SİYASET

Harun Alanoğlu : Dava mı kazanacak fitne mi

Tarih
08 Mayıs 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Harun Alanoğlu
Recep tayyip erdoğan islam dünyasının son yüzyılda gördüğü en büyük liderdir. Bu da bir tespit değil apaçık bir hakikattir. Kantarların tartamayacağı bir sorumluluğun altında dirhem ölçüsünce bir hatayı dahi kaldıramayacak olan bu konumun itibarını savunmak da reis'in şahsında islam dünyasını savunmaktır. O'nu bugüne kadar hep bu bilinçle savunduk, bu bilinçle savunmaya da devam edeceğiz. İşte bu yazı da bu bilinçle, reis'i korumak için yazılmış bir yazıdır..
Ahmet davutoğlu'nu övmek için pay sahibi olduğu başarıları sıralamayacağım, gidiş sebepleri üzerinde de pek durmayacağım, danışman ve yardımcı kadrosunun yaptıkları hataları uzun uzun yazmanın da artık hiçbir anlamı yok. Görünen o ki hoca teşkilat kademelerinden gelmediği, reis yönetimindeki akparti'de de reis tek güç olduğu için siyasi bir liderde olması gereken bazı tecrübeleri edinemeden genel başkan oldu. Lider koltuğuna oturduğunda, siyasette belli bir güç elde eden kişilerin nasıl canavarlaştığını eğer engel olan yoksa ilk işlerinin ekipleşerek kendilerine rakip olarak gördükleriyle taht savaşlarına girmek olacağını bilmiyordu. Hem bu yüzden hem de sadece işine odaklanmış olmasından dolayı kendi ekibinin reis'e yakın isimlerle girdiği üstünlük mücadelesini fark edemedi. Reisçiler de hoca'nın ekibinin kendilerine karşı verdikleri üstünlük mücadelesini ustaca ama pek de ahlaklı diyemeyeceğimiz bir hamleyle hoca'nın reis'e karşı üstünlük mücadelesi olarak gösterdi ve bugün yaşadığımız sürece geldik.. Sebepleri değiştirme şansımız yok ama sonucu değiştirmek hala elimizde ve geldiğimiz sürecin gösterdiği muhtemel sonucun değişmesi şart..
Bugüne kadar en yakınındaki isimlerden bile ihanet veya daha hafif tabirle vefasızlık gören reis'in hatalara tahammülünün olmaması, yedi yirmidört saldırı altındaki itibarını koruyabilmek için de duygusal davranmaması normal bir tavırdı. Millet de bugüne kadar hep bu tavıra hak verdi ve reis'e sırtını dönenlere sırtını döndü hatta reis'ten daha öte de tepkiler gösterdi, reis'in kalbini azıcık kıranlara bile düşman oldu ama bugün farklı birşey oldu. Bu sefer milletin sevdiği reis'in değil de milletin sevdiği hoca'nın kalbi kırıldı ve millet bunun müsebbibi olarak reis'in kendisini gördü.. Hem reis'e olan minnettarlıktan hem de muhalif kesime, özellikle de etraflarında dolanan paralellere malzeme vermemek için herkes susuyor görünse de bugün yaşanan süreçten milletin çok büyük bir çoğunluğu hiç memnun değil hatta bugüne kadar hiç olmayan birşey oldu ve millet kızdı; çünkü reis'i sevenler hoca'yı da seviyor, reis'i abi gibi baba gibi hoca'yı da kardeş gibi evlat gibi seviyor bu millet. Hocanın göreve gelirken ki acemiliği bile çok sevildi ki yaptığı veda konuşmasıyla bu sevgiyi zirveye çıkardı, zaten reis'in yükselttiği bu çıtanın altında hüsrana uğramamak için de böylesine sevilmek gerekiyordu. Bugünkü sorunun temelinde de işte bu sevgi var.
Sistem sorunu doğrudur, şu anki sistemden kaynaklı iki başlılığın ürettiği sorunların bu ülkeyi felaketlere bile sürükleyebileceği doğrudur, bugün de sistemden kaynaklı olarak hükümet ve cumhurbaşkanlığı makamları arasında sorun yaşandığı ve güçler çatışmasının önüne geçmek için, reis çekilemeyeceğine göre hoca'nın çekilmek zorunda kaldığı bunun siyasi konjonktür açısından doğru bir karar olarak göründüğü de doğrudur ama bu kadar doğrunun toplamından bir doğru çıkmadı; çünkü işin içine fitne bulaştı ve bu bir yanlış tüm doğruları götürüyor. Milletiyle bağı siyasetin üstünde olan bir liderin siyaseten aldığı doğru kararlar şekil itibariyle de doğru olmalı, yoksa o karar milletinin gönlünde yanlış bir karar olabiliyor, işte bu karar da böyle bir karardır, siyaseten doğru ama şeklen yanlış bir karar. Bu millet reis'i birinci adam hoca'yı da ikinci adam yaptı, altını çiziyorum bunu reis değil millet yaptı, reis'in yapabileceği hoca'ya bir şans vermekti verdi; yani vesile oldu, millet de hoca'yı aldı bağrına bastı. Bu yüzdendir ki hoca'nın bugünkü akıbeti milletin gönlünde bir yara oldu. Reis'e olan minnetarlık duygusundan dolayı tuz basılan, ah vah edilmeyen, gizlenen ama acilen tedavi edilmesi gereken, kanayan tehlikeli bir yara bu, zamanla kendiliğinden iyileşemeyecek ve ufak dokunuşlarda bile daha da büyüyecek sonunda da öldürecek ölümcül bir yara bu. Bu milletin gönlü bugüne kadar reis'e yapılan her saldırıya kalkan oldu. Bu kalkan dışarıdan gelen her darbede daha da sağlamlaşıyordu ama içeriden kolayca kırılabilirdi ve o kalkan bugün içeriden bir fitne darbesi aldı, işte bahsettiğimiz yara bu darbeyle oluştu. Bu yara tedavi edilmezse o kalkan kırılacak, kırılma başlamadan tedavi başlamalı yoksa çok geç olacak.. Peki bu nasıl olacak, neler yapılmalı.. Sistem zaten şu an yapılması planlandığı gibi resmen olmazsa da fiilen değişecektir. Bu süreçte ilk olarak hoca'nın ekibi ve kariyer planlarını hoca'nın tasfiyesi üzerinden yapıp hoca'yı bertaraf etmek için çeşitli dolaplar çeviren, kendilerini de meşrulaştırmak için de kendilerine reisçi diyen kişiler pasifize veya tasfiye edilmelidir. Bunun yapılması, bu yöntemi geçer akçe olarak görüp teşkilatta bundan sonra hedefe ulaşmak için her yolu mübah gören makyavellenist ekipler türememesi ve yeni akpartinin tüm enerjisini hizmete değil de birbirlerinin kirli tezgahlarına karşı koymak için harcayan ekipleşmiş kadroların partisi olmaması için de şarttır. Yeni dönemde hoca da yeni sisteme uyumlu olacak şekilde yeniden kadroda yerini almalıdır. Bu olmazsa yerine gelecek kişiyi çok yüksek bir ihtimalle millet kabullenemeyecek ve yine çok yüksek bir ihtimalle o isim kim olursa olsun büyük çoğunluk ondan nefret edecektir. Böyle bir sonuç mevcut yaranın büyümesine yol açıp, tayyip erdoğan efsanesinin sonunun başlangıcı olabilir. Gazetelerde televizyonlarda sabah akşam yapılan "reis'le hoca arasında sorun yok, sadece sistem değişiyor" haberleri de milletin zekasını hafife alan boş haberlerdir; çünkü zaten sorun reis'le hoca arasında değil, sorun reis'le millet arasında ve milletin reis'e olan itaatini sorgulamaya başlaması reis'in bu güne kadar karşılaştığı tüm sorunlardan büyük olacaktır. Bu durumun tersine döndürülmesi hala mümkün, hoca hala gitmedi, giderse de ne kadar barış, kardeşlik, dava mesajları verilirse verilsin fitneyle gitmiş olacak ve hocayı yiyen fitne dönüp dolaşıp reis'i bulacak, Allah buldurmasın..
Bu tehlike tayyip erdoğan'ın şahsını değil tüm islam dünyasını ilgilendiriyor; yani bu sorun bir müslüman olarak şahsen benim de sorunumdur, işte bu yazıyı yazma hakkını bana veren de budur. Diğer bir yandan, bunun pek tatmin edici bir yazı olmadığının da farkındayım, tatmin edici değil çünkü yeni fitnelere yol açmamak, tabiri caizse eşşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmemek için bazı konulara hiç giremiyorum ama şimdi benim girmek istemediğim o konulara yarın düşmanın girmesi pek uzak bir ihtimal değil ve girerlerse bugüne kadarki en zorlu savaşımızı vereceğiz ya da reis ve hoca üzerlerine düşeni yapacak daha başlamadan bu savaşı da kazanacağız..
Selam ve dua ile..

