GÜNCEL

İsmail Kılıçarslan : Bastille, Tuz Yürüyüşü ve dandik Gandi

Tarih
18 Haziran 2017
İzlenme
Kişi
Yazar
İsmail Kılıçarslan
1789 yılının 14 Temmuz gününde yüzyılın başından beri gittikçe güçlenen Fransız burjuvazisi, haklı olarak ‘özgürlük ve adalet isteriz’ diyen orta sınıfı da yanlarına alıp Bastille Hapishanesi’ni basmış, mahkûmları serbest bırakmıştı. Zaten Fransız Devrimi denilen ve etkisi hızla bütün dünyayı saracak heyulanın nirengi noktası da bu baskın olmuştu. 

Bizim yarı aydınlarımız arada bir Bastille Baskını’nı hatırlamaya ve hatırlatmaya bayılırlar.

Peki Kral Louis ve eşi Marie Antoinette’in idamıyla da sonuçlanan Fransız Devrimi sürecine niçin atıf yapar bizim solcu yarı aydınlarımız? Monarşiyi yıkmak, baskı rejimini dağıtmak için falan zannediyorsanız yanılırsınız. Kerameti kendinden menkul solcu aydınımız Bastille çağrısını demokrasi ile işbaşına gelmiş hükümetlerin işbaşından gitmeleri için yapar. Yani, Bastille’i basan orta sınıfın seçtiği iktidarı alaşağı etmek için.

Tabii, Bastille Baskını için aradıkları toplumsal zemini bir türlü bulamadıkları için de sonunda askeri çağırırlar göreve ve şöyle derler: ‘Asker ağa, bir Bastille Baskını yapıp başbakan falan assanız, siyaseti falan askıya alsanız da biz bir iktidar olsak.’

Yani her haltı yanlış anlamada birinci yarı aydınımız halk için değil, halka rağmen siyaset dizayn etmeyi, ülke dizayn etmeyi içine sindirir ve günün sonunda darbeci bir yavşağa dönüşür. Bu böyledir.

Dolayısıyla Can Dündar isimli kaçak terör zanlısının Kemal Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü nedeniyle derhal Bastille anımsatması yapması boşuna değildir. Aslını inkâr etmiyor yani Can Dündar isimli kaçak terör zanlısı. ‘Silivri’yi basıverin de tüm FETÖ’cüler serbest kalsın’ çağrısı yapıyor. Eh, ekmeğini yediği kaba ihanet edecek değil ya. Karakterinin gereğini yapıyor herif.

Gelelim, Kılıçdaroğlu yürüyüşe başladığı andan itibaren T24’ünden CNN’ine değin bize derhal bombardıman şeklinde boca edilen bir başka yarı aydın zortlamasına, yani Tuz Yürüyüşü’ne.

Aman yanlış anlaşılmasın. Tuz Yürüyüşü, 20. Yüzyılın gördüğü en önemli, en can alıcı sivil eylemlerden biridir. Dolayısıyla bu antiemperyalist, antifaşist eylemin kendisine en küçük bir sözüm yoktur. Benim sözüm, bu eylem üzerinden ‘ulan acaba mı’ kovalayan o malum çevreleredir.

Hatırlayalım mı? 1930’da İngilizler’in Hindistan’daki tuz tekelini kırmak, yani Hintlilerin de tuz üretebilmesini sağlamak için yürümeye başlamıştı Gandi. Yolda birçok katılımın olduğu bu yürüyüşe ‘Tuz Yürüyüşü’ denir. Gandi 400 kilometre gibi bir mesafeyi 25 gün gibi bir sürede yürüdü ve okyanustan yüzbinlerce insanla aynı anda tuz elde etti. Böylelikle ilgili yasa işlemez hale geldi. 

Şimdi gelelim meselenin ek yerine.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘adalet’ yazılı pankartla Ankara’dan İstanbul’a yürüyor olması Bastille Baskını ya da Tuz Yürüyüşü ile benzerlikler içeriyor mu sahiden?

‘Üçünde de yüründü’ cümlesinin dışında en küçük bir benzerlik görünmüyor ufukta.

Niçin? Şundan: Tuz yürüyüşünün antiemperyalist, antifaşist karakterinden eser yoktur Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünde. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun Enis Berberoğlu ve MİT tırları meselesi üzerinden güttüğü hedef tam da emperyalistlerin Türkiye’ye karşı güttüğü hedefle örtüşmektedir. Tırlar üzerinden Türkiye’yi ‘terör destekçisi ülke’ olarak gösterme planının kimler tarafından hazırlanıp sahnelendiği bellidir. FETÖ’nün, hatta PKK’nın rüyasında bile göremeyeceği bir eylemi, FETÖ, PKK ve onların kirli bağlantılarının işine gelecek şekilde sahnelemektedir Kılıçdaroğlu. Bir gram fazlası değil. 

Bastille meselesine gelince. ‘Şaka mısınız siz Allah aşkına?’ diye sorarlar yahu adama. Bildiğin ‘devlet sırrını ifşa’ yüzünden hukuki bir prosedürle ceza almış bir adam (ki hala temyize de açık) yüzünden mi hapishane basacaksınız?

Günün sonunda Kemal Kılıçdaroğlu elbette demokratik haklarını kullanarak yürümektedir. Yürüsündür de. Ama bu yürüyüşün ‘yüksek gerekçeleri’ olduğunu, tamamen sivil bir inisiyatif olduğunu falan dillendirerek bizi aptal yerine koymaya çalışmasın lütfen. Zira bu yürüyüşün yegâne amacı Türkiye’ye çekilen küresel operasyona mermi teminidir.

Bunu da en iyi Soner Yalçın bilir bence ama pozisyonu gereği söylemez, söyleyemez. Yoksa Soner Yalçın ‘Allah Allah’ diyerek FETÖ üzerinden atar-gider yaptığı Enis Berberoğlu hakkında ‘yahu Enis’in FETÖ’cülükle ne ilgisi var Allahasen’ noktasına bu denli keskin bir dönüş yapar mıydı? Yapmazdı değil mi?

Yenişafak
18 Haziran 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;