İki binli yılların başlarında nasıl aldattılar bizi değil mi?
Zamanın medyasının güçlü kalemleri ve TV sözcüleri sabah akşam "Artıkdarbeler çağı kapandı" tezini dillendirir; çok kısa zaman içinde "yeryüzününözgür ve demokratik bir köye" dönüşeceğini anlatırlardı.
O sıralarda aralarında çalışıyordum ve yalan yok, bu küresel siyaset masalınainanmak için kendimi zorladığım oluyordu.
Ne de olsa, Soğuk Savaş'ı yaşamış, her on yılda bir darbeyle başı ezilmiş bir kuşaktandım.
***
İşin garibi...
Geniş bir halk tabanının desteğiyle henüz iktidar olmuş muhafazakar kesiminhali de pek farklı sayılmazdı.
Hem de 28 Şubat'ın bile üzerinden sadece birkaç yıl geçmişken...
Irak dünyanın gözü önünde yalan bahanelerle işgal edilirken...
Nice muhafazakar kalem ve akademisyen Anglosakson dünyadan esen "liberal mutluluk" rüzgarlarına kapılmıştı.
Malum, dünyadaki hava birden döndü.
Hakikate uyandık.
Sıradan insanlar mı?
Onlar zaten hiç gözlerini kapatmamışlardı ki...
***
Çabuk uyandığımız için Gezi provokasyonunu aştık.
Neyse ki, liberal gevşeklikler kalbimizin sağlamlığını bozamamıştı.
FETÖ badiresini ve 15 Temmuz'u da o sayede atlatabildik.
Şurası açık...
Dünya egemenleri bize sopa gösterdiğinde, içimize kadar sokulup türlühainlikler yaptığında milletçe hemen toparlanıyor, en sert biçimde cevap veriyoruz.
Ama madalyonun havuç tarafı problemli...
Orada işler her zaman yolunda gitmiyor.
Çünkü bize sunulan tatlar ("özgür medya" havucu mesela) en derinlere kadar işliyor.
Oysa esas numaraları bu.
Geniş kitleleri döverek değil, öperek yola getiriyorlar; üç haz karşılığı, on üç acı unutuluveriyor.
***
Hiç yorum yapılmamış
1978 kez izlendi
2111 kez izlendi
985 kez izlendi
1302 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.