8 Mayıs 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YORUMLAR

  • Mkemalokutan

    08 Mayıs 2016 10:48
    4 4
    Fitnenin dayandığı ne kadar dayanak varsa bunları fitnenin elinden almak lazım. Yani şeffaflık ve millete dönük net bilgilendirmeler. Hocanın kesinlikle kenarda durmasına müsaade etmemek lazım. İnsanların kafasındaki yerleşik kanaat şu; Her krizde hep mi Tayyip bey haklı, doğru, dürüst ve asil bi,r O mu? Dava sadece Tayyip beye mi mülk kaldı. Her krizin sonunda Tayyip beyden başkaları sırası geldikçe davanın dışında kalması mukadderatıyla mı baş başa kalacak. Sonuçta bu dava denilen şey, Tayyip bey, ailesi ve onun yalakalarının davası olma tehlikesiyle baş başa. Eğer bu dava bu hale gelecekse yakında ona yolsuzluklara sahip çıkma yaftası yapıştırılacak. Bu bir tehlike değil mi? Her krizden sonra davamız ve İslam alemi Reis sayesinde büyük bir tehlike atlattı tezine sarılınması da epeyce aşındı. Milletin vicdanı hem kanıyor, hem krediler tükeniyor. Olan maalesef ümmete oluyor, Ben tek adam olmalıyım, bütün yetkiler bende toplanmalı, yoksa iki başlılık oluyor denilirken sen başbakanken de cumhurbaşkanıyla girdiğin her polemikte iki başlılıktan şikayet edile edile hep başkaları ekarte edildi. O zamanda cumhurbaşkanının yetkilerini başbakan kullanmıştı. Bunda en basit ifadeyle kul hakkı olmadı mı? Sen bütün yetkileri istiyorsun da niçin bütün sorumluluklara da sahip çıkmıyorsun derler adama. İnsanlar siyasete en verimli zamanlarında son vermek zorunda mı? İnsanlar hep senin önüne çıkan ve temizlenmesi gereken çakıl taşları mı? Bazı şeyleri gizemli, devlet sırrı, fitneye sebep olur gerekçeleriyle gizli tutarak operasyon yapmak asıl fitneyi doğuran şeyler. Buna niçin fırsat veriliyor?
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;