*
Paralel Gazete’de dün “El Kaide bağlantılı silahlı örgüte niye operasyon yapıldı diye gözaltına alındılar” başlığı vardı!
Hala daha masum insanlara “El Kaideci” diye çamur atıp, gözbağcılığı ve karartmayı sürdürüyorlar. Benzer iftiraları UYDURMA “Tevhid Selam Örgütü” üzerinden de atmışlardı.
Aralarında Paralel Medya’nın iki yöneticisinin de yer aldığı son gözaltıların nedeni “gazetecilik faaliyeti” değildir!
Paralel gözaltıları “Basın özgürlüğü elden gidiyor” diye değerlendirenler, Paralel Yapı gerçeğini taammüden göz ardı ediyorlar. Yaşanan olay, bir basın özgürlüğü meselesi değildir. Ya? Paralel Yapı’nın “medya ayağıyla” alakalıdır!
17 Aralık’ta hükümete darbe girişiminde bulunan Paralel Yapı’dır. Bu yapılanmadaki gazeteci kıyafetli kişiler hükümeti devirme girişiminin ya da örgütün ve eyleminin parçası mıdır, değil midir?
Paralellerin kendilerine itaat etmeyen veya eleştiren, karşı çıkan herkesi hedef yaptığı sayısız örnekle sabit bir gerçektir.
Casusluk, dinleme, fişleme, şantaj, montaj, sahte delil üretme, tehdit, entrika, kumpas, vb. Paralel Yapı’da sistematik hadiselerdir.
*
İktidarı alaşağı edip, devleti ele geçirmek istediler:
Bu darbeyi, bağlı-bağımlı oldukları veya parçası oldukları Derin Üst Akıl’ın hesabına yapacaklardı…
Şayet, 17 Aralık darbe girişimi başarılı olsaydı…
ABD ve İsrail’in Yandaşı Paralel Yapı, “Tevhid Selam Örgütü artı El Kaide mensubu” iftiraları eşliğinde yüzlerce masum insanı tutuklatıp hapislerde çürütecekti. Bu çerçevede onlarca gazeteci de cezaevine girecekti!
*
Gazetelerinde şov yaptılar, tiyatro sahnelediler, mağdur edebiyatına yattılar. Gözaltılardan iki gün önce provasını bile icra ettiler, tatbikat çalıştılar! Kamuoyunun algısına oynadılar. Netice alamadılar…
Ortada “gazete baskını” falan da yoktur: Kimse aklımıza hakaret etmesin…
Bağımsız Türkiye’ye ABD ve İsrail ile birlikte savaş açan Paralel Yapı ve medyasının şimdilerde “Demokrasi Havarisi” kesilmesinin hiçbir hükmü ve geçerliliği yok. İnandırıcılıkları sıfırdır!
*
Önceki gün gözaltına alınan Paralel Medya yöneticisinin, dört yıl önce bazı gazeteciler gözaltına alındığında ne yazdığı şu iki gündür isabetle hatırlatılıyor!
7 Mart 2010’daki yazısında “Paniğe ve öfkeye gerek yok, hukuki süreç işliyor ve biz bu hukuki süreç içinde yargının elindeki bilgi ve belgelere vakıf değiliz” diyordu…
Başka? “Gazetecilik faaliyeti sayılamayacak eylemler söz konusuysa gazeteciliğin bir zırh haline dönüşmesine de izin verilmemeli” diye yazmıştı!
Bitmedi: “Türkiye uzun zamandır yoğun bir psikolojik harekâtla karşı karşıya. Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bazı insanlar etki ajanlarının hedef tahtasındadır” diyen de kendisiydi!
O günlerde, gazetesinde şu manşeti atmıştı:
-Savcılık: Gözaltıların gazetecilikle ilgisi yok
-Açıklanamayacak deliller var

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;