ÖNCEKİ gün Türkiye açısından tarihi bir gündü. İleride çok yazılıp çizilecekti.
Başkan Erdoğan'ın BAKANLAR KURULU sonrasıyaptığıaçıklamayakadarülkedeher yerebombadüşmüşgibiydi. Kimse, Dolarve Euro dışında bir tekcümle kurmuyordu.
Haklılardı. Ciddi bir güvensizlik vardı.
Erdoğan'ın faiz indirimi ısrarının başımıza iş açacağını söyleyen çok kişi bulunuyordu.
Kimse olumlu bir cümle kuramaz olmuştu.
Bütün bunlar doğaldı.
Muhalefet, arasındaki iletişimi iyice artırmış ve ERDOĞANSONRASI dönemi konuşuyordu. Açık açık "ERDOĞANDÖNEMİ BİTTİ", "GELİYOR GELMEKTE OLAN" sözleriyle 2002'de başlayan ERDOĞAN iktidarının ömrünü tamamladığı ilan ediliyordu.
İsimlere girmek istemem ancak CHP'nin kontrol ettiği bütün medyada söylem aynıydı. Orada durum dramatikti. "ERDOĞAN GİTTİ.ARAMIZDAN KİMİ BAŞKAN YAPALIM" formatında konuşmalar dönüyordu. Takip edenler bilecektir!
Yüzlerce kez "Erdoğan bıraksa gitse emekli olsa yerine yine aynı modeli savunacak biri gelecek. Ki Erdoğan'ın bir yere gittiği de yok..." diye yazıyordum...
Kaldı ki DOLAR'ın 18 Euro'nun 20 TL olduğu yerde bunları yazmak kolay değildi...
Hem içeride hem dışarıda olan biteni görünce kavganın ne kadar sert ve şiddetli olduğu da ortaya çıkıyordu.
Başkan Erdoğan'ın önceki akşam açıkladığı KUR'a darbe vuran ekonomik modelle maçı 3-0'a getirdiğini belirtmeliyim...
Kaybeden çok kişi vardı! Liste yapacak değilim. Ancak TEKKURUŞ MALİYETİ OLMADAN DOLAREURO düşüyordu. ÇAKILIYORDU.
Oysa muhalefet haftalardır "FAİZİLERİ ARTIRIN" çağrısı yapıyordu. Erdoğan düşürmek, muhalefet ise çıkarmak istiyordu.
Üçüncü bir yol yok muydu? Bu işin başka çözümü bulunmuyor muydu? İşte bu sorunun cevabını da ERDOĞAN verdi.
Yeni modelle TL'yi garanti altına aldı.
Piyasaya kroşeyi indirdi! Daha önce de Berat Bey DIŞARIDAN GELEN DÖVİZ saldırılarının önünükesmişti. CARİ AÇIKolmadığı sürece ülkegüvende olacaktı.
Bu biliniyordu. Zaten MİLLİ GÜVENLİK KURULU da mali politikalara sahip çıkıyordu. DEVLET aklı ortadaydı...
Ancak bunlar olurken muhalefet yükselen KUR'u arkasına alarak geliyordu... Daha birkaç gün önce Kılıçdaroğlu, Başkan Erdoğan'ı hedef aldı ve şöyle konuştu: "Borç aldılar, borçla dolara müdahale ediyorlar. Nereye kadar? Bunun adı organize kötülüktür. Şu anda Saray hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti halkına organize kötülük yapıyor..." Peki bu kadar mıydı? Değildi elbette...
Kemal Bey; Merkez Bankası'na müdahale edildiğini savunarak yeni ekonomik modeli eleştirdi ve "Yarın sabahı göremeyenler strateji üretemezler" dedi.
Kemal Bey fırlayan kurlara güvenerek haklı olarak önemli bir çıkış daha yapıyordu.
CHP lideri "Sandık geldiği andan itibaren döviz kurları düşer" çıkışı yapıyordu.
Muhalefetteki diğer isimler de benzeri çıkışlara imza atıyordu.
Normaldi. Çünkü herkes ERDOĞANGİDİYOR önermesini satın almıştı. Herkes buna inanıyordu.
Oysa görüldü ki Erdoğan gitmiyor, tam tersi muhalefeti silip bitiriyordu.
Yaptığı hamle ile GÜVENOYU'nun en büyüğünü alıyor ve aklı başında çok kişiye "Erdoğan'dan başkası bunu yapamazdı. Kimse buradan çıkamazdı" dedirtiyordu. Sadece muhalefet de değil, yabancılar da bu duruma şaşıp kalıyordu...
Bütün bunlar olurken MERKEZBANKASI'nın eski frekansında olmaması da çok önemliydi.
Eski dönemde olsa döviz üzerinden başlayan bu panik, MERKEZ'in de katkısıyla iktidarın tasfiyesine kadar giden yolu açardı!
Ekonomi demek ÜRETMEK demekti...
Çünkü üretimde harcanan her kuruş, birinin gelirini aynı miktarda artırırdı.
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.