GÜNCEL

Nagehan Alçı : Pornografik terör

Tarih
22 Kasım 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Nagehan Alçı

22 Kasım 2015

Geçen hafta Paris saldırılarının ardından yazdığım yazıda IŞİD’in Hollywood tekniklerini ve video klip estetiğini çok iyi kullanan, modernist ve Batı’yı içinden tanıyan bir örgüt olduğundan bahsetmiştim. Bu saptamaların gerçekliğine işaret eden çok önemli bir dosya birkaç gün art arda Washington Post’ta yayımlandı. Greg Miller ve Suad Mekhennet’infarklı ülkelerde IŞİD militanlarıyla konuşarak, hapishanelere girerek ve sahada araştırma yaparak hazırladıkları ‘Halifelik ile Yüzleşmek’adlı dosyaya göre IŞİD’in en önemli ‘departmanı’ medya. Daha doğrusu IŞİD’i diğer tüm terör örgütlerinden ayıran ve bu günkü gücüne ulaştıran temel faktör medyayı kullanma şekli.

Fas’ta bir hapishanede tutulan bir ‘IŞİD kameramanı’ ile konuşmuşlar örneğin. Diyor ki: Üzerinde İslam Devleti’nin amblemi olan bir kâğıt gelir. O kâğıtta yalnızca mekân ismi olur. Ne olduğunu gidince görürüz. Bazen o mekânda atış talimi yapan savaşçılar vardır ama muhakkak bir kan banyosuna da denk gelinir.’ Bu kameraman 2014 yılında 160 Suriyeli askerin çölün ortasında çırılçıplak soyulup otomatik tüfeklerle taranırken Canon marka kamerası ile nasıl çekim yaptığını anlatıyor.

Habere yansıyanlara göre, örgütün çok geniş bir medya departmanı var. Bu departmanı, içinde en az bir Amerikalının bulunduğu yabancılar yönetiyor. Hepsi medya sektöründe çalışmış.

Bu departmanda görev almış eski IŞİD militanlarına göre, medya örgütün en prestijli bölümü. ‘Burada çalışanlar savaşçıların üzerinde bir statüye sahip. Karar mekanizmalarında yer alıyorlar. İyi maaş, statü ve olanaklar elde ediyorlar. Savaşçılar onlara gıpta ediyor.

Gazetecilere konuşan eski IŞİD militanı Ebu Hacer’e göre, örgüt özel bir medya programı eğitimi veriyor. Kendisi de bu eğitimi almış.Film çekimi ve prodüksiyon üzerine olan eğitimin ardından ona bir Canon kamera, bir de SamsungGalaxy telefon verip Rakka’ya göndermişler.

Burada örgüte katılanların hayatlarının tümüyle nasıl değiştiğine de bakmak gerek. Mesela Ebu Hacer Rabat’ın bir gecekondu semtinde suyu akmayan bir evde ailesiyle sefalet içinde yaşarken IŞİD’in medya koluna katılınca hep beraber Rakka’ya taşınmışlar, aylık 700 dolar maaş, bahçeli bir villa ve araba sahibi olmuşlar. Yemek, giysi vs masrafları hariç. Üstelik ‘İslam Devleti’ onları vergiden de muaf kılmış.

Vaat edilmiş topraklar

Anlatılanlar çok tuhaf. Adeta ‘vaat edilmiş topraklar’olarak tasvir edilen bir bölgede IŞİD’in yönetici kadrosu ve medya takımı bolluk içinde yaşıyor. Kendi bölgelerine girerken kameralarını ve fotoğraf makinelerini teslim ediyor ve sanki normal bir mesaiden gelmiş gibi evlerine gidiyorlar. Washington Post’a konuşan teröristler sanki içlerinde yaşadıkları vahşeti bir Hollywood filmi gibi izliyorlar. Onun bir parçası oldukları halde ona ait değillermiş gibi...

Ancak öte yandan, IŞİD’in bitmek bilmez kaynağı ve en büyük cephanesi intihar savaşçıları. Onlar yukarıda alıntıladığım ‘görselcilerin’ tersine, vahşetin tam kucağında yaşıyorlar. Bırakın bu vahşete yabancılaşmayı onu üretip, onunla tükeniyorlar. Üstelik bu bir döngü de değil. Yani ileride aileleriyle vaat edilmiş topraklarda yaşama hayalleri de yok, zira yaşama hayalleri yok!

İç ve dış çekirdeği birbirinden çok farklı, çok zeki ve çok profesyonel bir örgütlenmeyle karşı karşıyayız. Gazeteciliğin en tepe noktası herhalde IŞİD’in topraklarına sızıp gündelik hayatı gözlemek olurdu. Bunca vahşeti üretenler nasıl yaşıyor? O villalarda neler konuşuluyor? En önemlisi: Yarattıkları cehennem onlara nasıl yansıyor?

Bütün bunları ve örgütün adeta kast sistemine dayanan yapısını anlamak için onlara yukarıdan değil, yakından bakmalıyız. Batı bunu yapmaktan çok uzak. Kilit hâlâ kayıp...

Milliyet


YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;