GÜNCEL

Faruk Beşer : Halep için sözün bittiği yerdeyiz

Tarih
17 Aralık 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Faruk Beşer
Dilerim Allah'tan bu belalar aklımızı başımıza getirir ve artık, sözden, slogandan, hamasetten öte yapılacak olanları yaparız. Emin Maluf' beğenmesem de onun şu sözü doğru olanı anlatıyor: İnsanlar vebayı binlerce yıl lanetlediler, ama hiçbir faydası olmadı, çünkü meselenin çözümü aşıdır. Bunun bir benzerini Allah dostu bir âlim, kendisine uyuz olmuş develerini okutup üfletmeye getiren birisine söylemişti, ben okuyup üfleyeyim ama sen de biraz katran sür, e mi? Bu sebeple Halep için artık söz bitmiştir, ameliyat gerekiyor.

Bunu söylerken şunu da görmeliyiz ki, Türkiye devlet olarak yapabileceğini gücünün üstünde yaptı ve yapıyor. Bunca mülteciyi alıp barındırmak reel-politik açısından makul görülmeyebilir ama insanlık da İslam da bunun böyle olmasını emreder. Kardeşiniz yanarken siz, onu kurtarmaya çalışırsam ben de yanarım diyemezsiniz. Dolayısıyla mültecilere el uzatılmasına karşı çıkanlar sadece müslümanlıklarını değil, insanlıklarını da kaybetmiş olabilirler. Ve ben öyle inanıyorum ki, Allah bu fedakârlıkları mükâfatlandıracaktır. Bunca dış saldırıya rağmen Türkiye'yi dize getirememelerinde bu ilahî yardımın payı olduğunu düşünüyorum. Eğer bu duyarlılığın üçte birini diğer İslam ülkeleri göstermiş olsalardı emperyalistler Suriye'ye böyle diş geçiremezlerdi.


Şu anda bundan fazlasını yapamıyoruz, ama inanıyorum ki, sınırlar açılsa bu halk, hiçbir şey bulamasa elindeki kazması ile oraya savaşa gitmeye hazırdır. Bu duyarlılığı canlı tutmalıyız.


Yaşadığımız bu zillet bütün Müslümanların zilletidir. Bunun sebepleri üzerinde düşünmeliyiz, hatalarımızı bulup telafi etmeliyiz. Bu trajedi öyle bir trajedi ki, kalanlar orada ölenlerden daha çok acı çekiyor. 99 depreminin ardından bir gün Adapazarı'nın çukurlara dönmüş yollarında taksiyle giderken ölüp giden insanlara acımayı ifade eden bir söz söyledim, taksici derdine dokunmuşum gibi, ağabey onlar öldü kurtuldular, ne olduysa kalanlara oldu demişti.


Yıllardır eller duada, kardeşlerimiz için, insanlık için dua ediyoruz, ama görüyoruz ki, dualarımız çok fazla karşılık bulmuyor. Çünkü Allah, 'siz beni hatırlayın ki, ben de sizi hatırlayım', 'siz sözünüzü yerine getirin ki, ben de sözümü yerine getireyim', 'siz Allah'tan yana olursanız Allah da size yardım eder' buyurur. Yani biz yapmamız gerekeni yapmıyoruz ki, dualarımız boşa çıkmasın. Önce fiili dua, sonra kavli dua yapılmalı. Dualar da bir şeye istinaden kabul görürler. Siz görevinizi yaptıktan sonra dua ederseniz, Allah da ilave bir katkıda bulunur. Yani duanın da bir referansı vardır.


Yerlerin ve göklerin orduları Allah'ın. O, tarihte nice az ve güçsüz olanları, çok ve güçlü olanlara galip getirmiştir. Ama hiçbir şeyi sebepsiz yapmamıştır. Başlangıçtaki o kavi imana sahip müminlere, 'sizin yirmi taneniz onların iki yüz tanesine galip gelir' buyurmuş, arkasından dünya rahatlığını arama biraz çoğalınca 'şimdi sizin yüz taneniz onların iki yüz tanesine galip gelir' buyurmuştu. Bire on, bire ikiye çekilmiş. Böyle bir salının verilmesi, aynı zamanda maddi plandaki sebebe işaret eder. Şartlarını oluşturduğumuzda Allah'ın yardımı gelir, O'na imanı kavi olanlar bunu bilirler, kavi değilse tarihe sorabilirler.


Derler ki, 67 Mısır İsrail Harbinde Arapların hezimeti sonucunda bir Yahudi bir Arap'a sormuş; hani siz, Allah'ın meleklerden ordularıyla size yardım edeceğini söylüyordunuz, o ordular neden gelmedi, demiş. Fıkra bu ya, Arap da akılı birisiymiş, geldiler ama demiş, hangi tarafın Müslüman olduğunu anlayamadıkları için dönüp gittiler.


Bunları Halep için değil, bütün Müslümanlar için söylüyorum. Onlar bedellerini zaten sonuna kadar ödüyorlar.


Resulüllah Efendimiz cihat ruhunun ölmesini zilletin başlangıcı olarak gösterir. 'Siz çiftinizden çubuğunuzdan ticaretinizden başka bir şey bilmezseniz Allah size öyle bir zül/aşağılanma musallat eder ki, dininize dönmedikçe de onu sizden almaz'. Şu anda bütün Müslümanlar bu zilleti yaşıyor, bunu aşmanın yolunu mutlaka bulmalıyız. Cihadın ille de savaş demek olmadığını görmüştük. Ama savaş da cihadın en önemli ve yeri geldiğinde kaçınılmaz bir aracıdır. Sulh zamanlarında tebliğ ve davetle cihat ruhunu canlı tutmayanlar, savaş zamanı geldiğinde savaşamazlar.

Yenişafak
16 Aralık 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;