GÜNCEL

Fuat Uğur : YÖK’teki FETÖ ve bir üniversiteye el koyma hikâyesi

Tarih
16 Haziran 2017
İzlenme
Kişi
Yazar
Fuat Uğur
 Sözünü ettiğim okul Haliç Üniversitesi.

Üniversiteye görünürde YÖK operasyonu ile el konuldu gibi ama sürecin işleyişine bakıldığında tam bir FETÖ operasyonu.

Olayların başlangıcı Haliç Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Mansur Topçuoğlu’nun FETÖ’nün kuyruğuna basmasına; 15 Temmuz darbe girişiminden hemen önce bir televizyon programında “Şu anda albay olsaydım ülkeme daha fazla faydam olurdu” diyerek darbeyi haber veren alçağın, yani Osman Özsoy adlı öğretim üyesinin bu tarihten bir yıl önce yaptığı açıklamalara kadar dayanıyor.

Osman Özsoy, 28 Nisan 2015’te bir televizyon kanalında Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu için “Bunların dönemini 3-5 tane yiğit adam bitirir” diye tehdit içeren ifadeler kullanıyor. Cumhuriyet savcılığı da hakkında işlem yapıyor ve Üniversite’nin Mütevelli Heyet Başkanı Mansur Topçuoğlu Sabah gazetesine bir röportaj vererek bu alçağın iş akdinin feshedileceğini belirtiyor.

Kepaze herif kovulunca tüm FETÖ’cü yayın organlarını ayağa kaldırıp üniversite önünde açık havada ders vermekten tut da her türlü şirretliği yapıyor.

Olay bununla kalmıyor tabii. Ve tuhaftır ki YÖK Başkan Vekili Yavuz Atar telefonla Mansur Topçuoğlu'nu arayarak “Bu tarz şeyler senin yararına olmaz” diye açıkça tehdit ediyor.

İşte bir Üniversiteye el konulması hikâyesi böyle başlıyor. Bir yükseköğretim kurumu, tipik FETÖ yöntemleriyle önce nasıl itibarsızlaştırılır, yalan haberlerle üzerinden nasıl algı üretilir ve ardından nasıl yasa dışı yöntemlerle operasyon yapılır tek tek görülüyor.

Olay uzun. Ancak köşemin elverdiği kadarıyla anlatacağım. FETÖ operasyonuyla el konulan ve “dişimle ve tırnağımla kurdum” dediği okulunun kendisine iadesini bekleyen Mansur Topçuoğlu ile uzun uzun konuştum. Dört saat boyunca anlattıklarını bana daha sonra 10 sayfalık bir özet olarak da verdi. Ben bunun da özetini sunacağım size.

Osman Özsoy adlı FETÖ’cüye destek YÖK’ten Yavuz Atar tarafından geldikten sonra olaylar hızla gelişiyor.

Çok değil 10 günün ardından YÖK’ten bir yazı:

“Üniversiteniz OLAĞANDIŞI denetlemeye tabi tutulacaktır.”

Oysa daha iki ay önce denetime tabi tutulmuş ve hiçbir eksiklik bulunmamıştır. 

Bu yazıdan üç gün sonra da denetime gelinmiştir. Teamül gereği bir hazırlık süresi verilmelidir. Hayır, verilmeyecektir çünkü operasyon başlamıştır. Bu durum o vakit Sabah gazetesinde de “Haliç Üniversitesi’ne gözdağı gibi denetim” manşetiyle haberleştirilir.

YÖK’teki FETÖ boş durmaz ve bu kez Mansur Topçuoğlu’na Sabah gazetesine verdiği demeçten dolayı ceza soruşturması açar.

Bu arada OLAĞANDIŞI DENETİM bitmek tükenmek bilmez.

2 Haziran 2015'da, 9 Haziran 2015'de, 28 Eylül 2015'de, 9 Kasım 2015 ve 16 Kasım 2015’de üniversite denetime tabi tutulur.

Yavuz Atar kimden, nasıl bir talimat aldıysa hızını alamaz, kurulu toplayıp Mansur Topçuoğlu dışında Haliç Üniversitesi Genel Sekreteri Erhan Köknar’ın ve Rektör Vekili Sabri Kayalı’nın “Lüzum-u muhakemesi”ne karar verilmesini sağlar.

Komedi gibi. Bilinmektedir ki bu işlem sadece devlet kurumları tarafından devlet memurlarına yönelik bir uygulamadır. Nitekim itiraz başvurusu üzerine Danıştay bu saçmalığı reddeder.

FETÖ durmaz ve üniversitede 8-9 Aralık 2015 tarihlerinde yeniden denetim yapar.

Son denetimin raporunda üniversitede bir eksiklik bulunmadığı itiraf edilmesine karşın Aslı Başar adlı kişinin iddiaları denetim kurulu raporuna kasıtlı olarak yazılır. Tipik bir FETÖ tekniği yine. Rapora sokuşturulan ve hiçbir hukuki niteliği olmayan iddialar, sanki kanıtlanmış gibi servis edilir gazetelere. Üstelik bu iddialarla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 22 Ekim 2015 tarihinde kesinleşmiş bir “kovuşturmaya yer almadığına dair kararı”na rağmen. Yani bu denetimler sonucunda hiçbir eksiklik bulunmayınca çeşitli dayanaksız iddiaları rapora doldurularak olumsuz bir algı oluşturmak istenir. Bu da üniversitenin ele geçirilmesi için atılan adımlardan biridir ve daha sonra sonuçları görülecektir.

Ve yukarıdaki rapora imza atanlar kim diye bakalım: Prof. Ömer Anayurt, Prof. Yusuf Ziya Taşkan, Prof. Özdal Özeren ve Prof. Fehmi Başaran.

