SİYASET

İsmail Kılıçarslan : Yalnız adamı savunmak

Tarih
27 Haziran 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
İsmail Kılıçarslan

27 Haziran 2015

1994 yılının mart ayıydı. Ilık bir akşamda, Bağdat Caddesinde bir adamın kalabalığa hitabını dinliyorduk. Son derece etkileyici bir üslupla topluluğu avcunun içine alan adam, nasıl bir İstanbul hayal ettiğini anlatıyordu. Kalabalık kâh gülüyor kâh hüzünleniyor, konuşma sık sık sloganlarla kesiliyordu. Bir ara keskin bir sessizlik oldu. Sessizliğin kilit kelimesi 'alyans'tı. Sultanbeyli'de bir hanım, 'verecek bir şeyim yok, bunu bozdurup seçim çalışmalarında kullanırsınız' diyerek alyansını uzatmıştı o adama.

O gün orada konuşan adamın ismi Recep Tayyip Erdoğan'dı. Ankara'dan İstanbul'a okumaya gelmiş 18 yaşında bir delikanlı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Recep Tayyip Erdoğan'ı ilk kez görüyor, ilk kez dinliyordum.
Konuşma bitince Fenerbahçe Stadına yakın o küçük camide yatsı namazlarımızı kıldık. Namazlardan sonra çok kısa dua eden, hatta genellikle duayı pas geçen biri olarak ellerimi gökyüzüne kaldırıp o adamın seçimleri kazanması için uzun uzun dua ettim.
1999 baharında yeniden uzun uzun dua ettiğimi hatırlıyorum aynı adama. Bu kez hapisteydi. 28 Şubat'ın iğrenç şebekesi onu 'şiir okudu' diye hapse atmıştı.

Ardından o adama kızdığım günler başladı. 2001'deki meşhur 'gelenekçiler-yenilikçiler' çekişmesinde ben, 'gelenekçileri' yani Necmettin Erbakan'ı ve arkadaşlarını savunuyordum. Yapılanın bir çeşit 'isyan' olduğunu düşünüyordum zira.

Bu kızgınlık yerini yavaş yavaş 'temkinli bir desteğe' bıraktı. 2003 yılına gelindiğinde Recep Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti'nin Türkiye için yeni bir 'imkânlar koridoru' olduğunu fark etmiştim. Yine de 'kalın kafalı bir İslamcı' olduğum için AK Parti'yi bütünüyle destekleyip onaylamak benim için çok zordu. Ekonomi yönetimi, sosyal adalet, dış politika ve benzeri meseleler nedeniyle Recep Tayyip Erdoğan'ın partisiyle bütünüyle anlaşmam söz konusu bile değildi. Hoş, hala da değil.

29 Ocak 2009 günü, bir film festivali nedeniyle Hollanda'nın Rotterdam kentinde idim. Türk olduğumuzu öğrenen herkes bize 'one minute' deyip durmuştu o gün. Recep Tayyip Erdoğan, bu güne kadar hiçbir devlet yetkilisinin yapmaya cesaret edemediği bir şey yapıp terör devleti İsrail'in karşısına dikilmişti. O akşam Öymen'inden Demirel'ine şimdi 'eski Türkiye' diye isimlendirdiğimiz bütün isimlerin büyük bir telaşla 'bunu Türkiye'ye ödetirler' deme yarışına girdiklerini görmüştüm. Hepsinden tiksinmiştim.
Sanırım o akşam ilk kez, 'Recep Tayyip Erdoğancı' hissetmiştim kendimi.

Sonraki 6 yıl boyunca bu hissim hemen hiç değişmedi. Değişmedi, çünkü büyük resme baktığımda bir tarafta hep o 'one minute' diyen adamı, diğer tarafta da 'bunu Türkiye'ye ödetirler' diyenleri gördüm.

Evet, bu altı yıl boyunca zaman zaman AK Parti'ye zaman zaman Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine son derece kızdığım, bazen ikisini de kıyasıya eleştirdiğim çok zaman oldu. Çünkü ben, 'eleştirisiz itaat'in çok kötü, çok feci bir yol olduğunu düşündüm hep. Çok faydasız bir yol olduğunu... Başka türlüsü, hayatım boyunca hiç elimden gelmedi. O yüzden iyi maaşları, harika fırsatları hep kaçırdım. Bunu da hiçbir zaman mesele etmedim.
Neyse, mesele ben değilim. Mesele Recep Tayyip Erdoğan…

Bana sorarsanız, Recep Tayyip Erdoğan şu anda dünyanın en yalnız adamıdır.
Yapabildiklerini ve yapamadıklarını bir kenara bırakalım. 'Yapmak istedikleri' için, yani niyetleri için bile etkisiz hale getirilmesi gereken bir adamdır dünya sistemi için Recep Tayyip Erdoğan. Halit Meşal'den Gannuşi'ye, Bakir İzetbegoviç'ten Mursi'ye dünyanın bütün 'güzel bir kaybedişle kaybedenlerinin' yanında saf tutuyor olması bile sistem için affedilmez bir suçtur. Oyunu bozduğu, bozabildiği için değil sadece 'görebildiği' için bile 'yalnız adam'dır o.

Bugün gelinen noktada birileri Türkiye'yi dizayn etmek için 'Erdoğan'sız her türlü' deyip beş bin türlü numara çekiyor ve on bin türlü takla atıyorsa benim duracağım yer bellidir: 'Yalnız adamı savunmak.'

Ne diyordu Simone Weil: 'Şimdi 'yarın öbür gün zoru gelince göreceğim ben sizi' denilen günlere geldik. Hayırlısı be gülüm.'

Yenişafak 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YORUMLAR

  • msi

    27 Haziran 2015 22:28
    5 2
    Yalnız olan o değil. Yüce Rabbimizin onunla birlikte olduğuna inanıyoruz. Rabbim yaptığı her işi ümmet için hayra çevirsin. Rabbim ona islamın kılıcı olmayı nasip etsin. Rabbim ona Selahattin Eyyübi olmayı, Halit bin Velit olmayı nasip etsin. Her şey Kudreti sonsuz olan Yüce Rabbimin lütfu iledir. Rabbim lütfensin. Bizim gibi gönlü yalnız olanlara da islam alemi için gönlü bir olanlardan eylesin. Amin.
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;