Bu satırları Ekrem İmamoğlu’nun dünkü duruşmasını izlerken yazmaya başladım. Kararı bekleyip bitirdim.
İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay hapis cezası verildi. Bu ceza SİYASİ YASAK da içeriyor.
Yaklaşık 40 yıldır siyaseti yakından izleyen bir gazeteci olarak, hepimizin önünde çevrilen filmi gözlerim faltaşı gibi açılmış izliyorum. Şaşkınlığımın sebebi çevrilen film değil, bu filmi neden hâlâ sınırlı sayıda insanın görebildiği.
Planın genel çerçevesini size çizmeden önce gelişmelere bakalım.
Bu ayın başında, FETÖ konusundaki haber kaynağım, örgütün ıcığını cıcığını bilen ender kişilerden biri olan Ümit Akdemir, WhatsApp’tan bir mesaj attı bana. Aynen şöyle:
“Abi, önümüzdeki haftadan başlayarak FETÖ yoğun bir şekilde varlığını ortaya koyarak ve tüm kriptolarını harekete geçirerek Kılıçdaroğlu’nun aday olmaması için çalışacak. Destekledikleri isim Ekrem İmamoğlu. Bu arada hükümeti itibarsızlaştırmak için yeni atraksiyonlar geliyor, bekle. Sıcak bilgi”
Tamam dedim ve beklemeye aldım. O saatten beri izliyorum olan biteni.
Önce adaylığını ısrarla dayatan ve iki büyükşehir belediye başkanını “veto” eden Kılıçdaroğlu’na karşı müthiş bir İmamoğlu kampanyası başladı. Kılıçdaroğlu’nun ne KHK, ne HDP desteği, ne de sınır ötesi tezkerelere “hayır” demesi hora geçmedi. Demirtaş’ı “Demokrasi kahramanı” ilan etti, yine kimseye yaranamadı. Çünkü Küresel Merkez ve aparatlarının söylemini papağan gibi tekrar eden zaten bir masa ortağı vardı baştan beri; Meral Akşener.
MANSUR YAVAŞ İMAMOĞLU’NUN ÖNÜNDEN ÇEKİLDİ
Akşener’in söylediği de netti aslında; KAZANACAK ADAY. Kastettiği aday ise ya Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu’ydu. Ama daha ziyade İmamoğlu’ydu çünkü Akşener ilişki içinde görünmek istemediği HDP’lilerin İmamoğlu’na oy vereceğini hesap ederek “yan cebime koy” siyaseti gütmekteydi.
Zaten önceki gün bir araya geldiklerinde Mansur Yavaş “Ben yokum, sen devam et” diyerek Ekrem İmamoğlu’nun önünü açtı.
Gerçi Kılıçdaroğlu az değildir. Poker suratlı bir siyasetçidir. Deniz Baykal’a FETÖ kaset kumpası yapıldıktan sonra dikkatle izlediğim Kılıçdaroğlu’nun Kemalist-laikçi ve ulusalcı CHP yöneticilerini nasıl teker teker saf dışı bıraktığını ilgiyle izlemiş biri olarak bu serüvene de aynı merakla bakıyorum.
Ancak Kemal beyin karşısında bu kez EĞER ADAYLIKTA SAMİMİYSE VE AYNI MERKEZE ÇALIŞMIYORLARSA kaşar bir terörist örgüt olan FETÖ ve ona uygulattırılan CIA-Pentagon ajandası var. FETÖ tüm kriptolarını harekete geçirmiş durumda.
Ekrem İmamoğlu şimdi İstanbul’u mega köye çeviren 3,5 yıllık “süper başarılı” belediye başkanlığının ardından kariyerini taçlandırmak için harekete geçmiş(geçirilmiş) durumda.
Kim tarafından?
Ajans diyelim olsun bitsin.
O da aynen Kemal Kılıçdaroğlu gibi sessiz ve derinden gidiyor.
Kemal Bey'le bir araya geliyor ona biat ediyor. Televizyonlara çıkıp “Altılı masa karar verecektir. Ben CHP’li olduğum için benim adayım Kemal Kılıçdaroğlu’dur” diye konuşuyor ama arkasından “İktidar kazanamaz, muhalefet yanlış seçimlerden dolayı kaybeder” diyerek alt okuması KAZANACAK ADAY olan söylemi tekrarlıyor. Arkasından önceki akşam, dün görülen dava duruşmasının tam öncesinde tv100’de Candaş Tolga’nın “Siz bu durumda Cumhurbaşkanlığına kesinlikle aday değilim mi demek istiyorsunuz” sorusunu yanıtlarken de “Ne alakası var. Bu omuzlar her yükü taşır” cevabını veriyor.
İşte KİLİT CÜMLE budur.
Hatırlarsanız Kılıçdaroğlu da Baykal’a kumpas kurulunca ve kendisi işaret edilince ulusalcı abileri ürkütmemek için önce “Aday değilim” demişti. Sonra o abiler birer birer ikna edildiler (Nasıl olduysa bilemiyorum, Allah’ım herkesin de mi kaseti vardı yahu?) ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun önü açıldı. Zaten küresel merkezlerin “think tank” lerinin birkaç yıl öncesinden başlayarak Kılıçdaroğlu’nu Baykal’ın yerine gelmesi gereken isim olarak lanse ettiklerini, televizyonlarda sürekli parlatıldığını unutmadık.
“MAĞDURİYET” HAVASIYLA SİYASİ ŞOV
Hiç yorum yapılmamış
1938 kez izlendi
2097 kez izlendi
974 kez izlendi
1292 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.