Peki, nerede bu isimler şimdi? Söyleyelim, hepsi de 15 Temmuz darbe girişimin ardından ihraç edilen isimler. Tam FETÖ'nün kumpas ekibi.

Mansur Topçuoğlu avukat olduğu için hukuki prosödürleri, yasaları iyi bilmektedir. Peşini bırakmaz çakalların. Görevlerini kötüye kullanan YÖK denetçileri hakkında savcılığa şikâyette bulunur. Ama YÖK soruşturma izni vermez. Çünkü YÖK bugün olduğu gibi o vakit de FETÖ’ye kalkan olmaktadır.

Öte yandan YÖK başkan Vekili Yavuz Atar her türlü yanıltmayı yapmaya kararlıdır. Danıştay’ın kararı suratlarına “Siz lüzüm-u muhakeme yapamazsınız” diye çarpmış olmasına rağmen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının sorusuna verdiği cevapta “Mansur Topçuoğlu, Sabri Kayalı ve Erhan Köknar, haklarındaki lüzum-u muhakemeye kararına itiraz etmemişlerdir” yalanını söylemekten ve yargıyı yanıltmaktan kaçınmamıştır.

Ama buna rağmen İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesi Yavuz Atar’ın bu atağına da bir hukuk tokadı atar. Kısacası lüzum-u muhakeme adlı uyduruk işlemi durdurur. Sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği yazıda üniversite mütevelli heyeti üyeleri ile personeline özel soruşturma usulleriyle değil, genel hükümler çerçevesinde soruşturma yapılacağını kabul etmek zorunda kalır. Böylece koskoca YÖK Başkan Vekilinin en hafif deyimiyle görevini kötüye kullandığı ortaya çıkar. Ötesi sizin tahminlerinize kalmış artık.

Bu arada FETÖ tarafından Üniversite o kadar sıkıştırılmaktadır ki aniden bir vergi dairesinden, bir SGK’dan peş peşe tebligatlar gelmekte ve milyonlarca liralık birikmiş borçlarının ödenmesi istenmektedir. Tüm üniversitelere sağlanan kolaylıklar, vergi barışı filan falan hepsi rafa kalkmış, âdeta bir taarruz başlamıştır Haliç Üniversitesi ve Mansur Topçuoğlu’na yönelik.

Ve bir gün, 13 Mayıs 2015’te Mansur Topçuoğlu okula geldiğinde polislerle karşılaşır. Nedir bu baskın? Polisler "savcılık kararıyla" der.Topçuoğlu da kararı ister ama göremez. Gösterilmez. Çünkü yoktur. Hepsi birden üniversite binasından zorla ve darp edilerek çıkarılır. Darp raporları da vardır.

Mansur Topçuoğlu olayın peşini bırakmaz ve polisleri şikâyet eder. Sonunda İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünce savcılığa gelen yazıda durum “Herhangi bir mahkeme ya da savcılık kararı olmadan üniversiteye geldik” diye itiraf edilir. Bu yasa dışı FETÖ yöntemi savcılık tarafından YÖK’e de sorulur “El koyma kararını bize iletin” diye.

Ama gelen cevap gayriciddi ve rezilcedir:

“Hangi karar?”

Bunun üzerine savcılık YÖK’e müzekkere yazar yeniden. Denir ki:

“Haliç Üniversitesi’ne el koyma kararınızın imzalı ve mühürlü olarak suretini gönderiniz.”

O sırada tarih 13 Aralık 2016’dır ve el koymanın üzerinden neredeyse 10 ay geçmiştir. YÖK Genel Kurulu üyelerinin imzaladığı el koyma kararı savcılığa gönderilmemektedir. Savcılık tekrar yazar ve sonunda 3 Ocak 2017’de bir suret gelir ama üzerinde YÖK Genel Kurul üyelerinin imzası yerine Funda Topçu adlı kişinin imzası vardır.

Üniversitenin 1 yıl süreyle geçici olarak durdurulduğuna dair bir karardır bu. Ama savcılık ısrar edince bu kez üyelere imzalatılarak “aslının sureti” gönderilir. Acayip olan da şudur. YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın kararda şerhi vardır ve bu durdurmaya karşı çıkmaktadır.

Operasyonun evveliyatı da var. Üniversiteyi ele geçiremediği için YÖK’e el koydurtan FETÖ daha önce de Vakfı ele geçirmek istemiş, bunun için de ünlü bir iş adamını kullanmış. Başaramayınca da üniversiteye YÖK’ün el koymasını sağlamış görünüyor.

Şimdi bir yıl doldu ve üniversiteyi sahibine teslim bile etmeyen bir mafyatik FETÖ yapılanması YÖK sanki.

Neresinden baksan sapır sapır dökülen bir operasyon.

Ben, Mansur Topçuoğlu’nu dehşetle dinledim. Bildiğim kadarıyla olay Devlet Denetleme Kurulu’na da intikal etmiş durumda.

Bu kepazeliği umarım birileri durdurur.

Türkiye
16 Haz,ran 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YORUMLAR

  • Vatandaş

    17 Haziran 2017 16:52
    0 0
    Eğer yazılanlar doğruysa vak ki vay memleketin haline... Adamlar en hafifi tabiriyle ''gasp'' yapıyor yetkililer adeta görmedim duymadım bilmiyorum havasında. Memlekette bu gidişle adaleti herkes kendi aramaya çalışacak ki cinayet vakalarının artması buna işaret. Adalet mekanızması doğru çalışmaz ve hızlı karar veremezse ülkenin geleceği 15 temmuzdan da beter olacağa benziyor...
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;