GÜNCEL

Hilal Kaplan : ‘İçimizdeki Renan’lara rağmen

Tarih
30 Kasım 2014
İzlenme
Kişi
Yazar
Hilal Kaplan

30 Kasım 2014

1925 yılı. Aylardan Ağustos. “Başöğretmen”, Batı adeti olan şapkayı benimsetmek için yollarda. Kastamonu’da, halkın karşısına ilk defa şapkayla çıkıyor. Ertesi gün İnebolu’da, “Bu serpuşun adına şapka derler” diye başlayan meşhur şapka nutkunu irad ediyor ve Ankara’ya döndüğünde, artık çevresindeki herkes şapka takıyor. 
Eylül ayında önce devlet memurlarına zorunluluk getiren yasa çıkarılıyor ve aynı gün din adamları dışında cübbe ve sarık giyilmesi yasaklanıyor. Ardından halka şapka giyme zorunluluğu getiren kanun yasalaşıyor ve ‘devrim kanunları’ arasındaki yerini alıyor. 
Yasa halk tarafından öfkeyle karşılanır, protesto gösterileri olur. Kayseri’de 300 kişi tutuklanır, beş kişi idam edilir. 
Rize’de 143 kişi tutuklanır, il denizden bombalanır, sekiz kişi idam edilir. 
Sivas’ın tüm muhtarları tutuklanır, ulemâdan iki âlim zat idam edilir. 
Bu illerin önde gelenlerinden biri de Erzurum’dur. Bir ay sıkıyönetim ilan edilir. On üç kişi idam edilir. Ancak bu on üç kişiden birisi diğerlerinden çok farklıdır. O, geçimini bohçacılıkla kazanan yaşlı ve dul bir hanım olan “Şalcı Bacı”dır. Jandarmalar kollarına girmiş çarşafını yerde sürükleyerek idam sehpasına götürürlerken, ““Kadın şapka giye ki asıla...” dediği rivayet edilir. Erzurumlular, açıktan ağlamaları bile suç sayılacağından kıyıda köşede gözyaşlarını içlerine akıtırlar. 
İbreti alem olsun diye naaşı iki gün darağacında bekletilen ve sonra bir çukura gömülen Şalcı Bacı, başörtüsü davasını kendisinden itibaren başlatabileceğimiz Cumhuriyet tarihindeki ilk kadın şehiddir. 
O günden bugüne, ne Hatice Babacan’ın, ne Şule Yüksel Şenler’in ne Merve Kavakçı’nın ne de Medine Bircan’ın ve elbette okuma-çalışma-seçilme-taciz edilmeden yaşama hakkı gasp edilen adsız milyonlarca başörtülü kadının başına gelenlerden sorumlu olanlar, bırakın cezalandırılmayı, yargı önüne bile çıkarılmadılar.
Geçtiğimiz günlerde, bu anlamda bir ilk gerçekleşti. Ege Üniversitesi’nde kendi derslerine başörtülü öğrencileri almaması yetmediği gibi, boş vakitlerini de fakülte kapısı önüne dikilip başörtülü öğrencilerin fakülteye girmesini engelleyip, onları fotoğraflayıp şikâyet etmekle geçiren Prof. Renan Pekünlü cezası onandıktan sonra cezaevine girdi. 
“Müslümana yapılacak en büyük iyilik, onu dininden kurtarmaktır. İslâm, terakkiye manidir” tezini savunan ünlü İslâm düşmanı Renan’dan bir asır sonra, onun fikriyatını olduğu gibi temsil ettiği anlaşılan bu zat, kararttığı onlarca genç kızın hayatını âdeta göğsünde bir nişan gibi taşımaya ve bununla övünmeye devam ediyordu. En ufak bir pişmanlık emaresi yoktu, ne onda ne de onu tezahüratlarla hapse uğurlayan diğer ‘içimizdeki Renan’larda… Bilakis, utanmadan, “Daha yapacak çok işimiz var. Daha sona gelmedik” diye, fırsat verilse daha fazla kişinin hayatını mahvetmeye niyetli olduğunu ilan ederek cezaevine girdi. ‘Merkez medya’ da, bu adamı sadece ‘profesör’ sıfatıyla andı, acıklı haberler yaptı. İtiraf edeyim, yaşlı bir adamın hapse gidişini görmekten dolayı üzüldüm. Ancak bu zihniyeti durduracak başka caydırıcı bir yol görememenin de çaresizliği içindeyim.
Tek tesellim, artık kadınlarımızın kıyıda köşede gizlice ağlamaktan fazlasını yapacağı bir ülke haline geldiğimizi bilmek. Ruhun şâd olsun, Şalcı Bacı…

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;