Biden’ın Ukrayna’ya tank verilirse bunun Üçüncü Dünya Savaşı demek olacağı açıklamasının mürekkebi kurumadan, tankların gemilere yüklendiğini dikkate alırsak, hafta başında “Ukrayna’ya uçak verecek misiniz?” sorusuna tek kelimelik “Hayır” cevabının da binlerce kelimelik yorumlara ihtiyacı olduğu bellidir. Bu yorumlardan biri, “Hayır” ile eş zamanlı bir RAND raporudur.
O uzunca rapor okunduğunda görülüyor ki Biden’ın “No” yanıtı esasen görüşülmüş, ABD’nin güvenlik ve diplomasi yapıları arasında gerçekleşmiş bir pazarlığın sonucudur. Raporu aktarmadan önce bu “pazarlık” olgusundan söz edelim.
ABD Dışişleri dünyası, oğul Bush’un Saddam’ın kitle imha silahları yalanıyla 2003’te başlattığı Irak işgalinden bu yana, Ortadoğu haritasını yeniden dizayn etme felsefesi olarak özetleyebileceğimiz NeoConcu inanışın taraftarı güruhun elinde. Araya Demokrat başkanların yönetimleri, hatta Bush’ın NeoCon’ların kuklası olduğunu söyleyecek kadar aleyhtarı olan bir Trump yönetimi girmiş olmasına rağmen, bu ekip azalarak-çoğalarak ama aynı felsefenin taraftarları olarak ABD Dışişleri Bakanlığı’nı elinde tuttu. Ancak, aynı şeyi, bu felsefenin birinci derece uygulayıcısı olan Savunma Bakanlığı için söyleyemeyiz. ABD’deki “consociational democracy” (uzlaşmacı demokrasi) sisteminin (ki bir gün bu sistem üzerinde daha uzun duralım) doğal sonucu olarak Pentagon, diplomatlarla hiç açıkça çatışmaz; sivil otoritenin emrinde olduğu izlenimini verir ama perde gerisinde bir pazarlık vardır. Perdenin önüne sızdığı kadarıyla, ABD’li askerler dünyaya yeni bir nizam verme işinin son on yılda çok aşırıya kaçtığı ve hatta Ukrayna’dan başlayan “Çin Yolunu Açma” projesinin bizzat ABD’nin askeri güvenliğini tehlikeye attığı kanısına sahip bulunuyorlar.
Hiç yorum yapılmamış
1978 kez izlendi
2111 kez izlendi
985 kez izlendi
1302 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.