Sesli Makale

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, cuma günü Atina temaslarının ardından İstanbul’a geldi. Ayağının tozuyla Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu ile İstanbul’da bir araya geldi. İki bakan, resmi görüşmelerin ardından basın toplantısı gerçekleştirdiler. İkili konuların yanı sınıra hem bölgesel hem de küresel sorunlara ilişkin görüşlerini açıkladılar.

İki bakanın yaklaşık bir saat süren basın toplantısında yaptıkları açıklamalarla, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin kabul edilemeyeceği konusunda hemfikir olduklarını ortaya koydular.

Ukrayna savaşından kaynaklanan tahıl krizinin sebep olacağı açlık tehlikesine karşı, Türkiye’nin diplomatik çabalarının başarısı için Alman Bakan: ‘’Sizin hükümetinizin sağladığı başarı sayesinde birçok insan açlık tehlikesinden kurtulacağı için saygı duyuyoruz’’ ifadesini kullandı.

Buraya kadar her şey normaldi.

***

Ancak ondan sonra Alman Bakanı’nın söylediklerini kabul etmek mümkün değildir. Zira konuk bakan, önce Avrupa Konseyi’nin kuruluş tarihine değindi, ardından üye ülkelerde haksızlığa uğrayan bireylerin haklarını güvence altına alınmasını temel aldığını hatırlatarak: ‘’Bir dışişleri Bakanı olarak görevim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasını sağlamak. Osman Kavala’nın özgür bırakılması buna dâhil’’ açıklamasını yaptı.

Aynı açıklamanın devamında: ‘’Zor dönemlerde bu konuları ifade etmek kolay olmasa da bunları söylememiz gerekiyor’’ dedi. Her şeyden önce, yargılanma süreci devam eden bir dava hakkında, Alman Bakanı siyasilerden ‘’Osman Kavala için özgürlük’’ nasıl talep edebilir? Hukuk devletinde siyasetin yargıya müdahale etmesi doğru olur mu? Bunun takdirini okurlarımıza bırakıyorum.

Kaldı ki, Sayın Çavuşoğlu’nun dediği gibi, Almanya, Yunanistan ve Fransa’nın da aralarında bulunduğu birçok AB ülkeleri AHİM kararlarını uygulamadı. Avrupalılar söz konusu olduğu zaman bunların hiçbirinde ses çıkmıyor ama Türkiye söz konusu olduğu zaman hepsi ağız birliği yapıyor.

Özellikle Çavuşoğlu’nun şu ifadesi son derece çarpıcıydı: ‘’Eğer Sayın Bakan, Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerine uyguladığı haksızlıkların giderilmesi için AHİM kararlarını 14 yıldan beri uygulamayan Yunanistan’ı, eleştirseydi daha tutarlı olacaktı. 2016’da kendi ülkesi Almanya’nın da, AİHM kararlarını dikkate almadığını deseydi daha inandırıcı olacaktı.’’

***

Batılı ülkeler, Kavala konusunu Türkiye’ye karşı siyasi amaçlar için kullanıyor. Belki vakit darlığından Çavuşoğlu’nun gündeme getirmediği daha pek çok konu var. Mesela, Sabancı suikastını işleyen Fehriye Erdal’ın Türkiye’ye iade edilmemesi bunlardan biriydi. Peki, sormak lazım: Belçika’ya karşı Almanya hangi tepkiyi ortaya koydu? En temel insan hakkı yaşama hakkı değil midir? Özdemir Sabancı’yı katlettiğine dair şüpheye yer bırakmayacak kadar açık, net video kaydı olduğu hâlde, katili koruyan bu ülkeler hangi yüzle insan haklarından bahsedebilir?

Mesela, Adalar Denizi’nde, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin hak ve menfaatlerini çiğneme çabalarına karşı, uluslararası hukuk adına Almanya’nın Yunanistan’ı eleştirdiği hiç görülmüş müdür? Mesela, Avrupa Birliğine üye devletlerle Türkiye, suçluların iadesi için karşılıklı imzaladıkları anlaşmaları olduğu hâlde, PKK ve FETO’cu teröristler Avrupa’da nasıl cirit atabiliyor?

Toparlayacak olursak: Batılı ülkeler, hukuk, demokrasi, temel hak ve özgürlükler gibi kavramları, amaçlarına hizmet etmeyen ülkelere karşı sadece bir baskı aracı olarak kullanırlar. Alman Dışişleri Bakanı’nın son Türkiye ziyaretinde gerçekleşen basın toplantısında bu gerçeği bir kez daha gördük.

Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, son derece kibirli ve tutarsız açıklamalarını izlerken, zihnimden geçenleri Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu dile getirince içimden ‘’bravo Çavuşoğlu’’ dedim.’’ Çavuşoğlu’nun ifadeleri bana Mustafa Kutlu’nun ata sözü niteliğindeki şu muhteşem ifadesini hatırlattı: ‘’Kendini aş ama haddini aşma’’