GÜNCEL

İsmail Kılıçarslan : Kafamda deli sorular

Tarih
14 Temmuz 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
İsmail Kılıçarslan

14 Temmuz 2015

Ortada fol da yumurta da gözükmüyorken, ufukta tek bir gösterge yokken, AK Parti gayetle 'sistem içi' bir parti olarak memleketi yönetiyorken 'mahalle baskısı' kavramını kimler niçin ortaya atmıştır? 'Türkiye Malezya mı oluyor' tartışmasını kimler, hangi saiklerle gündemimize sokmuşlardır? Bir kamplaşmayı o tarihlerde özenle kimler mayalamıştır?
Konuğu 'o tarihte Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Teşkilatı vardı' dediğinde 'ama bu bölücülük olmuyor mu hocam' diye soran birine 'her konuda aşırı akıllı kanaat önderi' muamelesi yapılan güzelim yurdumuzda Tuğçe Kazaz'ın ekranda olması niçin garipsenmektedir? Önce arada bir ekrana çıkan Tuğçe Kazaz yerine hemen her gün ekranları kaplayan diğer sunucuyu garipsesek olmaz mı?
'Çok komik insanlar bunlar. Mizah kutsaldır, her şeyi ve herkesi eleştirebilir' denilerek alkışlanan ortalama mizah dergilerimizin 'alt-orta sınıfları aşağılamak ve siyasetçilerle alay etmek' dışında ürettikleri bir mizahı gören duyan var mıdır? Vakti zamanında memleketin başbakanlığını ve cumhurbaşkanlığını yapmış rahmetli bir siyasetçiye 'dansöz kıyafeti' giydirebilen bu dergilerimizin mesela bir kartelci medya patronunu, bir terör örgütü liderini, bir 28 Şubat paşasını aynı biçimde karikatürize etmelerini niçin bekleyemeyiz? Mizah, sadece kendi 'güvenlikli alanını daha da güçlendirmek için' üretilen bir şey olduğunda çiğ ve çirkin bir şey değilse nedir?
Yazısında 'niçin hiçbir 1 Mayısta işçi sınıfı Türkiye'nin en büyük işverenlerinin temsil edildiği TÜSİAD'ın önünde de eylem yapmaz' diye soran bir adama cevap olarak 'belediyeleri siz yönetiyordunuz, kültürel iktidar sizde' düzeyinde bir cevap veren birine niçin 'filozof' muamelesi yapılır memleketimizde? 'Ana soruyu' ısrarla gözlerden uzak tutmak mıdır düşünce üretmek?
Yahu yıllardır tanıdığımız, bildiğimiz, aynı masalarda oturup benzer sorulara farklı gerekçelerle de olsa benzer cevaplar verdiğimiz adamlar nasıl oldu da 'Mustafa Kemal'in askerleri'yle, 'bırak şu faşistleri' dedikleri adamlarla birlikte hareket etmeyi içlerine sindirebildiler diye sormak suç mudur? 'Bak bunu yazma ama bence Hırant'ı da bunlar öldürdü' dedikleri adamlarla kol kola girmelerinden bahsettiğimi anlamışlar mıdır dersiniz?
Sahi nasıl oldu da 'Gezi'de eylemlerden hükümeti devirecek bir halk hareketi çıkarmaya çalışıldığını gördük ve Gezi ile aramıza mesafe koyduk' diyen Selahattin Demirtaş'tan 2 yılda 'tam bir Gezici' çıkarıldı? Kültürel iktidar Demirtaş'a hangi şekerleri verdi?
Memlekete huzur ve barış gelsin diye alınabilecek en büyük siyasi riski alıp Abdullah Öcalan'la masaya oturan bir siyasi lidere kolaylıkla 'faşist' damgası vurulabiliyorken çözüm süreci akamete uğrasın diye Kürtleri ve Türkleri her fırsatta tahrik etmeye çabalayan solcu eskilerine nasıl hala 'birinci sınıf hümanist' muamelesi yapılabiliyor?
2009'da Habur sınır kapısından girip devlet yetkililerine teslim olan 34 PKK'lının bu hareketini tam bir şova kimler nasıl dönüştürdü? Böylelikle çözüm süreci nasıl fiili olarak bir buçuk yıl geciktirildi? Bu gecikmeden kimler nasıl istifade etti?
Memleketin ikinci büyük partisinin genel başkanı bir kaset komplosuyla koltuğundan indirilirken bu meselenin bütün hatları ile konuşulmasına ve bu komplonun ortaya çıkarılmasına kimler, nasıl engel oldular? 'Deniz Baykal'ın genel başkanlığı kaybetmesi kimlerin hangi işine yaradı' sorusu niçin hiç sorulmadı.
Memleketin ikinci büyük partisinin bir milletvekilinin, bir belediye başkanının ve genel başkanının çocuklarının rezidanslarıyla ilgili haberleri 'görmemek' için hangi medyacılar kaç gün direndiler?
Bugün böyle… Soru sorma günü. Belki daha önce bu soruların bazıları sizin de aklınıza gelmiştir. Benim bu soruları sormamdaki temel sebep, adına 'manevi, kültürel, sembolik iktidar' dediğimiz iktidar biçiminin söylem üretme gücünü örneklemektir. Birbirinden farklı alanlarda sorulmuş bu soruların her birinin cevabını tek tek bulmak yerine, bu soruların sorulma nedeni olan kültürel iktidarı geniş biçimde sorgulamak gerektiğini düşünüyorum.
'Kültürel iktidar' deyince aklına ya kültür-sanat faaliyetleri ya da medya gücü gelenlere de bir uyarım var. 90 yıllık kokuşmuş oligarşik-bürokratik sistem 'kültürel iktidar' meselesini çok daha geniş etkili bir alanda kurguladı. Bu alanı doğru keşfetmek, doğru analiz edip sağlıklı sonuçlara ulaşmak gerekiyor. 'Biz Türk'üz, ne işimiz var Arap alfabesiyle' sorusuna 'madem biz Türk'üz, ne işimiz var Latin alfabesi ile' karşı sorusuyla dahi mukabele ettirmeyen bir sistemle karşı karşıyayız.
Geçenlerde bir milletvekili 'tapınma seviyesinde övgü, sınır tanımayan böbürlenme, kutsallığına inanmış lider. Kuzey Kore'den değil, bizden söz ediyorum' yazmıştı sosyal medyada. Merve Taşçı da yapıştırmıştı cevabı: 'Kemalizm'i bir Kemalist'ten daha iyi özetleyemediğimiz doğrudur.'
Kültürel iktidarla mücadele edeceksek buradan ve bu şekilde başlamayı öneriyorum.
Ne diyordu Broch: 'Senden adam olmaz yeğenim. Marul yazından sonra azıcık umutlandıydım ama ı-ıh. Yine karışmışsın etliye sütlüye. Olaylara karışma. Herkes kendini kurtarır, olan sana olur.'

Yenişafak 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;